RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ KAYA

Atatürk'ün kendisi için hala canlı ve diri olduğunun altını çizen Meydan, 'Türk toplumunun yeniden ayağa kalkabilmesi için kurtuluş reçetesinin hala Atatürk'ün 100 yıl önce ortaya koyduğu vizyonda gizli olduğunu düşünüyorum. Atatürk'ün Türkiye'yi yeniden ayağı kaldıracağına inanıyorum' dedi.

Cumhuriyet tarihi ve Atatürk dendiğinde akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Sinan Meydan için Atatürk kimdir? Nasıl tarif edersiniz?

Ben bütün hayatımı Atatürk'ü anlamaya ve anlatmaya adamış durumdayım. Tarih eğitimi aldım ve işimi yapıyorum. Ama Türkiye'de son dönemde bilen de konuşuyor bilmeyen de konuşuyor Atatürk ile ilgili. Dolayısıyla öncelikle ben tarihçiyim. Uzmanlık alanım Cumhuriyet Tarihi. Atatürk'ü topluma anlatmayı amaçlıyorum. Çünkü ben şuna inanıyorum: Türk toplumunun yeniden ayağa kalkabilmesi için kurtuluş reçetesinin hala Atatürk'ün 100 yıl önce ortaya koyduğu vizyonda gizli olduğunu düşünüyorum. Tabi koşullar değişti ama Türkiye'nin ayağa kalkabilmesi için çözüm reçetesi Atatürk'ün fikir ve eylemleriyle aslında bizim elimizde durur reçete. Atatürk benim için 1938'de ölmüş gitmiş ve tarihi figür olmuş biri değil. Atatürk benim için yaşayan, dipdiri, capcanlı fikirlere sahip bir tarihi karakter. Benim kafamdaki Atatürk imgesi fani Atatürk değil, dolayısıyla ben Atatürk'ün özel hayatını pek fazla incelemem, yazmam. Ne yedi ne giydi ne içti ya da kimse aşık oldu, bunlar da yazılabilir ama bu fani Atatürk. Ben daha çok fikir Atatürk'ü önemsiyorum. Ve o Atatürk'ün Türkiye'yi yeniden ayağı kaldıracağına inanıyorum. Atatürk benim için canlı ve diri.

Atatürk Türkiye'de şu an nerede duruyor? Nereye doğru eviriliyor?

Türkiye maalesef uzun yıllar Atatürk'ü anlayamadı. Biz Atatürk'ü anlayamadık ve anlatamadık. Benim tespitime göre 1970'lerde Atatürk üzerine yazıp çizen aydınlarımız Atatürk'ü anlamışlar. Fakat orada şöyle bir sorun var: Biliyorsunuz o dönemlerde Türkiye'de sağ ve sol düşünce akımları ortaya çıkmış. Bakıyorsunuz her iki akım da dışarıdan beslenmiş. Yani oysaki Atatürk var. Türkiye'nin yerli ve milli, kurucu kurtarıcı önderi var. Dolayısıyla toplum uzun süre Atatürk'ü keşfedememiş. Atatürk ölümünden sonra maalesef unutulmaya terk edilmiş. Fakat bazı aydınlarımız 1970'lerde anlamaya ve anlatmaya başlamış. Ama 12 Eylül 1980 darbesiyle bu Atatürk'ü anlama ve anlatma çabası sekteye uğramış. Çünkü 12 Eylül Darbesi sahte bir Atatürkçülük yaratmış. Atatürkçülüğün işi boşaltılmış. 1990'lara geldiğimizde de Atatürkçü aydınlar katledilmeye başlanmış. Muammer Aksoy, Bahriye Uçak, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı… Bu aydınların ortak bir özelliği var. Atatürk'ü çok iyi anlamaları. Onun bağımsızlık, milli egemenlik, demokrasi, laiklik fikrini çok iyi anlamışlar. Ve katledilmişler. Maalesef bugün ki karanlık o meşalelerin söndürülmesiyle oluştu Türkiye'de. Yani Atatürk ışığını söndürerek bugün ki karanlığı yarattılar. 2000'lere geldiğimizde de Atatürk'e saldırmak Türkiye'de sıradan bir durum hal aldı ve Türkiye'de resmi ideoloji Atatürk karşıtlığı üzerine oluşturuldu. Devletin en üst kademesinden de geldi Atatürk'e saldırılar. Bu saldırılar etki tepki prensibi. Bu saldırılar karşında toplum yeniden Atatürk'ü keşfetmeye başladı. Özellikle genç kuşaklar merak etti ve araştırmaya başladılar. Saldırılara karşın 2000'lerde Atatürk yeniden keşfedildi. Atatürk belki de öldükten sonra en doğru şekilde ilk kez bugün anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün Atatürkçülük rayına oturmakta, o içi boşaltılan Atatürkçülük yerine gerçek Atatürkçülük bugün yeniden ortaya çıkmış durumda. Buna rağmen Atatürk'e saldırılar devam ediyor, sahte Atatürkçüler hala var. Ama ben gençlerden umutluyum. Mesela bizim kitaplarımız çok satıyor. En çok gençler alıyor. Gençlerden sorular alıyoruz sürekli. Söyleşilerde, imza günlerinde hep gençler var. Bu şu anlama geliyor: Gençler Atatürk'ü yeniden keşfediyor. Umutlu olmamız için yeterli bir neden.

