1950 seçimlerinde CHP seçimi kaybediyor ve Cumhurbaşkanlığı köşkünde oturan İnönü ailesinin kendi evlerine taşınması gündeme geliyor.
Seçim sonuçlarının alındığı gece,12 yıllık Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, sakin bir şekilde eşi Mevhibe Hanım'a dönerek sorar;
-Hanımefendi buradan kaç günde taşınabiliriz..?
- Kolay Paşam, 1 haftada taşınırız..
- Ama artık arabamız olmayacak, Kızılay'a otobüsle inmeye hazır mısınız?
- Elbette Paşam...
İsmet İnönü şeker hastasıydı ve düzenli olarak insülin iğnesi olması gerekiyordu. O zaman iğnelerini yapan bir doktoru vardı. Artık o doktoru da olmayacaktı. Mevhibe İnönü daha önce hastabakıcılık eğitimi aldığı için iğne yapmasını biliyordu. İsmet İnönü'nün diğer bir sorusu da bunun üzerine oldu;
-İğnelerimi de siz yapar mısınız?
-Yaparım Paşam...
Bu konuşmalardan sonra o gece 'seçimi kaybeden' İsmet İnönü için artık endişelenecek 'başka hiç bir konu' kalmamıştı.

12 TEMMUZ BEYANNAMESİ'Nİ OKUMALISINIZ...
1946 seçimlerinde, mevcut konumlarını devam ettirmek isteyen ve rahatlarının kaçacağını düşünen 'kraldan çok kralcı' bir kesim yüzünden; demokratik açıdan istenilen hedeflere ulaşılamadı
Bu seçimlerden sonra, genç Cumhuriyeti çok partili yaşama geçirmeye gerçekten kararlı olan İsmet İnönü, özgür bir seçim ve siyaset ortamı yaratmak için çok çaba gösterdi.
1947 yılında CHP'li Başbakan Recep Peker hükümeti sırasında, iktidar ile DP (Demokrat Parti) muhalefeti arasında ipler iyice gerilmişti.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü; kurdukları Cumhuriyeti, toplumda 'gerginliğe ve bölünmeye neden olmadan' sağlıklı bir şekilde seçimlere götürmek istiyordu.
1947 Haziran ayından itibaren, Recep Peker'i ve muhalefet lideri Celal Bayar'ı çağırarak kendileri ile birkaç kez görüştü.
Başbakan Recep Peker'e, 'devlet gücünü muhalefet üzerinde asla kullanmamasını' telkin ediyor, DP Genel Başkanı Celal Bayar'a da muhalefeti daima 'hukuk sınırları içinde, memleketin asayişini bozmadan' yapmalarını söylüyordu.
İsmet İnönü, 12 Temmuz 1947'de yayımladığı beyanname ile hükümet başkanı ve muhalefet lideriyle yaptığı görüşmeleri anlattı, sonra da şunları açıkladı:
'...Bu zeminde ben devlet reisi olarak kendimi her iki partiye karşı eşit derecede vazifeli gördüm... Meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız eşit muamele mecburiyeti, siyasi hayat ve emniyetinin temel şartıdır.'
İsmet İnönü, aynı beyannamede valilere ve kaymakamlara da, 'Siz bir partinin değil, devletin memurusunuz. Hangi siyasi parti iktidarda olursa olsun, sadece devlete hizmet edeceksiniz' uyarısında bulundu.
İktidarın kendilerine karşı baskıcı uygulamalarını eleştirdiği Başbakan Recep Peker, bu beyannamenin yayınlanmasından kısa süre sonra istifa etti.

DEMOKRASİ BİR KÜLTÜRDÜR...
1950 seçimlerinin düzgün bir şekilde yapılması ve iktidarın 'kavgasız' bir şekilde el değiştireceği ortamın oluşmasında İsmet İnönü'nün çok partili hayata geçme isteğindeki içtenliğinin ve12 Temmuz 1947 Beyannamesi'nin birinci derecede etkili olduğu bilinmeli ve anımsanmalıdır.

Sözü, iktidar veya muhalefet olarak 'Demokratik Cumhuriyetimizin' yönetimine talip olan tüm siyasetçilerimize iki 'öğüt' vererek bağlayalım;
Birincisi; seçimlerle ilgili yakın tarihimizi; fesli, püsküllü, çakma tarihçilerden dinlemek yerine çok değerli tarihçilerimizin belgelere dayalı 'çok yönlü' kitaplarını okuyarak öğrenmelisiniz. Eğer niyetiniz varsa İsmet İnönü'nün 12 Temmuz Beyannamesi'ni okuyarak işe başlayabilirsiniz.
İkincisi; tüm seçim sonuçlarını olgunlukla karşılayabilecek demokrasi kültürüne sahip olmalı ve bir gün 'Kızılay'a otobüsle inmeye hazır olmalısınız..!'