Doğada umutların yeniden tomurcuklandığı süreçtir Mart ayı…

Mart ayında toplumsal yaşamımızda ve tarihsel sürecimizde iz bırakan olaylar/olgular ve onların günümüze yansımaları o kadar yoğun ki, haftada bir yazılan KESİT köşemizde onları ayrıntılarıyla yorumlamamız mümkün değil.

Bu nedenle ben Mart ayından süzdüğüm bazı kesitleri özetle yorumlayarak sizlerle paylaşacağım. Amacım belleklerimizi yenilemek ve kısa da olsa tarihe kayıt düşmek…

İÇİ BOŞALTILAN DEVRİM YASALARI

Bilindiği gibi, 3 Mart 1924 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve bugünkü isimleriyle 'Din İşleri Bakanlığının Kaldırılması, Halifeliğin Kaldırılması ve Öğretim Birliğinin Kabul Edilmesi' olarak anılan üç devrim yasasının, Cumhuriyet devrimimizin (özellikle laikliğin) kök salmasında ve güçlenmesinde çok önemli yerleri var.

Bu üç kardeş yasayla birlikte, Anayasamızın 174. maddesinde 'Devrim Kanunlarının Korunması' başlığı altında sayılan 8 yasanın, ne yazık ki bugün işlevleri kalmamıştır.

AKP döneminde bu yasalarla ilgili olarak TBMM'de hiçbir hukuksal düzenleme yapılmadan 'içleri boşaltılarak yok sayılmaları', hukuk devleti ilkelerine tamamen aykırı bir durumdur.

Ülkemizi hızla 'dine dayalı otoriter bir rejime' sürükleyen bu tehlikeli tutum karşısında, demokrasi güçlerinin daha duyarlı ve daha kararlı bir biçimde güçbirliği yapmaları gerekiyor.

8 MART VE KADINLARIMIZ…

Geçtiğimiz 8 Mart'ta yine hamasi nutuklar atıldı kadınlarımız için…

Oysa toplum olarak yılın diğer günlerinde 'yaşamı kadınlarımızla eşitçe paylaşmayı' bir türlü beceremiyoruz.

Nazım'ın dediğince 've soframızdaki yeri/ öküzümüzden sonra gelen…' kadınlarımızın toplumsal yaşamımızdaki yerleri, hala erkeklerin öküz bencilliğinden sonra geliyor.

Ne yazık ki günümüz Türkiye'sinde kadınlarla ilgili 'aşağılama, şiddet, tecavüz ve cinayet' gibi konularda dünya rekorları kırılıyor…

AKP döneminde bu rekorların katlandığını gösteren gerçekler karşımızda açıkça sırıtıyor. Demek ki bu işin altında 'eşitlik kadının fıtratında yoktur…' diyen çağdışı zihniyet yatıyor.

Bu ülkenin kadınlı erkekli tüm duyarlı yurttaşlarının bu kara zihniyete artık 'DUR' demeleri gerekiyor.

12 MART 1971 UNUTULMAMALI

12 Mart 1971'de toplumumuzun tepesine balyoz gibi inen 'askeri müdahale', zaten güdük olan demokrasimizde derin yaralar açtı. O kapkara 12 Mart sürecinde nice fidanlar budandı…

Ve 12 Mart'ın arkasından 12 Eylül, daha da arkasından AKP dönemi geldi…

Dünyada 12 Mart 'Glokom Günü' olarak değerlendiriliyor. 'Göz Tansiyonu' ve 'Karasu' olarak da bilinen bu hastalık 'eğer ihmal edilirse körlüğe neden oluyor…'

Toplum olarak 12 Martları, 12 Eylülleri ve bugün gözümüze çöken 'karasu' hastalığımızı öyle çok ihmal ettik ve ediyoruz ki…

14 Mart 'TIP BAYRAMI' ından YGS' ye…

14 Mart 1827, ülkemizde ilk tıp okulunun açıldığı tarih.

14 Mart 1919 tarihi ise, 1. Dünya Savaşı sonrasında tıp öğrencilerinin işgal güçlerine karşı direnişlerinin simgesi oldu.

