Ermenistan ismi sınırları belirsiz olmakla birlikte, Doğu Anadolu ve Güney Batı Kafkasya'yı kapsayan ve iç bütünlüğü bulunmayan bir coğrafi ad olarak yaygın biçimde kullanılır. Aslında bugün, Ermeni olarak adlandırdığımız millet, kendisine 'Hay' ve yaşadığı bölgeye de 'Hayastan' demektedir.
Ermenistan isminin bir coğrafi bölge ismi olduğu pek çok kaynakta yer almaktadır. Ancak adı, 'Yukarı ülke, yüksek ülke' anlamına gelen bu coğrafya, adını üzerinde yaşayan insanlardan dolayı almamıştır. Bu ismin tarihi kökeni bilinmemekle birlikte Ermenistan kelimesinin Hayastan kelimesi ile ve Ermeni kelimesinin de Hay kelimesi ile ilişkisi yoktur. Başka bir deyişle bugünkü Ermeni milleti ile, Kadim Ermenistan coğrafyasının tarihi bir bağı yoktur. Ermenistan coğrafi bölgesinin belirsizliği gibi Hay toplumunun da kimliği ve bu bölgeye ne zaman geldiği bilinmemektedir. Bölgeye ait en eski kaynaklarda Hay adlı bir topluma ait hiçbir kayıt yoktur. Hayların, Urartulardan, Hititlerden, Friglerden, Treklerden geldiği yolunda ve daha başka da pek çok iddia bulunmaktadır.
Ermeni mitolojisine göre Ermeniler, büyük tufandan sonra gemisi Ağrı dağında karaya oturan Nuh Peygamberin torunu olan Hayk'tan türemişlerdir. Ermeniler, kendilerinin Tanrı tarafından seçilmiş bir halk olduğunu, bu seçilmişliğin en büyük delilinin de Nuh Peygamberin gemisinin Ağrı Dağında karaya oturması olduğunu iddia etmektedirler.
Yine Ermenilere göre, İncil'de geçen 'Cenneti sulayan dört ırmak, Kür, Aras, Dicle ve Fırat' nehirleridir. Bu nehirlerin geçtiği topraklar ise Tanrı tarafından Ermenilere verilmiştir. Ermeniler kimi tarihçilere göre, tarihlerini bu denli efsanelerle dokuyan tek halktır.
Ermeni halkı, tek bir ögeden ibaret değildir. Kendisini tasvir eden Hay ve Armen adlarının da gösterdiği gibi, en az iki ögenin birleşmesinden oluşmuştur. Bu görüşe göre, Ermeniler göçer bir halk olmadıkları gibi, başka büyük bir ırkın kolu da değillerdir. Ermeniler, yerel soya dayalı olarak birlikte yaşayan küçük toplulukların karışmasıyla, siyasi, toplumsal ve ekonomik etkileşim sonucunda ortaya çıkmış bir halktır. Buna göre en az 200 değişik etnik grup, feodal bir toplum oluşturarak birleşip Ermeni halkını oluşturmuşlardır. Bu gruplar çoğu zaman kendi aralarında da rekabet halinde olmuştur.
Ermeni dili de Ermenistan olarak adlandırılan bölgedeki sosyal gelişmelerin yarattığı kozmopolit bir kültür ortamında oluşur. Başka bir görüşe göre ise, Ermenilerin ataları milattan önce 7. yüzyılda Anadolu'ya göç eden Hint- Avrupalı Armenler'dir. Armenler, Trek-Frigyalı ırklarla beraber Avrupa'dan Anadolu'ya göçmüşler ve Doğu Anadolu'nun yerli ırklarıyla karışmışlardır.
Herodot'a göre, Ermeniler, köken itibariyle Frigyalıların bir koludur. Bir başka görüşe göre ise, M.Ö. 6. yy'da Balkanlardan Doğu Anadolu'ya göç eden kavimlerle buranın yerli halklarının karışmasından oluşmuştur. Dolayısıyla Ermenilerin kökenini tam olarak tespit etmek mümkün değildir.
Ermeni tarihi ve Ermenilerle ilgili Ermeni ve Batı literatüründeki kaynaklarda Kafkasya'dan Orta Anadolu'ya kadar uzanan coğrafya 'Ermenistan' adıyla siyasallaştırılmakta, hatta bu coğrafyada, tarihi olarak bir Ermeni Krallığının hüküm sürdüğü imajı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu şekilde Ermenistan dendiğinde bu coğrafya da yaşamış bir devletin var olduğu zannı zihinlerde yer etmektedir.
Özellikle Ermeni din adamları Ermenistan'ı dini ve siyasi bir bütün gibi değişmez içeriği bulunan bir coğrafya olarak tanımlamak eğilimindedirler. Ancak özellikle ilk ve orta çağlarda Ermenistan adlı tek bir bölgeden bahsederken dikkatli olunmalıdır. Zira, gerçekte her biri farklı bir büyük güç tarafından kontrol edilen veya bir tür sınırlı yerel özerkliğe sahip olan çok sayıda Ermenistan bulunmaktadır.
Ermenistan denen coğrafi bölgede ilk ve orta çağlarda feodal bir düzen egemendir. Bölgedeki derebeyliklerin etnik kompozisyonu da bilinmemektedir. Ermeniler bu geniş coğrafyaya yayılarak bu coğrafyanın değişik bölgelerine hakim olan büyük devletlere bağlanmış, çoğu zaman da bunların arasındaki ve bunlarla kendi arasındaki çatışmalarda dinlerini ve varlıklarını korumak için mücadele etmişlerdir.
