Yapılan araştırmalar insanlık tarihindeki en kanlı savaşların daha çok ağustos ayında yapıldığını gösteriyor. Böyle bir sonuçta, en kanlı savaşların dünyamızın Kuzey Yarımküresinde yapılmasının ve savaş koşullarının ağustos iklimine uygun düşmesinin etkisi olsa gerek…
Dünyamızda yaşanan en kanlı beş savaşın tarih ve ölüm sayıları ise şöyle sıralanıyor: (Yaklaşık ölüm sayıları, silahlarla ölenlerin yanında savaşın tetiklediği salgınlardan ve açlıktan ölenleri de kapsıyor.)
  1. İkinci Dünya Savaşı (1939- 1945): 60- 84 milyon kişi.
  2. Moğol İstilası (1209- 1294): 70 milyon kişi.
  3. Çin Taiping Ayaklanması (1850- 1864): 40 milyon kişi.
  4. Birinci Dünya Savaşı (1914- 1918): 30 milyon kişi.
  5. Çin An Luşan Ayaklanması (755- 764): 36 milyon kişi.
İnsanlığın bu utanç listesi daha da uzayıp gidiyor… Ve sonuç olarak, bilinen hiçbir doğal afetin insanlığa savaşlar kadar zarar vermediğidir…
HİROŞİMA ve NAGAZAKİ YANGINLARI SÜRÜYOR…
İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru (6 Ağustos 1945 ve 9 Ağustos 1945tarihlerinde), ABD tarafından Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan bombalardan dolayı Hiroşima'da 140 bin, Nagasaki'de ise 80 bin kişi olmak üzere yaklaşık 220 bin kişi öldü. Bu sayılar, tek seferde öldürülen insan sayısı rekorlarıdır (!)…
O tarihten beri 'Büyümüyor ölü çocuklar…' Ama insanlığın silahlanma yarışında ürettiği bombalarkatbekat büyüyor. Günümüz dünyası artık 'sarı öküzün boynuzlarında…' değil, nükleer bombaların üzerinde duruyor…
DÜNYANIN ve TÜRKİYE'NİN KUCAĞINDAKİ BOMBALAR
Günümüz dünyasında ortada fitili çekilmiş serseri mayın gibi dolaşan öyle çok bomba var ki… Örneğin:
  • Rusya – Ukrayna Savaşının bombaları henüz susmadı…
  • ABD ve Çin bombalaşmak için fırsat kolluyorlar…
  • Ortadoğu'da bombalar patlamaya devam ediyor…
Bu arada, ülkemizdeki otoriter tek adam sistemi dekalıcılığını sürdürebilmek uğruna, fitili çekilmiş dünya bombalarından pay kapma peşinde:
  • Etnik, dinsel/ mezhepsel bombalar (Kürt ve Alevi sorunları)fitilleniyor…
  • Suriye bombası yeniden tetikleniyor..
  • Sığınmacılar/ göçmenler bombası patlamaya hazır…
MAHŞERİN EMPERYALİST GÜÇLERİ…
Bu bölümde kullandığım başlık, Hristiyanlık inancında 'kıyamet göstergesi' olarak sayılan 'Mahşerin Dört Atlısı'söylencesindenesinlendi.Bence orada anlatılan 'dört atlı', günümüz dünyasında ortaya çıkan 'beş atlı' yanında çok masum kalıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin beş sürekli üyesi olan 'ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa', günümüz dünyasında 'Mahşerin Beş Atlısı' unvanını sapına kadar hak ediyorlar… Çünkü sürekli üye yetkisini kullanan bu beş ülke; ekonomik yönden güçlü olmalarının yanında, nükleer silah gücüne sahipler.
Ekonomik güç olarak onlardan geri olmayan Almanya,Japonyave Kanada; çeşitli nedenlerle nükleer silah gücünden yoksun oldukları için muhteşem beşli arasında yoklar ama hep birlikte 'G 8 Ülkeleri' adı altında dünyanın emperyalist güçler bloğunu oluşturmaktadırlar.
Emperyalist blokta yer alan ülkelerin ilginç ortak özellikleri; kapitalist sistemin oluşturduğu güçlü/ otoriter merkezi yönetim sistemlerine sahip olmalarıdır. Emperyalist sömürüden sağladıkları kardan kendi ülkelerinin emekçilerine önemli paylar vererek varlıklarını sürdürmekteler…
Bunların dışında, bizcileyin dünyanın dört yanında oluşan diktatörlükler de silahlanma yarışına balıklama dalan öyle çok ülke var ki…
DÜNYAMIZI DİKTATÖRLER YÖNETİYOR
Günümüz dünyasının emperyalist ülkelerinin yönetim sistemlerini ve liderlerini daha iyi anlayabilmek için, tarihteki ünlü diktatörlükleri inceleyince görüyoruz ki hepsinde ortak olan bazı temel özellik var:
  • Toplumda yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanması…
  • Devletin başında mutlak güç sahibi olan bir lider olması…
  • Tüm diktatörlüklerin etnik ya da dinsel bahanelere dayanması…
Bu tanımlamalardan ve ortak özelliklerden anlaşılıyor ki: 'Özgürlüğün, eşitliğin, barışın ve umudun düşmanıdır tüm diktatörlükler!...'
Tarihteki ünlü diktatörlerin ortak özelliklerini inceleyince de karşımıza tanıdık birçok tanımlama çıkıyor: 'Kendisini yüceltmek, mağdur edebiyatı ve umut sömürüsü yapmak, iç ve dış tehditler yaratmak, sertlik ve tehdit yöntemleriyle muhalefeti baskı altında tutarak topluma korku salmak, bilgiyi ve iletişimi kontrol altında tutmak …'
Tarih, herhangi bir konudaki kişisel ezikliğini siyaset alanında kapatmaya çalışan hastalıklı diktatör liderlerin öyküleriyle doludur.
Diktatörlerin ortak özellikleri, iktidarı terk etmeyi bilmemeleri…
Şimdi yukarıdaki bulgu ve yorumların ışığında, günümüz dünyasının önde gelen ülkelerini ve liderlerini şöyle bir gözümüzün önüne getirelim:
ABD- Biden (ve önceki Trump), Rusya- Putin, Çin- Şi Cinping, İngiltere- Johnson (yenisi Sunak), Fransa- Macron, Kuzey Kore- Kim Jong Un, İran- Reisi…
Ayrıca günümüz dünyasında özellikle bilimin ve demokrasinin gelişmediği ülkelerde; tıpkı (bizcileyin) 'Kurbağa ve Öküz' öyküsünde olduğu gibi ya da kendini dev aynasında görerek ortaya atılan öyle çok diktatörlük heveslisi var ki…
Günümüz dünyasının demokrasi güçlerine düşen güncel görev, tüm diktatörlükleri demokratik yollarla ortadan kaldırmaktır. İzninizle bugünkü yazımı bilinen iki özdeyişle bitirmek istiyorum:
'İnsanlık onuru diktatörleri yenecek!'
'Selam, Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!'
*****
NOT: Dönemsel sağlık kontrolümüz gereği Ankara'ya gideceğimiz için gelecek hafta (23 Ağustos) yazım çıkmayacak.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…