Son yıllarda Eskişehir'de adının üzerindeki 'Eski' kimliğini kırarak 'Yeni bir Eskişehir' olma yolunda ciddi adımlar atılıyor.

Havacılık alanında TUSAŞ ve Hava İkmal Bakım Merkezi sayesinde Türkiye'de hatta Avrupa'da söz sahibiyiz.

Raylı sistemde de Anadolu Üniversitesi, Alpu'da yapım çalışmaları başlanan Ulusal Raylı Sistemler Araştırma ve Test Merkezi'ne büyük destek veriyor.

Buna bir de uçak bakım sektörüne ara eleman yetiştiren Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ni eklediğimizde Eskişehir yazımın başında da ifade ettiğim gibi 'eski kimliğini kırmak, yani makûs talihini' yenmek üzere.

* * *

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak'ın 'Eskişehir Ekspres İnternet Gazetesine' vermiş olduğu röportajı okudum.

Röportajda Rektör Prof. Dr. Kemal Şenocak'ın şu sözleri dikkatimi çekti:

'Son dönemde hayata geçirmeye çalıştığımız en önemli alanlardan biri de Uçak Mühendisliği. Bugün Uçak Mühendisliği'nin dünyada çok önemli ve geçerli bir alan olduğunu görüyoruz. Türkiye'de bu alan gibi öne çıkan bölümleri meslek seçecek gençlerimizin göz önünde bulundurmasını öneririm. T.C. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi gençlerimizin geleceğine ışık tutmak için çok önemli bir girişimde bulundu ve lisans mezunlarının işgücü piyasası performanslarını bölüm bazında değerlendiren bir araştırma gerçekleştirdi. Örneğin bu araştırmaya baktığınızda Uçak Mühendisliği alanında bir mezunun birçok mezundan çok daha hızlı iş bulabildiğini ve girdiği işe daha kolay uyum gösterebildiğini görüyorsunuz.'

* * *

İnternete girdim araştırdım.

Türkiye'de Uçak Mühendisliği programı bulunan 3 devlet üniversitesi var.

Bunlar: Kayseri Erciyes, İstanbul Teknik, Necmettin Erbakan Üniversiteleri.

Vakıf üniversiteleri olan İstanbul Gelişim ve Türk Hava Kurumu.

Yani Türkiye'de uçak mühendisi ararsak bulmak sanıyorum biraz güç.

Oysa yüce önder Mustafa Kemal Atatürk, 'İstikbal Göklerdedir' vecizesiyle genç cumhuriyetin öncelikli hedeflerinden birinin havacılık olması gerektiğini yıllar önce ne kadar da güzel ifade etmiş…

* * *

Eskişehir Teknik Üniversitesi bünyesinde Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi bulunuyor ancak Eskişehir'de uçak mühendisliği bölümü yoktu.

İşte bu konuda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak bir adım attı. YÖK'e 'Uçak Mühendisliği Bölümü' kurulması için başvuru yapıldı. 31 Aralık 2019'da toplanan YÖK Yürütme Kurulu ise bu talebi kabul etti.

Artık Eskişehir'de de uçak mühendisliği okumak mümkün olacak. Hava kuvvetleri komutanlığı da bu bölümün kurulmasını destekleyecek. Uçak firmaları ile görüşerek bu bölüm öğrencileri için burs imkanları da sağlanacak.

* * *

ESOGÜ'de 'Uçak Mühendisliği Bölümü'nün kurulmasıyla Eskişehir'in havacılık misyonu daha çok desteklenecek. Havacılık alanında eğitim almak ve kariyer yapmak isteyen kişiler öncelikle Eskişehir'i tercih edecek. Ayrıca Eskişehir'de açılacak olan bu bölüme yurtdışında çalışan bu alandaki bilim insanlarının kazandırılması da amaçlanıyor.

Havacılık Şehrinde Mühendis Yetişecek

Eskişehir havacılık alanında öncülük eden il. Havacılık için üretim ve eğitim imkanlarının yanı sıra milli savunma için de pek çok kaynak kuruluş var. Bu konumunu desteklemek için adımlar atılmaya devam ediyor.

* * *

O röportajda Rektör Şenocak bakın neler söylemiş:

'İçinde bulunduğumuz dijitalleşme çağı, insanlığın bilgi haznesini ve teknolojik yapabilirliklerini o ölçüde genişletmiştir ki; milyarlarca insanın mobil cihazlara bağlandığı, eşi görülmedik miktarlarda işlem gücünün, depolama yeteneklerinin ve bilgi erişiminin ortaya çıkmasını sağlayan sınırsız imkanlara sahip olunan bir dünyayı karşımıza çıkarmıştır. Bu dönüşüm hızla devam etmekte ve her şeyi değiştirdiği gibi meslekleri de değiştirmektedir. Bugünlerde duymaya başladığımız mesleklerin bazıları on yıl önce yoktu. Araştırmalar gelecekte karşımıza çıkacak mesleklerin çok büyük bir bölümünü hala bilmediğimizi gösteriyor. Siber güvenlik analistliği, üç boyutlu üretim mühendisliği, robot mühendisliği, dijital pazarlama uzmanlığı, iklim kontrolü mühendisliği, mobil uygulama geliştiriciliği, veri analistliği, nanoteknoloji mühendisliği, veri madenciliği, insansız hava aracı operatörlüğü ve hatta çöp mühendisliği gibi alanların karşımıza çıkacağı düşünülüyor. Çünkü insanlığın içinde bulunduğu koşullar ve dünyanın dinamikleri artık değişiyor. Örneğin çöp mühendisliği olacak çünkü insanlığın bu büyük çaptaki atıklarla yaşayabilmesi hem de giderek kıt hale gelen kaynaklarını yönetmek için bir şeyler yapması gerekecek…'

Sayın rektörün bu sözlerini okuyan birçok kişi belki de tebessüm ederek çöp mühendisliği de neymiş diyebilir…

Siz hiç 'Garboloji' diye bir bilim dalı duydunuz mu?

