Bu yazıya, haddimi aştığım endişesiyle, bu konuda eline su bile dökemeyeceğimiz gazetemizin yazarı ve sinema konusunun duayeni Kemal Aydoğmuş'un hoş görüsüne sığınarak; esin kaynağı olan Tayfun Atay'a teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Kentimizin sinema salonu bolluğunun yaşandığı mevsimde, okulu kırıp gittiğimiz zamanlardan kalmadır sinemaya ilgimiz.
Favorimiz Sizin Sinema'da 'Jerry Cotton'un maceralarıyla hayallenir; 'Giuliana Gemma'dan öğrendiğimiz şekilde düello oyunları yapardık.
'Dört Dev Adam'ı seyrettikten sonra Yeni Sinema çıkışında, kaldıracak kuvvetteymişiz gibi kucaklardık çevremizdeki tüm objeleri.
Atlas Sineması'na gelen kumpanyada Fatma Girik yerine 'Fatma Girk'i, Neriman Köksal yerine 'Neliman Köksal'ı izletmişlerdi bize.
Lale, Doğan, Marmara, Yurt, Şan, Büyük Sinema'da izlediğimiz;
Delikanlılara benzemeye çalışır, kızlara da aşık olurduk.
Cikletten çıkma aktris resimlerini taşırdık ceplerimizde.
***
Belgin Doruk döneminden sonra gelen, 60'lı yılların sonuna doğru, ayrım yapılmaksızın dört kadın doldurmuştu aşk dolu yüreklerimizi.
Sinemanın kare damı dört güzel!
Halkın kültür yelpazesinin uçlarını dolduran,
Toplumun ruhuna, kişiliğine ayna olan,
Melodramlarında kent yaşamı içinde kendi hikayelerimizi, hayallerimizi; kültürümüzün izin verdiği kadarıyla aşkı, kadın-erkek ilişkilerini bulduğumuz,
Yazlık sinemanın vazgeçilmezi gazoz ve çekirdek eşliğinde; kah ağlatan, kah güldüren dört güzel kadın…
Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın.
Beyaz perdenin ilk kare damı..!
***
Sonra korku ve şiddet dönemine geçildi ülkemizde ve televizyon girdi hayatımıza.
Korkunun, şiddetin getirdiği çekingenlik ve beyaz cama ulaşma kolaylığı sinema koltuklarını boşalttı.
Seks filmlerinin yolunu açtı şiddet. Salonlar erkek egemen oldu. Nice sanatçı eşya/et muamelesi gördü yıllarca. Duvarlar sanatçıların tahrikkar bikinili fotoğraflarıyla dolduruldu.
Figen Han, Feri Cansel, Mine Mutlu, Arzu Okay, Zerrin Doğan, Zerrin Egeliler…
'Aşk kovuldu beyaz perdeden!'
***
12 Eylül darbesiyle sokaktaki ve sinemadaki şiddet sona erdi.
Kitleleri 'apolitik' yapmak gerekti ve bu konuda sinemaya çok görev düşüyordu.
Ne eskinin kare damı, ne de seks furyasının gözdeleri…
Cinsellik olacak ama 'mazbutluk' içinde sunulacaktı.
Talebe uygun dört kadın sanatçı sivrildi bu dönemde.
Banu Alkan, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı, Oya Aydoğan.
Yeni popüler sinemanın, 'yeni kare damı' oluverdiler.
Göçlerin yoğun olduğu, kırsalın kenti fethettiği dönemde; varoşların zevkini, arzusunu kamçılayan kültürü temsil ettiler.
Cinselliklerini sunmaktan, kışkırtmaktan çekinmiyor; ötesine geçmiyorlardı. Gösteriyor, ama daha ileri götürmüyorlardı.
Sonunda onlarda yenildiler; daha yeni sinema konseptine, her akşam onlarca kanalda devam eden, tiryakilik yapan dizilere ve onların dayanılmaz genç güzelliklerine…
Harcanıp gittiler.
***
'Kare damlar' anılarımızda halen yerini koruyor. Onların filmleri yazlık sinema konseptini yeniden canlandırmaya çalışan belediyeler sayesinde, büyük bir özlemle tekrar izlenebiliyor.
İki ayrı dönemin 'kare dam'ları'hayatlarını sürdürüyorlarken,
Mayıs ayında 'Oya Aydoğan'ı kaybettik.
'Maça damı' düştü elimizden…
Kare damların biri bozuldu.
Diğerlerine selamet!