Stresin son noktasına geldiler.
İki milyon gencimiz YGS'ye girecek. Yani her 40 yurttaştan biri sınavda olacak Pazar günü. Tek oturumda, 160 soru ve 160 dakika.
Gençlerin planları, hayalleri var; hazırlıkları, birikimleri var, stresleri var…
Hepsini aşma gününe geldiler; her türlü stres semptomuna, kaprisine tahammülle katlanan aileleri ile birlikte.
Sonrası LYS maratonu.
Ah bir de kaygıları olmasa!
***
Gençlerimiz aylardır 'kürek mahkûmu ayarı'nda emek harcadılar.
Başka çareleri yok, ülkemizde sistem bu!
Tek tek üniversitelerin gezilip defalarca sınava katılındığı, sonrasında sınavların ortak yapılmaya başladığı yıllardan beri; üniversiteye giriş için bizler de, çocuklarımız da, torunlarımız da aynı sıkıntılardan geçtik kuşaklar boyu.
Her yıl üniversite giriş kapısı önündeki yığılan genç sayısı arttı. Çözülemedi sıkıntılar…
Söze 'reform' diye başlayan sayın büyüklerimiz, 'sonu 'S' olacak şekilde üç harfi yan yana getirince büyük değişiklikler yaptığını sandı'.
Soldan sağa, üç harften ibaret bir sınav!
Ve bu yıl yaklaşık iki milyon gencimiz yine aynı kapıda, aynı sınavda.
***
Sürekli eleştirilir; sürekli çene yorulur sınav sistemi üzerine. Bu yıl da öyle olacak; yine aklı evvel uzmanlar çıkacak ve ahkam kesecek sistem üzerine.
'Üniversite girişinin önündeki birikimi nasıl azaltırız?' diye.
Üniversite sayısı arttı. Üniversitelerdeki fakülte sayısı arttı. Program sayısı arttı. Kontenjanlar arttı.
Sınav gününü bekleyen sayısal çoğunluğu azaltamadık bir türlü.
***
Üniversite açma, kontenjanları arttırma iyi; geleceğimizin 'üniversite eğitimli yurttaşlar'dan oluşması hepimizi mutlu eder.
Ama bu gençlerin üniversite sonrası katılacağı sosyal hayat, ekonomik hayat hazırlanabiliyor mu? İşsiz üniversite mezunu kalmayacak sözünü kim verecek?
Çözümün ülkenin sosyoekonomik yapısının düzelmesinde olduğuna inanıyorum.
Öncelikle sektörlerde 'istihdam'ı arttıracaksın. Bunun için 5-10-15 yıl sonraki ihtiyacın olan eleman sayını planlayacaksın. Üniversitelerini buna göre organize edeceksin.
Ülkede 'ücret adaleti'ni, 'ücret dengesi'ni sağlayacaksın. Örneklersek; fabrikadaki üst yönetici, mühendis, ustabaşı, işçi ücretlerinin arasındaki uçurumu azaltacaksın.
Çalışana 'yaşayacağı kadar değil de, aç kalmayacağı kadar ücret politikası'nı sürdürürsen; potansiyeline bakmadan, daha yaşanabilir bir hayat sağlayacak meslek hayaliyle, herkes üniversite sınavı kapısına dayanır.
Ara eleman/kalifiye eleman eksiğinden dem vurulur hep. Ara elemana ve vasıfsız işçiye hakkaniyetli bir ücret verir, tüm iş sektörlerindeki adaleti sağlarsan, bir de istihdam güvencesi verirsen…
Bak bakalım, kaç kişi vazgeçecek sınava girmekten, kapıyı boşuna zorlamaktan.
***
Benim düz aklım buna erer.
Ne de olsa, 'bu sene soğan iyi para yaptı diye gelecek yıl için tüm tarlasını, bahçesini, bostanını ve dahi saksısını soğanla donatan bir milletin üyesiyim ben!'
***
Sınava giren bir öğrenci, soru kitapçığını açmadan, yazı tura atarak soruları cevaplar. Sınavın sonu yaklaşırken öğrencilerin çoğu sınav kağıtlarını teslim edip çıkar. Bizimki yazı turaya devam etmektedir. Gözetmenin dikkatini çeker. Yanına yaklaşıp sorar:
'Cevaplar beş seçenek, para iki seçenek. Doğruyu nasıl buluyorsun?'
'İlk atışta grupluyorum, sonraki atışta seçeneği belirliyorum.'
'Daha bitmedi mi?'
'Hişşşşt! Meşgul etmeyin, cevaplarımı kontrol ediyorum.'
***
Sevgili gençler,
Yoğun ve stresli bir hazırlık döneminden geliyorsunuz. Sakin olun, soruları dikkatli okuyun, mutlaka kontrol edin.
Hepinize başarılar!