EMPERYALİZMİN EZBERİNİ BOZDU

Peki neden bu noktaya gelindi? Atatürk neden saldırılara maruz kalıyor ya da unutturulmak isteniyor?

Sağlığında bile bu var. Atatürk'e saldırıların sosyolojisini, psikolojisini anlamak lazım. Aslında dış kaynaklıdır Atatürk düşmanlığı. Emperyalizmdir arkasındaki güç. Çünkü Atatürk emperyalizmin ezberini bozdu. Dünyada ilk kez başarıya ulaşan bir kurtuluş savaşının lideri Atatürk. Bu savaş tarihin akışını değiştirdi. Ve İngiliz, Fransız sömürüleri tek tek özgür olmaya başladı. Bizi örnek alan mazlum milletler bağımsızlık mücadelesi verdiler. Dolayısıyla emperyalizm Atatürk'ü hiç unutmadı, affetmedi. Onun için yerli işbirlikçiler buldular. Eski güçleri elinden alınan istismarcı çevreler işbirlikçi oldular. Şimdi o düşmanlık artarak devam etti. Atatürk Türkiyesi tam bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran, kendi fabrikalarını yapan, üreten bir Türkiye idi. Bu yüzden 1950'lerden başlayan Atatürk düşmanlığı artarak devam etti. Tesadüf olamaz bu. Bu ülkenin havasını soluyan, bu ülkenin topraklarında yaşayan, bu ülkenin ekmeğini yiyen kişilerin Atatürk'e düşman olması anlaşılabilecek bir durum değil.



CUMHURİYET KİMSESİZLERİN KİMSESİ

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir süre Atatürk, laiklik, demokrasi kelimelerini çok duyduk. Türkiye'de Atatürk ne zaman akla geliyor?

Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Kimsesiz kaldığınızda, zorda aldığınızda, dara düştüğünüzde bu topraklarda Atatürk'ü hatırlarsınız. Durum budur. Çünkü bu toprakları yeniden vatan yapan önder Mustafa Kemal Atatürk. Bu toprakları Abdülhamit vatan yapmadı. Fatih'in fethettiği bu toprakları Atatürk yeniden vatan yaptı. Atatürk ve Türk milleti bu toprakları yeniden vatan yaptı. İster istemez bu vatan tehdit altına girince ki 15 Temmuz iktidar yönelik bir darbe girişimi değildi sadece, sıradan bir darbe değildir 15 Temmuz. Amaç iktidarı değiştirmek değildir, amaç Türkiye Cumhuriyetini yıkmaktır. Beka diyorlar ya, Türkiye'nin bekası söz konusuysa herkesin Atatürk'ün etrafında toplanması gerekir. 15 Temmuz böyle bir durum yarattı ister istemez. Atatürk karşıtları bile sıkıştıklarında şunu gördüler ki, en önemli dayanak noktamız hala Atatürk'tür bu ülkede.
15 Temmuz'dan sonra kısa bir süre Atatürk'e sahip çıkmak zorunda kalanlar aradan bir ya da iki yıl geçtikten sonra yeniden üstü örtülü bir şekilde cumhuriyet devrimlerini, Kurtuluş Savaşı'nı, Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını ağır şekilde suçlamaya başladılar. Fakat dara düştüklerinde yine sarılacakları kişi Mustafa Kemal Atatürk'tür.

2019, 1919'un 100'üncü yılı. Bununla ilgili henüz bir açıklama yapılmadı. Sözcü Gazetesi'ndeki köşenizde de bahsettiniz bu konudan. Sizce ne yapılmalı?