Kaynaklarda kısaca 'Çöp Bilimi' olarak geçer.

Yani çöplerin bilimsel yollarla incelenip sınıflandırılmasıdır…

Sizin anlayacağınız yeni yeni gelişmekte olan bir bilim dalıdır…

* * *

Bunları duymak gelecek adına hepimizi ümitlendiriyor, heyecanlandırıyor.

Bir taraftan da ESO ve EOSB yüksek hızlı tren setlerinin Eskişehir'de üretilmesi için çabaları, Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş'ın 'Alpu'ya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulmalı' önerisi, Beylikova Besi Organize Sanayi Bölgesi, Nadir Küpeli'nin Teknopark açıklaması, üniversite sanayi iş birliğinin artması Eskişehir'in nereye doğru gittiğinin en çarpıcı işaretleri değil mi?

* * *

50 idi 300 oldu

Çok değil yaklaşık iki ay öncesine kadar Eskişehir'de Coronavirüs'den dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı 50 idi.

Türkiye'de en az can kaybı yaşanan illerin nerede ise başında geliyordu.

Bugün ise bu rakam 300 oldu.

Tam 5 kat arttı.

Eskişehir genelinde pozitif vaka sayısı 9 bine yaklaştı.

Yoğun bakımdaki hasta sayısı ise 400'ü buldu.

182'si ise entübe durumunda.

Şehir Hastanesi'nde yaklaşık 100, Yunus Emre Devlet Hastanesi'nde yaklaşık 50, Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de yaklaşık 80 sağlıkçının pozitif olduğunu öğrendik.

Bu sayılar giderek artıyor.

Artık hastanelerin yoğun bakım servisleri bu ağır yükü giderek taşımayacak duruma geliyor.

* * *

Alınan ek önlemler bugünden itibaren uygulanmaya başladı.

Bakalım ne gibi fayda sağlayacak?

Zaman zaman ekranlarda konuşan uzmanları, bilim kurulu üyelerini dinliyorum.

Büyük çoğunluğu alınan önlemlerin hastalığın seyrinin durdurulmasında çok fazla etkili olmayacağını söylüyorlar.

Salgını durdurmak için 14 gün süreyle topyekûn herkesin evde kalmasını öneriyorlar.

Hayati önem arz eden hastanelerde çalışan sağlık personelinin, marketlerdeki, fırınlardaki, eczanelerdeki gibi ve asayişi sağlayan kolluk görevlilerinin haricinde herkesin evde karantinaya girmesiyle salgının hızının kesilebileceğini söylüyorlar.

* * *

Bakalım bugünden itibaren başlayan ek önlemler salgının seyrini nasıl değiştirecek?

Bunun etkisini ancak bir hafta veya 10 gün sonra görebileceğiz.

Eğer salgın hızını kaybetmez ise uzmanların 'herkes evde 14 gün izolasyona girmeli' önerisi o zaman gözden geçirilecektir.

Bulaş sayısında ciddi oranda düşüş gerçekleşir ise alınan önlemler aynen devam eder.

Çok ciddi anlamda etkisi olmadığı tespit edilirse işte o zaman '14 gün süreyle evde karantina' kararı çıkabilir.

* * *

Eğer iki hafta süreyle evde kalmayı tercih etmiyorsak o zaman alınan kurallara uymak zorundayız.

Zorunlu olarak veya belirlenen saatlerde sokağa çıkarken mutlaka maskemizi takıp, fiziki mesafeye uymalıyız.

Mesailerine gidenlerle özel işletme sahipleri de bu kurallara riayet etmeliler.

Hepimiz bu toplumsal mücadelede üzerimize düşeni harfiyen yerine getirmeliyiz.

* * *

Eğer hasta sayısı daha da artar ise, hastanelerde tedavilerimiz gerçekleşemeyecek duruma gelir.

Bundan hepimiz etkileniriz.

* * *

ÖNCE KENDİ ÇİZGİNİ UZAT

Öğretmen sınıftaki zeki fakat kıskanç öğrenciye:
'Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?' diye sordu.
Öğrenci, bir süre düşündükten sonra;

'Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım' dedi.

Öğretmen, masasından kalktı, eline bir parça tebeşir aldı ve yere 15 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, kıskanç öğrenciye bakarak;
'Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?' dedi.
Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yanıt verdi.

Öğretmen, yanıtları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti.
'Şimdi birinci çizgi nasıl görünüyor?' diye sordu.
Öğrenci utana sıkıla;
'Daha kısa' diyerek başını öne eğdi.

Öğretmen bu yanıt üzerine öğrencisine unutmaması gereken şu öğüdünü verdi:
– Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir…

(Alıntı)

*-*****