Herodot, Strabon gibi antik tarihçiler Ermenistan adı verilen bir bölgeden bahsetmektedir. Ancak bu isim, bir devleti değil bir coğrafi alanı tanımlamaktadır. Ticarete eğilimli olan Ermeniler, bu toprakları daha ilk zamanlardan itibaren terk etmişler, Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra da kiliseleri etrafında dünyanın çeşitli bölgelerinde ticaret kolonileri kurarak azınlıklar halinde yaşamışlardır.
Aslında Ermenilerin Ermenistan denen bölgede bağımlı siyasi örgütlenmeler kurdukları doğrudur. Ancak, Ermeniler bu bölgeye gelmeden öncede, bu mahalli örgütlenmeleri tamamen ortadan kaldırıldıktan sonra da ya da bugünkü anlamda Ermeni olarak milletleşmeden çok önce de bu bölge Antik Yunanlar, Romalılar, Persler, Bizanslılar ve Araplar tarafından Ermenistan olarak adlandırılmıştır. Romalılar 'Armenia' tabirini kullanırken, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve İlhanlılar ise bölgeyi 'Ermeniye' olarak adlandırmışlardır.
Özetle, Ermeniler burada yaşadıkları ve bu bölge Ermenilerin tarihi ana vatanı olduğu için bu coğrafyaya Ermenistan denmiş değildir. Tam tersine coğrafyanın adı Ermenistan olduğu için, bu bölgeye yerleşen bütün topluluklara ve bugün Ermeni olarak adlandırılan topluma da bu yüzden Ermeni ismi verilmiştir.
Ermenistan ismine ilk defa M.Ö. 521 yılında Ahamenid İmparatoru Dara'nın Behistun Kitabelerinde 'Arminia' olarak rastlanmaktadır ve Aramice kökenli olup 'yükseklik' anlamında kullanılmıştır. Ermeniler yaşadıkları bölgeye Hayastan demektedirler. Kendi topraklarına Hayastan diyen bir toplumun, benimsemediği Ermenistan adının tarihi coğrafyasına sahip çıkması oldukça ilginçtir. Ermenistan sözü, bir coğrafyaya değil de bir etnik gruba veya bir devlete yöneltildiğinde çelişkiye düşülmektedir. Dolayısıyla sınırları belirsiz söz konusu coğrafyanın Ermenistan olarak adlandırılmış olması, Ermenistan adlı bir devletin varlığına ve Ermeni toplumunun bölgede çoğunluğu oluşturduğuna işaret etmez.
Tarih boyunca bağımsız bir Ermeni devletinden bahsetmek mümkün değildir. Zira, Ermenistan Ahamenidlere, Büyük İskendere sonrasında sırayla Sasanilere, Roma- Bizansa, daha sonra Emevilere ve Abbasilere bağlı olmuş hatta bunların birer eyaleti konumunda bulunmuştur. Ermeniler tarih boyunca hiçbir zaman sorumluluk taşıyabilecek ve kendi kararlarını alabilecek bir devlet kuramamışlar, kısacası Ermeni devleti yalnız nominal bir siyasi statüye sahip olmuştur. Ermenistan genelde bir İranlı veya Gürcü prensin şahsında Persler veya Roma-Bizans tarafından yönetilmiş, diğer bir deyişle Ermeni Prenslerinin Halefiyet hakkı da olmamıştır.
En son yarı bağımsız devlete 5. yy. da sahip olan Ermeniler bundan sonra bir daha tarihsel olarak hak iddia ettikleri topraklarda 1918'e kadar bir Ermeni Devleti kuramamışlardır.
Kevork Aslan'ın ifadesiyle Ermeniler, hiçbir zaman bir devlet kuramamışlar, Derebeylikler halinde yaşamışlardır. Birbirlerine vatan hissiyle bağlı değillerdir, aralarında siyasi bir bağ da yoktur. Yaşadıkları yerelliğe bağlıdırlar yani vatan anlayışları bölgeseldir. Birbirlerine siyasi bağlarla değil, kültürel bağlarla bağlıdırlar.
Tarihi olarak Ermenistan şeklinde adlandırılan bölgenin oldukça dağlık bir arazi olması bu bölgedeki toplulukların siyasi entegrasyonunu ve böylece bir Ermenistan devletinin kurulmasını engelleyen unsurlardan biri olmuştur. Bölgede yer yer ve zaman zaman oluşturulan ve çeşitli kaynaklarda devlet olarak zikredilen siyasi yapılanmalar mahalli örgütlenmelerin ötesinde yapılar değildir. Örneğin, Ermeni tarih yazıcılığında I. Haçlı Seferinin yapıldığı 1095 yılı ile 1375 tarihleri arasında Çukurova bölgesinde var olduğu iddia edilen ve Batı kaynaklarına da büyük ölçüde bu şekilde geçen Kilikya Ermeni Krallığı, Papalık tarafından Haçlı ordularına lojistik destek sağlamak amacıyla kurulmuş ve papalık ile Kutsal Roma Germen İmparatorluğuna bağlı askeri bir üsten başka bir şey olmamıştır (Devam Edecek).