Gıda zehirlenmesinin çoğu zaman kendiliğinden düzelmesine rağmen ihmal edildiğinde ciddi sonuçlara yol açabileceğini belirten Dr. Uluğ, özellikle hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Mikroorganizmalar yıkanmamış veya az pişmiş gıdalardan bulaşabiliyor”
Gıda zehirlenmesinin; bakteri, virüs veya parazitlerle kontamine olmuş yiyeceklerin tüketimi sonucu ortaya çıktığını ifade eden Dr. Uluğ, norovirüs, rotavirüs, Salmonella ve E. coli’nin en bilinen etkenler arasında yer aldığını söyledi. Hijyenik olmayan suyun da benzer bir tabloya yol açabileceğini belirten Uluğ, mikropların yiyeceklere bulaşma yollarını üç başlıkla özetledi:
El hijyeni eksikliği: Eller yıkanmadan gıdaya temas edilmesi, mikropların doğrudan yiyeceğe bulaşmasına neden oluyor.
Yetersiz temizlik ve pişirme: İyi yıkanmamış veya yeterince pişirilmemiş gıdalarda mikroplar canlı kalabiliyor.
Çapraz bulaşma: Aynı bıçak veya kesme tahtasının farklı gıdalarda kullanılması mikropların diğer gıdalara taşınmasına yol açıyor.
“Belirtiler saatler içinde ya da günler sonra ortaya çıkabilir”
Gıda zehirlenmesinde en sık görülen belirtileri sıralayan Dr. Uluğ, bulguların türüne göre değişebildiğini belirtti:
Mide bulantısı
Kusma
Karın ağrısı
Sulu veya kanlı ishal
Ateş
Nadir durumlarda nörolojik etkiler (bulanık görme, baş dönmesi, kas güçsüzlüğü)
Belirtilerin bazı durumlarda hemen başlamadığını, saatler içinde, günler veya hatta haftalar sonra görülebileceğini söyledi.
“Ciddi sıvı kaybı özellikle risk gruplarında tehlikeli”
Gıda zehirlenmelerinin büyük çoğunluğunun 1–2 gün içinde tıbbi müdahale olmadan düzeldiğini belirten Dr. Uluğ, bazı vakalarda hayati tehlike oluşturabilecek komplikasyonların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. Özellikle 5 yaş altı çocuklar, yaşlılar ve bağışıklığı zayıf kişiler için sıvı kaybının ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirten Uluğ, şu durumlarda mutlaka hastaneye başvurulmasını önerdi:
24 saat içinde 5’ten fazla ishal
Kusmukta veya dışkıda kan
Bir günden uzun süren yüksek ateş
Şiddetli karın ağrısı
Aşırı sıvı kaybı belirtileri (ağız kuruluğu, baş dönmesi, koyu idrar, halsizlik, uzun süre idrara çıkamama)
“Tedavinin temel ilkesi sıvı takviyesidir”
Hastaların önemli bir bölümünün ilk 24–48 saat içinde kendiliğinden toparlandığını vurgulayan Dr. Uluğ, kötüye gidiş durumunda kan ve dışkı tahlilleri ile özel testlerin yapıldığını söyledi. Temel tedavinin sıvı desteği olduğunu belirten Uluğ, şu bilgileri verdi:
“Bol sıvı tüketimi şarttır. Hastanın durumuna göre damar içi sıvı tedavisi de uygulanabilir.”
“Antibiyotik yalnızca ateş devam ediyorsa ve dışkıda kan varsa verilmelidir”
Antibiyotiklerin gıda zehirlenmesi vakalarında sıkça gereksiz yere kullanıldığına dikkat çeken Dr. Uluğ, yanlış antibiyotik kullanımının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurguladı.
Uluğ, antibiyotiğin sadece hekim önerisiyle, belirli durumlarda verilmesi gerektiğini şöyle açıkladı:
Ateşin devam ettiği
Dışkıda kan görüldüğü
durumlar dışında antibiyotik kullanılmamalıdır.
Kronik hastalığı olanların ise doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmaması gerektiğinin altını çizdi.
“El hijyeni ve doğru pişirme yöntemleri gıda zehirlenmesini önler”
Gıda zehirlenmesine karşı alınması gereken önlemleri de sıralayan Dr. Uluğ, şu önerilerde bulundu:
Tuvalet sonrası, çöp attıktan sonra, bebek bezi değiştirirken, hayvan temasından sonra eller mutlaka yıkanmalı.
Hasta kişiler işe veya okula gitmemeli.
Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden uzak durulmalı.
Meyve ve sebzeler tüketilmeden önce iyice yıkanmalı.
Buzdolabı 4,4°C’nin, dondurucu -18°C’nin altında olmalı.
Et ve deniz ürünleri tamamen pişirilmeli.
Yumurtalar sarısı tamamen sertleşene kadar pişirilmeli.
Çiğ gıdaya dokunduktan sonra eller, bıçaklar ve kesme tahtaları mutlaka yıkanmalı.