Bu anlamda şanslı bir nesiliz, Kurtuluş Savaşı'nın 100. yılını yaşıyoruz. 100 yıl önce bu topraklar vatan yapıldı. Eğer biz kurtuluş mücadelesin kaybetseydik ya sömürge olacaktık ya da özgürlüğüne yeni kavuşmuş, sömürgelikten yeni kurtulmuş bir üçüncü dünya ülkesi olacaktık. Kendine güveni olmayan, yıllarca en az 100 yıl bir esaret hayatı sürmüş bir ülke olacaktık. Belki de bu topraklarda olmayacaktık. Kurtuluş Savaşı'nı kaybetseydik nasıl bir ülke olurduk bunu tahmin etmek çok kolay değil. Dolayısıyla bağımsızlık savaşının 100. yılı sadece Türkiye değil tüm mazlum devletler için çok önemlidir. Dünyada emperyalizme karşı verilen ve kazanılan tek zafer bu. Dünyada tarihin akışını değiştirmiş. 2019'da 1919'un 100. yılının ruhuna yakışır bir şekilde kutlanması gerekir ve bağımsızlık fikrinin ön plana çıkarılması gerekir. Ama görüyoruz ki maalesef Türkiye'yi idare edenler hatta muhalefet partilerinin böyle bir gündemi yok. Bu konuyu gündeme getirdim ama sahip çıkan olmadı. Türkiye'de kendisini Atatürkçü olarak tanımlayan kurumlar dahil 2019 yılının 'Atatürk ve Bağımsızlık Yılı' olsun önerim sahip çıkmadı. Bu yaralayıcı bir durum. Bu gaflet ve delalet içerisinde olduğumuzun göstergesi. 100 yıl önce verilen bu büyük mücadeleyi 100 yıl sonra o mücadelenin ruhuna uygun bir şekilde anmazsak tarih bizi affetmez.

TÜRK MİLLETİNE GÜVENİYORUM

Anadolu'nun birçok iline Atatürk'ü anlatmak için gidiyorsunuz. Gerek Eskişehir'de gerek diğer Anadolu illerinde ne görüyorsunuz?

Anadolu'da umut var. Anadolu'da umut hiçbir zaman tükenmedi. Belki İstanbul'da umut biter ama Anadolu'da bitmez. Anadolu insanı vatanseverdir, toprağına bağlıdır. Bayrağına bağlıdır. Ben gezdiğim zaman şunu görüyorum: insanlar bir tehlike anında vatanı ilgilendiren bir tehdit anında kenetlenebilecek durumda. Siyasi kutuplaşmalar bizi yanıltıyor ve zannediyoruz ki insanlar o eski vatanseverliklerini, duygudaşlıklarını kaybettiler. Hayır, öyle değil. Özellikle gençlerin ülkenin dertleriyle dertlendiklerini görüyorum. Sadece kendi hayatlarını nasıl kurtaracaklarını değil, aslında bu ülkenin içine düştüğü çukurdan nasıl çıkacağına da kafa yoruyorlar. Üniversitelerde, söyleşilerde bunu görüyorum. Anadolu halkı ise evet yaşanan gelişmelerle umutsuzluğa kapılır olsa bile geçim derdi çok büyük baskı oluşturuyor toplum üzerinde. Ülkesine karşı tehdit oluşturan bir durum karşısında Anadolu insanının siyasi parti ayrımı gözetmeksizin kenetleneceğini görüyorum. Ben Türk milletine güveniyorum.



Yılmaz Özdil'in 2 bin 500 liraya çıkardığı kitabı fiyatından kaynaklı çok tartışıldı. Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kitaplar çıkaran biri olarak siz ne söylersiniz?

Zor soru. 23 kitap çıkardım ben Cumhuriyet tarihi ve Atatürk ile ilgili. Yılmaz Abi benim arkadaşımdır. Aynı gazetede köşe yazıyoruz. Sözcü Gazetesi olarak baskı altındayız tüm gazete çalışanları olarak. Sözcü susarsa Türkiye susar. Yılmaz Özdil, Türkiye'de çok sevilen bir gazeteci. Hepimizi etkiliyor. Kalemi çok kıvrak ve keskin. Atatürk'ü yazdı tüm iyi niyetiyle. Geniş kitlelere ulaştırdı Atatürk'ü. Bu önemli boyutu meselenin. Yani Atatürk'ün bu dönemde geniş kitlelere anlatılması çok önemli. Hepimizin derdi o aslında. Ama şurada şöyle bir sıkıntı da var. Tarih zor bir alan ben 25 yıldır tarihle uğraşıyorum, Atatürk'ü inceliyorum. Tarih disiplininden gelmediğiniz zaman eksiğiniz, hatanız olur kitabınızda, yazınızda. Bunlar normal karşılanabilir. Yılmaz Abi gazetecidir, tarihçi değildir. İyi niyetle bu projeyi gerçekleştirmiştir. Fiyat meselesi tartışma yarattı. Bunu ben kendisiyle konuşmadığım için ne desem yalan olur. Bu hangi amaçla yapılı konuşmadık. Ama özel baskı kitaplar dünyanın her yerinde var. İsteyen satın alır, bu kitaplar zorla aldırılmıyor insanlara. Söz konusu olan Atatürk olunca inanlarımız hassas. Bu iyi bir şey aslında. Yazarken çizerken Atatürk söz konusu olunca dikkat edilmesi gerekiyor. 25 liraya da var bu kitap internette. Herkes ulaşabilir.
Editör: TE Bilisim