Geçtiğimiz salı günü akşamı ES TV'de Ali Baş ve Meltem Karakaş Kaya'nın birlikte yaptıkları 'AÇIKÇA' programını izledim.

Konuk CHP İl Başkanı Recep Taşel'di.

Taşel, CHP'nin şubat ayında yapılan genel kurulunda il başkanı seçildi.

Seçildiğinde birileri ,'İl başkanlığı için tecrübesiz bir isim' diye yorum yapmışlardı.

Kendisini tanıyorum ama uzun uzadıya bir sohbetimiz olmamıştı.

Doğrusu nasıl konuşacağını, parti meselelerine ne kadar hakim olduğunu merak ediyordum.

Bu nedenle programı ilgiyle izledim.

* * *

Öncelikle şunu belirtmek isterim.

Recep Taşel, bu programda başarılı bir sınav verdi.

Sorulan her soruyu açık ve net şekilde yanıtladı.

Yani birilerinin tecrübesiz olarak gördüğü Taşel, parti ve şehir meselelerine ne kadar yakın ve ilgili olduğunu ispatladı.

Oturduğu koltuğun hakkını verdi.

* * *

Bir süredir yaşanan kalabak suyu krizi hakkında söylediklerine katılmamak mümkün değil.

'Eskişehirliler de Kalabak suyunu çok sevdikleri için doğal olarak Kalabak suyu içmek istiyor' sözünü alkışlıyorum.

Kalabak suyu bu şehrin en önemli markalarından birisi.

Her ne kadar son yıllarda birileri çeşitli nedenlerle kalabak suyunu yıpratmaya çalışsalar da Eskişehirliler bu önemli markalarına sahip çıktı.

Kalabak suyumuzun sağlık açısından Türkiye'de ilk on arasında yer aldığının altını da çizdi.

* * *

Sağlık Bakanlığının Eylül ayında açıkladığı 2020 yılının en iyi içilebilir su markaları (ilk 10)

Su markaları ph değerleri 2020

• Fuska Sapanca/Sakarya su ph değerleri 66,27

• Buzdağı Geyve/Sakarya su ph değerleri 61,31

• Kızılcahamam Javsu Kızılcahamam/Ankara su ph değerleri 48,1

• Munzur Ovacık/Tunceli su ph değerleri 34,55

• Taşkesti Merkez/Bolu su ph değerleri 25,75

• Tekir Ulukışla/Niğde su ph değerleri 15,8

• Kalabak Odunpazarı/Eskişehir su ph değerleri 15,07

• Abant Merkez/Bolu su ph değerleri 14,02

• Nazlı Nazilli/Aydın su ph değerleri 8,87

• Kipa Gölcük/Kocaeli su ph değerleri 5,15

* * *

Sağlık Bakanlığının son güncellediği Türkiye'nin ilk sıralaması içerisinde yer alan listedeki markalara dikkatinizi çekerim.

Eskişehir'de her gün bazılarımızın evimize giren yabancı su markaları bunların içerisinde var mı?

Yok elbette!

İşte o zaman lütfen en değerli markalarımızdan birisi olan Kalabak suyumuza sahip çıkalım.

Bugün yaşanılan kısmi sıkıntılar yavaş yavaş giderilmeye başlandı.

10 günde bir gelen sakalar artık bazı mahallelere her gün, bazılarına ise iki günde bir gelmeye başladı.

Ekim ayı sonuna kadar da sıkıntının tamamen ortadan kalkacağını düşünüyorum.

Recep Taşel'in de belirttiği gibi bu şehirde doğan her çocuğun ilk tanıştığı ve ilk midesine giren su Kalabak.

Peki, bu şehrin bu sıkıntıyı yaşamaya hakkı var mı?

Elbette ki yok.

Zaten Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de, ihmali olanları da görevinden aldı.

Kimin veya kimlerin ihmali varsa elbette ki bedelini ödeyecektir.

* * *

'Eskişehir'in üç önemli markası Eskişehirspor, Kalabak Suyu ve Yılmaz Büyükerşen' sözü CHP İl Başkanı Recep Taşel'e ait.

Bunu ES TV ekranlarında milyonların önünde söyledi.

Gerçekten de öyle.

Eskişehir dışına çıktığımızda buna çok şahit oluyoruz.

Önce Eskişehirspor'u soruyorlar.

Eskişehir'den göç etmiş, ya Eskişehir'de bürokrat veya memur olarak görev yapmış, ya da bu şehirde doğmuş, büyümüş, yüksek öğrenim tahsili için gelmiş, ancak bir şekilde başka illere yerleşmiş, memleketlerine dönmüş olanlar Kalabak Suyunu ve Yılmaz Büyükerşen'i de sorduklarında şaşırmıyoruz.

Çünkü futbolda Anadolu devrimini ülkemizde ilk gerçekleştiren kulüp Eskişehirspor.

Birçok ildeki insanlar suyu arıtma tesislerinden arıtılamadan evlerindeki musluklarından ya da mahallelerinin bazı sokaklarındaki çeşmelerden içmek zorunda iken, Eskişehir'de evlerimizin musluklarından Kalabak suyu akardı.

Çocukluğumda at arabalı sakalar vardı.

Arabasındaki çelik depolara doldurdukları suları, bizim verdiğimiz kaplara doldururlardı.

