Birinci Dünya Savaşı'nda kayda geçmiş bazı harika anılar söz konusu ve bunlar diğer örneklerinin aksine gerçekleri detaylarıyla bizlere sunuyor. Savaş süresince yaşananlar kim bilir ne kadar zorlu günlerin notları ve bugünlere kadar uzanan önemli anekdotlar. Bir film gibi zihnimizde canlanıp bizi zamanda yolculuğa çıkaran eşsiz anılar...

'Ahmet benim adım. 1303 (1887) doğumluyum. 94 yaşındayım. 6 yıl askerlik yaptım. Çanakkale cephesinde ağır topçuydum. Çanakkale'ye ilk vardığımda Çimenlik Kalesi'nde 60-70 gün talim yaptırdılar. Sonra bizi bölüklere dağıttılar. Ben 6. bölüğe düştüm... Nara Kalesi'ne verdiler. Nara Kalesi'nde 6 ay filan durmuştuk ki, seferberlik ilan edildi. Bizi dardanos bataryalarına gönderdiler. Dardanos'ta 5. bölüğe verdiler. Biz 150 kişi kadar vardık. Başımızda yüzbaşı Ahmet Bey vardı, 7.5'luktu toplarımız. Biz seri ateşli toplardaydık, 4 topumuz vardı. Mermileri aynı tüfek fişengine benzerdi... Kucaklayıp kakardık topun içine. 18 Mart günü Kepez'in altında bulunuyorduk, düşman gemileri, hep zırhlı tabii; Selanik açıklarından ateş ede ede geliyorlar. Kumkapı ve Seddülbahir taraflarını ateşe tuttular. O taraflardaki tabyalar ateş içinde kaldılar. Toplar paralandı... Cephanelikler tutuştular, bir zaman sonra Kumkale ve Seddülbahir'deki bataryalar sustular. Düşman zırhlıları ateş ederek boğaza yaklaştıkça bizim de mesafemize giriyorlardı. İntepe ve Çakaltepe bataryaların ateşe başlamalarından sonra, biz de bizim mesafemize girince başladık zırhlılara ateşe.

***

Ben mermi sürüyordum, ikinci erdim topta. Çanakkale Boğazı karabulut gibi gemi doluydu. Hangisine atarsan at. Akşamüzeri gün inmeye yakın düşman zırhlılarından birisi bizim önümüzde battı. Bize yakındı; ya Kilitbahir'den ya Hamidiye Tabyası'ndan attılar. Kepez Çayı'nın denize döküldüğü yeri bile geçmişti. Çanakkale'ye yakınlaşmıştı. Mermi geldi zırhlıya, denizin dibine kaynadı gitti.
O gün, batanı battı, batmayanı geri çekilip kaçtı... gittiler...
18 Mart'ın ilk günü bizim tabyada 11 kişi şehit vermiştik. Soğandere, kerevizdere taraflarında dağıldılar... Geriye gittiler düşman zırhlıları... Toplarımızın önlerine çam ağaçları dikerdik. Gavurlar görmesin diye.

Çam ağaçlarını geceleri sökerdik, geceleri projektörümüz vardı-yakardık... Düşman zırhlılarına onunla ateş açardık. Projektörümüzü parçalamak için çok mermi attı kafir, yapamadı bir şey...
O gün gece yarısı da geldiler. Batan zırhlılarının yerini araştırdılar, biz de verdik ateşi. Gerisin geriye gittiler... Sabaha karşı oldu bu...
Ertesi gün düşman gemileri tekrar hücum ettiler... Gene olmadı. Sonra akşam sabah hücum ettiler gemileriyle boğaza... Gene olmadı... Vazgeçtiler. Hücumu kesti gemiler. Sonra geri çekilip verdi topu Seddülbahir'e... Verdi topu... Topuyla bizim askeri kırıp kendi askerini çıkardı.
Denizden balon kaldırıyordu. Ben gördüm, keleter gibi bir şey. Kalkıyor havaya. O zaman asker arasında 'balon çıkarıyor' derlerdi. Balon çıkardığını görünce, biz saklanırdık. Çünkü bizi görürmüş balondan... Toplar patlamaya başlardı ardından...
Bizim koğuşun yanlarına da çok mermi düştü; ancak kimseyi öldürmedi.'