Evleriyle birlikte hayatları da enkaza dönen vatandaşların yaşam mücadelesi devam ederken, verilen sözler aradan geçen 365 güne rağmen tutulmadı

Tarih 6 Şubat 2023… Saat 04.17… Türkiye merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Henüz daha bu devasa depremin şokunu atlatamamışken bu kez de merkez üstü Elbistan olan 7.6 büyüklüğünde bir deprem daha yaşadık. Tam 11 ilin büyük yıkıma uğradığı, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremler sonrasında milyonlarca vatandaşın hayatı bir daha eskisi gibi olmadı…
Bugün 6 Şubat 2024… Türkiye’yi tam anlamıyla derinden sarsan depremlerin 1’inci yıl dönümü. Bu iki devasa depremden sağ kurtulmayı başaran vatandaşlar bir yandan bilinçaltındaki korkularla yeni bir hayat kurmaya çalışırken bir yandan da kayıplarını anacak… Aynı görüntüler zihinlerinde yeniden canlanacak. Şanslı olanlar mezarlıklara ziyarete giderken, kimisi ise depremin ardından bir daha hiç haber alamadığı yakınını sessiz ve derinden göz yaşlarıyla hatırlayacak…
Tüm bu yaşanan felaketlere rağmen depremin etkilediği illerden Eskişehir’e gelerek yeni bir hayat kurmaya çalışan, bir yandan da travmalarıyla mücadele eden vatandaşlar, deprem anını, sonrasını, yaşadıklarını, acılarını, umutlarını ve geleceğe dair beklentilerini Anadolu Gazetesi’ne anlattı…


BU ACI ANLATILMAZ

Ersin Aşçı (Kahramanmaraş)

Porsukta Balık Keyfi Porsukta Balık Keyfi

“Saat 04.17’de eşimle yatakta uyuyordum. Beni eşim uyandırdı. Uyandırmasıyla biz yaklaşık 18 adımda kendimizi dışarı attık. Dışarı attıktan sonra yaşanan süreç savaştan daha kötüydü. İnsanların 1-2 dakikada neler kaybedebileceğini gördüm, yaşadım. Çok acılar gördük. Gerek insanlarımızın, gerek devletimizin yardımları biraz gecikmeli de olsa ulaştı. Bunun nedenleri vardı. Yollarımızın açık olmaması gibi… Binamızda 65 kişi vefat verdik. 5 kişi sağlam çıktı çok şükür. Yiyecek ekmeğimiz varmış. Kahramanmaraş’ta hayat felç durumda. Gördüklerim, duyduklarım… İnsanlar 1 ekmeğe bile muhtaç duruma geldiler. Depremden sonra 3-4 hafta bölgedeydim. Binamızın enkazı toplanasıya kadar, son ceset çıkana kadar bekledim. Ekmek kuyruğu bile vardı. Herkes ekmek kuyruğuna girdi. İnsanlar faydalı olalım diye bir şeyler yapmaya çalıştılar. Yani insanlar perişan haldeydi.” 

HALA  CESET ÇIKARILIYOR

“Eskişehir’e yaklaşık 24 saatte geldim. Buraya geldim burada birkaç gün dinlendim. Çeşitli kuruluşlardan ve insanlardan yardımlar geldi. Çok şükür evimizi de verdiler, eşyamızı da verdiler. Şu anda hayata tutunmaya çalışıyorum. Berberdim, burada da berberlik yapıyorum. Ben burayı açmadan önce 2-3 defa Maraş’a gittim. Depremden çıktığımız için biz ölü olarak gösterilmiştik. Benim ayaklarımda kanama vardı depremden sonra, muayeneye götürüldük, orada rapor tutulmamış herhalde… Evraklar çıkmıyordu. Tekrar gittik. Ben o süreçte Kahramanmaraş’ı gördüm. Hala enkazlar kaldırılıyordu, şu anda bile kaldırılmayan enkazlar var. Geçen hafta duydum, ceset bile çıkartılıyormuş. Ben bu kadar olanak beklemiyordum. Fakat bizim Eskişehir halkımız çok çok iyi davrandılar. Buraya gelirken Ankara’da, Kayseri’de girmediğimiz yer kalmadı. Orada çay iç, burada çorba iç… Allah hepsinden razı olsun. Şu an oturduğum evde kira vermiyorum. Allah razı olsun Eskişehir’in halkının yardımıyla oturuyorum. Acı anlatılmaz, tarifi yoktur.”
 