Daha sonra kamyonlara yaptırdıkları yine çelik depolarla hizmet vermeye başladılar.

Bugünde damacanalarla kapımıza, hatta apartmanda ikamet ettiğimiz dairemize kadar geliyor.

Bu nedenle Kalabak Suyu da Eskişehir'in ikinci önemli markasıdır.

Üstelik hem kaliteli hem sağlıklı hem de diğer markalardan daha ucuzdur.

* * *

Gelelim üçüncü markamıza.

Anadolu Üniversitesinin iki dönem rektörlüğünü yapan, Türkiye'de ilk kez açıktan öğrenim sistemini yani 'Açıköğretim Fakültesi'ni' hayata geçiren, Balmumu Heykeller Müzesi, Cumhuriyet Tarihi Müzesi, Tarihi Odunpazarı Evleri, Kent Park ve denizi olmasa da plajı, Sazova Bilim Sanat Kültür Parkı, Porsuk Çayı üzerinde gezen gondollar ve botlarla Eskişehir'i kültür, sanat ve turizm şehri yapan Yılmaz Büyükerşen.

4 yıl önce idi hafızam beni yanıltmıyorsa.

İzmir'de Fuar da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin açmış olduğu büyük ölçekli sergiyi gezmeye gitmiştik.

Nerede ise küçük bir Eskişehir kurulmuştu.

Eskişehir'de aklınıza ne gelirse kiminin minyatürü, kiminin ise fotoğrafı veya ahşaptan yapılmış küçültülmüş ölçekte yapılan benzerleri.

O sergiyi gezenler, bizim Eskişehir'den gelen gazeteciler olduğumuzu öğrenince şunu yazmamızı rica ettiler.

'Eskişehir'i Türkiye'nin en önemli marka şehirlerinden birisi haline getiren Yılmaz Büyükerşen bir dönemde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olsun. İzmir'i de Eskişehir gibi yapmasını istiyoruz.'

Hatta bunu o dönemde Anadolu Gazetesi'nde yazarken köşeme almıştım…

* * *

Şimdi bu yazımı okuyan bazı kişiler, 'Yılmaz Büyükerşen'e amma da yağ çekmişsin' diyeceklerdir.

Buna adım kadar da eminim.

Bir kere Yılmaz Büyükerşen'e birilerinin yağ çekmesine gerek yok.

Benim de kendisine yağ çekmek gibi bir amacım yok.

Bırakın Eskişehir'i Türkiye'nin en önemli marka isimleri arasında.

Benim yağ çekmem veya övmem kendisini daha önemli marka haline getirmez.

Buna ihtiyacı da yok.

Eskişehir halkı oylarıyla kendisini 5 dönem üst üste Büyükşehir Belediye Başkanı seçiyorsa, Eskişehir'in önemli üçüncü markası olduğundan.

Bırakın üst üste 5 dönemi, Eskişehir Belediyesi ve Büyükşehir olduktan sonra Büyükşehir Belediye Başkanlığına iki dönem bile seçilen olmamıştı.

* * *

Bu üç önemli markaya sahip çıkmaya devam edelim.

Eskişehirspor ve Kalabak Suyu bu şehirde yaşamaya devam edecek.

Karşı fikirde olabiliriz, oy vermemiş de olabiliriz ama Yılmaz Büyükerşen'in hizmetlerini görmezden gelmek ya da yok saymak en basit deyimle vicdansızlık.

*****

İnternette her siteye üye olmayın

Girdiği bir internet sitesinde üyelik isteyen bir genç, üyelik bilgilerini doldurup onaylayarak siteden bir müddet yararlanır ve daha sonra o siteye giremez.

'Üyelik bilgileriniz zaman aşımına uğramıştır!' diye bir uyarı ile karşılaşır ve bilgilerini tekrar güncellemek ister, fakat onaylamayı bir türlü yapamaz. Onayladığı sözleşme formundan dolayı maalesef bu genç, sekiz ay kullandığı cep telefonlarına yüklediği kontörler sıfırlanmakta ve üyelik bilgilerini ikinci kez güncellemek için tekrar form doldururken açtığı sayfa ile bilgisayara hasar veren bir virüsle karşı karşıya kalmaktadır. Yeniden hat çıkartıp kontör yükletse bile sürekli hattındaki kontör bilgisi sıfırlanmaktadır. Hattındaki kontörlerin sıfırlanma nedeni ise onayladığı üyelik sözleşmesindeki küçük ve uzun anlaşma maddelerinden kaynaklamaktadır. Bu genç ne yazık ki kendi adına hiçbir zaman hat çıkartamayacak olup, dava açtığı halde haksız çıkmaktadır. Biriyle anlaşma ya da mukavele gibi kontratlar imzalarken lütfen çok dikkatli olun, dikkatli okuyun, bilmediğinizi tekrar sormaktan çekinmeyin. Ayrıca daha önce konusu ne olursa olsun, doldurup onayladığınız, sonradan kullanmadığınız ya da iptal ettirdiğiniz üyelik bilgilerinizi gözden geçirmeyi ihmal etmeyin. Yaşadığımız hiçbir an, oyun piyonları kadar esnek değildir, bilakis yapacaklarımız ciddi bir hamle kadar cüretkar işlerdir.

* * *

Kavak ağacı ile kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.

Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-'On yılda' demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şart.

* * *