'Liyakat' sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğünde; 'Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik' olarak ifade edilmektedir.

Devlet liyakatli insanların iş yapmak ve üretmek için örgütlendiği bir yapıdır. Böyle olduğu zaman devlet, iş üreten ve değer yaratan bir araç haline gelir.
Eş, dost, akraba, hemşehri ya da 'koşulsuz biat edenlerin' her konuda, her zaman öncelikle tercih edilmesi; monarşilerin, feodal toplumların, totaliter faşist rejimlerin uygulamasıdır. Bu uygulama ,sanayi ve bilişim toplumlarına dönüşerek hızla kalkınan demokratik cumhuriyetlerde yerini liyakat ilkelerine bırakmıştır.
Yaklaşık 100 yıllık genç Cumhuriyetimizin ilk yıllarından sonra; en çok uğraştığı ve çoğu zaman 'popülist siyaset' karşısında çaresiz kaldığı sorunların başında maalesef 'liyakatli insanların' dikkate alınmamasının geldiği bilinmektedir.
Başta 'yerel yönetimler' olmak üzere tüm kamusal alanda çığırından çıkmış düzeye ulaşan 'liyakatsizlik', eğitim sistemini de içine aldığı zaman sorun artık gelecek açısından ürkütücü bir boyut kazanmış olur.

SAYIŞTAY BELİRLEDİ BAKAN DOĞRULADI..
Sayıştay denetçileri, 2018-2019 yıllarında ilçe milli eğitim müdürlüğü kadrosuna atanan personele yönelik incelemeleri sonucunda, personelin yüzde 70'inin kadroya atanmak için gerekli koşulları taşımadığını belirlediler.
2019 Ekim itibariyle 'halen görevde bulunan' İlçe milli eğitim müdürlüğü kadrosundaki 127 personelden sadece 38'inin liyakat ve kariyer ilkeleri doğrultusunda atandığını saptayan denetçiler, raporlarında; 'Bu tip atamalar, objektifliği, adalet ve eşitliği ortadan kaldırarak kurum içi çalışma barışını ve çalışanların motivasyonunu zedelemektedir' değerlendirmesinde bulundular.
MEB bütçesinin görüşülürken konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2018 yılında gerçekleştirilen mevzuata aykırı atamaları 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine bağlayarak, 'Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kendisini savunmakla meşguldü. Milli eğitimde, o dönemdeki atamalar günün koşulları içerisinde yapıldı. Gerekli şartları taşımamalarına karşın eğitim kadrolarına atananların, hukuki anlamdaki engeller ve 'gayretleri' nedeniyle görevlerine halen devam ettiğini' ifade etti

Komisyonda, Bakan Selçuk'a, atamaların 2018-2019 eğitim öğretim yılında yapıldığı anımsatıldı. Bunun üzerine Sayın Selçuk'un 'Şimdi o insanların görevi devam ediyor. Yani onlar bir yıllığına ilçe müdürü olmadılar, görevleri devam ediyor. Dolayısıyla, tabii ki 2018'de de olacak' yanıtını verdi.

Eskişehir'in de bu fasıldan bazı atamalar aldığı eğitim camiasında uzun zamandır konuşuluyor.

MEB ÖDÜLLERİ VE ESKİŞEHİR…
2019 yılında ödüle layık görülen MEB personelinin listesi Tebliğler Dergisi'nde yayımlandı.
2019 yılında ödüle layık görülen 7072 MEB personelinin yaklaşık %70'inin aynı sendikanın üyesi olduğuna dair iddialar yine tartışma yarattı.
2019 yılında Eskişehir'de 44 MEB personeli ödüle layık görülmüş. Ödül alanların sendikal dağılımına ulaşıldığında; 30 Eğitim-Bir-Sen, 4 Türk Eğitim-Sen, 2 Eğitim-İş üyesi ve 8 sendikasız personel görünüyor.
Eskişehir'de ödül alan Eğitim Sen üyesi bulunmuyor. Ödül alanların çoğunluğunun şube müdürleri ve okul müdürlerinden oluşması ise dikkat çekiyor.
Bu arada hangi sendikadan olursa olsun; hakkıyla bu ödülü alanları ayrı tutarak kendilerini kutlamak gerekiyor. 2019'da ödül alanlar arasında 'takdir ettiğimiz' liyakat sahibi değerli arkadaşlarımızın da bulunduğunu yakından biliyorum.

SONUÇ OLARAK..
Eğitim sistemlerinin liyakate göre değil siyasete göre şekillendiği ülkelerde yaratıcılıktan, kalkınmadan, refahtan ve 'çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma' hedefinden söz edilemez.
Demokratik cumhuriyetlerde belirli süreler için seçimle iktidara gelenlerin 'iktidarlarını sürekli kılmak için' ısrarla kendi kadrolarını oluşturma gayretkeşlikleri ve liyakat ilkelerini ihmal etmeleri, bir süre sonra 'kifayetsiz muhterislerin' paralel iktidarlarını yaratır ve ülke; çalışma enerjisi tükenmiş, küskün, devletine güveni kaybolmuş hatta yurtseverlik duyguları zedelenmiş yurttaşlardan oluşan bir topluma dönüşür.
İşte asıl 'beka sorunu' da bu noktadan sonra başlar….