EŞİMLE HELALLEŞTİK

Aziz Çakmak (Şanlıurfa)
“O gece çok zor bir geceydi bizim için. Allah yaşatmasın bir daha. O esnada çocuklarımı uyuyordu. Ben kendim normalde kolay kolay uyanan birisi değilim ama o esnada çok büyük bir sarsıntı oldu ve depremi ilk defa yaşıyordum. Saat 4 buçuk gibiydi. Çok uzun sürdü. Büyük bir patlama sesi geldi. Ben hayatımda böyle bir ses duymamıştım. Ondan 1 hafta önce de Urfa’da kar yağışı olmuştu. Normalde kar yağışı kolay kolay Urfa’da yaşanan bir durum değildi. O gece çok büyük bir yağmur yağıyordu. Sallantı çok sürdü. Eşimin elini tuttum. Çocuklar uyanmadı. Ben psikolojileri için o esnada hızlı bir şekilde davranarak uyandırmadım. 13 yaşındaki oğlum o telaşla uyandı ve çok korktu. Baba ne oluyor, anne ne oluyor dedi. Eşim de ağlıyordu o esnada. Ben eşime ‘hakkını helal et, bu sefer gidiyoruz’ dedim. Şükür evimiz yıkılmadı ama ağır hasar aldı. Deprem durduktan sonra dışarı çıktık. O sırada sokaklar dolmuştu. Yaşlı bir amcamız salavat getire getire koşturuyordu. Evimizin yanında cami vardı, orayı doldurdular. Ama yağmurdan dolayı kimsenin kaçacak yeri de yoktu. Biz parkın içerisine kaçtık. O an tekrar sallantı oldu. Ben acaba kendim mi sallanıyorum dedim. Çok zor durumlar yaşadık, gördük. AFAD ekibi müdahale ettiler ama bu konuda 7 ilin de hasar görmesi kolay bir süreç değil. Nüfus çok fazla. Yardımlar biraz geç geldi. Neredeyse yardım gelmeyen il yoktu.”

 YIKILAN BİNADAKİ OYUNCAKLAR….

“En son ağustos ayında Urfa’ya gitmiştik. Sonuçta bizim atalarımız orada, anne babamız orada, merak ediyorlar buraya geldiğimiz için. Benim için en dramatik olan; bir arkadaşım amcasını kaybetti. Kendisini çok severdi. Amcasının oturduğu binanın altında bir dükkan varmış. Buna sebep olanlar var. Dükkan yapmış, galericilik yapıyormuş dükkanın sahibi, dükkanın kolonunu kırmış dükkanın daha geniş olması için. Deprem esnasında yıkılan binada arkadaşım amcasını ve ailesini kaybetti. Hepsi orada oturuyordu. Sadece bir oğlu ayakta kaldı. En çok onun ağlaması aklıma geliyor. Kendisine o esnada müdahale ettim, teselli etmeye çalıştım. O andaki tablo hiç aklımdan gitmiyor. Ben sonra kendim de desteğe gittim. Adıyaman’a gittim, oradaki yıkılan bir binanın üzerindeki oyuncakları gördüm. İçler acısı bir durumdu. Allah bir daha yaşatmasın.” 

ESKİŞEHİR’İ ÇOK SEVDİM

Eskişehir’i çok sevdim. Allah hepsinden razı olsun. Diğer ülkelerin bizi örnek alması lazım. Benim ev sahibim Mustafa abi fedakâr ve yardımseverliği unutulmaz. Annesi Ayşe Teyze bizleri evlat olarak gördü. Çok iyi insanlar. Allah razı olsun.


 

YARDIMLAR ÇOK GEÇ GELDİ

İslim Çakmak (Şanlıurfa)

“O günü ben bir daha düşünmek bile istemiyorum ama zaten hafızamızdan çıkması da imkansız. Deprem olduğu sırada zaten bizim evimiz sobalıydı. Çocuklarla aynı odada yatmıştık hepimiz. Deprem olduğu anda nereden ses geliyorsa ellerinden tutup o şekilde çıkardım. 1 çocuğum içerde kaldı. Sarsıntı içinde tekrar yukarı çıkmaya çalıştım. Çocuk işte, hissetmiyor deprem olduğunu. Kucağıma alıp o şekilde çıkardım. Çok şükür çocuklarımı sağlıklı bir şekilde aldım ama çocuklarını kaybeden çok oldu. Belki erken davranılsa başka çocuklar da kurtarılabilirdi. Yardımlar biraz geç geldi. Erken gelseydi 1 anne yüreği daha feraha kavuşacaktı.” 