Onun için 14 Mart ülkemizde 'Tıp Bayramı' olarak kutlana gelmekteydi.

Ancak son yıllarda tıpçılarımız artık 'bayram' yapamıyor. Nitekim bu yıl sağlık emekçilerimiz 14 Mart'ta 'bayram' değil, 'grev' yaptılar.

Çünkü AKP döneminde özel kesime peşkeş çekilen sağlığımız artık iyice 'paralandı…'

Bu arada sultan sarayında ikide bir yapılan seyranlar toplumsal ruh sağlığımızı öylesine örseliyor ki, bayramlarla seyranları karıştırır olduk…

15 Mart 2015 günü yapılan ve 2 milyonu aşkın öğrencinin katıldığı Yükseköğretime Geçiş Sınavı, yine yüzbinlerce gencimizin yüreğini dağladı.

Dünyanın hiçbir gelişmiş (ve hatta gelişmemiş) ülkesinde görülmeyen bu işin adı 'sınav' değil, açık bir 'rezalettir…'

Bozuk eğitim sistemimizin kelli felli sorumluları köşelerinde göbeklerini kaşırken, biz kabağı sınav kazanamayan gençlerimizin başında patlatıyoruz… Ve o pırıl pırıl gençlerin 'dindar ve kindar robotlar' olmaları için nice dolaplar çeviriyoruz…

16 MART' tan 18 MART'a…

16 Mart 1848 tarihinde ilk kez kurulan ve bugünlerde '167. Yıldönümü' kutlanan 'Öğretmen Okullarının' eğitim tarihimizde çok önemli bir yeri var.

Aradan geçen 167 yıl içinde ülkemizde Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları gibi, ulusal ve evrensel eğitim açısından çok değerli deneyimler yaşanmıştır.

Ancak buna rağmen bugün ülkemizde AKP iktidarının çağdışı yaklaşımları yüzünden 'öğretmen yetiştirme programlarımız ve dolayısıyla eğitimimizin kalitesi yerlerde sürünmektedir…'

Öğretmen Okullarının 167. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla EĞİT- DER Eskişehir Şubesi tarafından iki etkinlik düzenlendi.

15 Mart günü EĞİT- DER, TEO-DER ve EĞİTİM SEN üyeleri, EBB Şehir Tiyatroları'nın davetlisi olarak 'Nafile Dünya' oyununu birlikte izlerken anılarını ve umutlarını paylaştılar ve EBB ailesine teşekkürlerini sundular.

16 Mart günü Özdilek Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Öğretmenin Uyandırma Görevi' konulu konferansta ise 'bugün laik ve demokratik Türkiye'nin üstünde dolaşan kara bulutlarla' ilgili olarak endişelerini ve bilinçlerini paylaştılar.

Konferansın konuşmacısı Aydın ADÜ Eğitim Fakültesi Prof. Dr. Ruhi SARPKAYA, yaptığı akıcı ve kaliteli sunumda; eğitimin siyasal ve ekonomik işlevinde öğretmenlere düşen uyandırma görevlerini çok açık bir biçimde ortaya serdi. Özellikle güncel eğitim sorunlarımız üzerinde yaptığı değerlendirmeler ve verdiği örnekler takdirle izlendi.

Bugün, 18 Mart 1915 günü doruğa ulaşan Çanakkale Savaşı'nın 100. Yıldönümü.

Bu savaş, 'emperyalist işgale karşı anayurt savunmasıdır' ve sonuçları dünyanın geleceğini etkilemiştir.

Bu savaşın 'hurafelerle ve dogmalarla değil, bilimsel verilerin ışığında doğru olarak irdelenmesi' çok önemlidir. Ve dileğimiz Çanakkale'nin 'barış' simgesi olmasıdır.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.