ÇIĞLIK SESLERİNİ UNUTAMIYORUM

“Baya zor bir şey yaşadık orada. Çok şükür geçti diyemem, hala enkazda durumlar çok acı. Yardımlar çok geç ulaştı. Hadi biz çıktık ama enkaz altından gelen çığlık seslerini hiç unutamıyorum. Araba bile geçtiği zaman deprem oldu sanıyorum. Hâlâ korku içindeyiz. Oraya dönüp baktığımızda, yaşadığımız yer. İnsan ister istemez özlüyor. Ailem orada. Ailem de Şanlıurfa’daydı deprem anında. Ertesi sabah hemen köye gittiler. Babam engelli olduğu için köyde kaldılar. Çok şükür, çok yakınımızı kaybetmedik ama hepsi korku içerisinde. Rabbim bir daha yaşatmasın.”

RÜZGAR BİZİ BURAYA SAVURDU

“Buraya gelmemizde Ayşegül Bozbaş bize çok destek oldu. Buradaki insanlar bize yardımcı oldular. Sadece bize değil oradaki herkese elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı.  Eskişehir’i çok sıcak buldum. Buradaki insanlar çok iyi. Yaklaşık 1 yıldır buradayım. Kimseden bir kötülük görmedim, kırıcı bir laf işitmedim. Her şerde bir hayır vardır derler ya, bizim için de bu hayır oldu. Çok mutluyuz buraya geldiğimiz için. Rüzgar bizi savurdu, buraya kadar geldik.” 
 

HİÇ BİTMEYECEK SANDIM

Aysel Özkan (Gaziantep)
“Bu aslında anlatılacak bir şey değil. Kimsenin yaşamasını istemediğim bir şey. Uyku anında başladı sarsıntı. Biz eşimle uyandık. Çocuklarımızı kucaklayıp hiç beklemeden dışarı bahçeye çıkıp.  2 katlı evimiz yerle bir oldu. Gözümün önünde evimin gidip geldiğini gördüm. Bahçede kısılıp kaldık. Yağmur yağıyor, kar var. O an etrafıma baktım, çevremde kendini dışarı atanlar oldu, enkazın altında kalanlar oldu. Donup kaldık. O kadar uzun sürdü ki… Hiç bitmedi… Arka arkaya oldu depremler. Güvenli bir alana gittik ve sadece burada oldu zannediyorduk. Sonra arka arkaya haberler geldi. Nurdağı, Hatay, İskenderun, Maraş gitmiş.  En fazla yıkımın olduğu yerler İslahiye ve Hatay’mış. 60 bin nüfuslu bir yerde yaşıyorum ben. Hemen hemen 30 bini gitti. Sırf burada vardı o kadar kayıp. Nurdağı’nı, Hatay’ı saymıyorum.”

ARTIK NORMALE DÖNEMEYİZ

“Buralar artık boş arsa oldu sanki. Yaşam alanları kuruldu. Çadırda çok fazla kalan yok. Kendi evinin bahçelerinde korkudan çadırda kalanlar var. Özellikle orta kesim çok etkilendi. Evimiz, iş yerimiz, arabamız gitti. Hala kendimizi toparlayamıyoruz. Ben artık normale döneceğimizi sanmıyorum. Bunu yaşayıp da normal hayatına devam edebilecek insan yoktur. Dışarda köpek havladığında bile aynı korkuyla kalkıyoruz. İnsanlar tedirgin. En hafif bir sallantıda bile herkes dışarı çıkıyor. Konteynerden bile dışarı kaçıyoruz. Etrafa bakıyoruz yıkılan ev var mı, kime yardım edeceğiz diye.” 

İLK GÜN KİMSE YOKTU

“İlk gün hiç kimse yoktu. Söylendi ki; yollar patlamış. Tamam yollar öyleydi ama helikopterler de olabilirdi. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. İnsanlar gerçekten aç susuz kaldı. Tamam kimsenin yiyip içecek hali yoktu ama insanlar bir destek görmek istedi. İkinci gün burada Batman Belediyesi’nin araçlarını gördüm İslahiye’nin içinde. 2’nci günün sonunda insanların desteklerini gördük. İnsanlar yatacak yer sıkıntısı çekti. 10 gün boyunca bir arabamızda kaldık. 10 günün sonunda çadırlar verilmeye başladı. Zaten imkânı olan çekip gitmişti. Biraz geç kalındı ve yollardan dolayı denildi.”     

ARTIK UMUDUM YOK

“Önceden umut ederek uyanıyordum güne. Benim yarınlara dair umudum kalmadı. Bu günü geçirebilecek miyim düşüncesi oluştu artık. Hiç umut edemiyorum, hiç mutlu olamıyorum. Aklımın bir köşesinde hep bu var.”

Muhabir: M. ANIL AKSOY