Eskişehirspor beklediği, çok istediği galibiyete yine ulaşamadı.

Mustafa Özer'in ayrılmasından sonra teknik direktörlüğe getirilen İlhan Var ile siyah-kırmızılar pazar günü dördüncü maçına çıktı.

İlhan Hoca'nın gelmesiyle kötü gidişata 'dur' denilecek beklentisi içerisindeydik.

Bandırmaspor maçı İlhan Hoca'nın ilk maçıydı.

Ayağının tozuyla ilk maçından 1 puanla ayrıldı.

Geçmiş maçlara baktığımızda ortaya konulan mücadele bizi daha sonraki maçlar için umut beklentisine soktu.

Eskişehir'de Samsunspor'u ağırladık.

PTT 1. Ligin şampiyon adaylarından olan kırmızı-beyazlı takım karşısında zaman zaman varlık gösteren Eskişehirsporlu futbolcular, güçlü ayaklara karşı koyamadı ve 1-0 mağlup oldular.

Arkasından İstanbulspor'la ile karşılaştılar.

Ama siyah-kırmızılı futbolcular maalesef İlhan Var Hocanın hafta içerisinde antrenmanlarda kendilerine nasıl oynamaları konusunda öğrettiklerini sahada uygulayamadılar.

Bu maçtan da 3-0'lık mağlubiyetle döndüler.

* * *

İstanbulspor mağlubiyetinden sonra artık kimsenin tahammülü kalmadı.

O maça kadar sabır gösteren taraftarlar Vali Hanefi Demirkol tesislerine giderek futbolculara haklı olarak tepkilerini gösterdiler.

Hadi dedik, taraftarların bu tepkisinden sonra kendilerine gelirler, üzerlerine serpilen ölü toprağını Akhisar maçında silkerek aylardır süren galibiyet özlemini giderirler dedik.

Umutlarımız maalesef Akhisarspor maçında da boşa çıktı.

Yine stadyumdan boynumuz bükük ayrıldık.

* * *

İlhan Hoca ve ekibi siyah-kırmızılı futbolcuların kaybolmuş inançlarını tekrar kazanabilmeleri için beyin yıkıyor.

Kaybolan özgüvenlerini yeniden kazanabilmeleri için ellerinden gelen ne varsa yapıyorlar.

Ama var ki futbolcular kendilerine verilen teknik ve taktiği yeşil zeminin üzerine ayak bastıklarında unutuyorlar!

Akhisar karşısında sözde o gelecekte bal yapacak diye umut bağladığımız gençler veya tecrübeli ayaklar dediğimiz isimler ayaklarındaki topu tutmakta güçlük çektiler veya kazandıkları topları kendi arkadaşlarına vereceklerine rakip takımın futbolcularına ikram ettiler.

* * *

90+5 dakika içerisinde Akhisar kalesinde maçı localarda izleyen 100'e yakın taraftarları, protokol tribününde kendilerini izlemeye ilk kez gelen Valimiz Erol Ayyıldız ile Emniyet Müdürü Engin Dinç'i ve biz basın mensuplarını 'ah buda kaçar mıydı?' diyeceğimiz bir tek pozisyon bile yaratamadılar.

Basit bir hatadan dolayı da golü yediler.

Umutlarımız yine gerçekleşmedi.

Yine galibiyet beklentimiz başka bahara kaldı!

* * *

Uzatmalarla oynanan 95 dakika boyunca İlhan Hoca yerinde durmadı.

Kimi zaman futbolcularını uyardı, kimi zamanda yaptıkları hatalardan dolayı saç baş yoldu.

Bir ara hafta içerisinde antrenmanlarda kendilerine saha içerisinde nerede duracağını, kiminle paslaşacağını, kimim kimi tutacağına dair öğrettiklerini uygulamayan öğrencilerine çok kızmış olacak ki, saha kenarında kendisine ayrılan bölgeyi terk edip yedek kulübesine girerek oturdu.

Belki de yedek kulübesinde yardımcılarına, 'biz neler öğrettik, onlar yine bildiklerini okudular' dedi.

* * *

Kazanmayı unutan Es-Es'li oyuncular ligdeki galibiyet hasretini 21 maça taşıyıp ayrı bir rekora imza attı.

İlhan Hocam siz elinizden geleni yapıyorsunuz.

Kötü gidişatın durması için adeta çırpınıyorsunuz.

Ancak siyah-kırmızılı formayı giyen futbolcular, 'sen ne dersen de. Biz bildiğimizi okuyacağız' diyen bazı futbolculara hafta sonu oynanacak Keçiörengücü maçında son bir kez daha şans ver.

Yine bildiklerini okuyacak olurlarsa biletlerini kes.

Yerlerine havuza aldığınız gençleri monte et.

Hani 1-0 yenilmişsiniz ha 5-0.

Zaten Keçiören karşısında da mağlup olursanız lige tutunma şansınız büyük ölçüde azalacak.

Hiç olmazsa o gençleri kazan.

* * *

Bazı futbolcularla olmuyor, olmuyor, olmuyor.

Dün Akhisar karşısında Boluspor veya Ankaraspor olsa yenmemeleri mucize olurdu.

Kalemizde görünmeyen takıma üç puanı altın tepsi ile ikram ettik.

Hele hele yaşları 35-36'lara dayanmışlarla hiç olmuyor.

Kendisinden çok şeyler beklediğimiz Mehmet Özcan'ı, Onur Bayramoğlu'nu sahada gören var mı?

* * *

Bırak 35'likleri 17-18'lerle yola devam et.

Gelecek sezona kadar pişmiş olurlar.

İkinci ligde emeklerinizi boşa çıkarmazlar.

* * * *

İki geçit artık dar geliyor

İstasyonun önündeki caddeye günün her saatinde ama daha çok sabah ve akşam saatlerinde arabanızla girdiğinizde 10-15 dakikada zor geçiyorsunuz.
İstasyonun önündeki caddenin Espark yönünden gelişte sağ tarafta kalan kısımda postane, TCDD'ye ait düğün salonu ve Gar Binası olmasından dolayı genişlemesi mümkün değil.
Tam karşıda bulunan geçmişte park bugün çay bahçesi olarak hizmet veren kısmın genişletilmesinde hiçbir mahsur yok.
Çay Bahçesi mevcut yerinden kaldırılıp cadde genişletilir ise yaşanan trafik sıkışıklığı büyük oranda ortadan kalkmış olur ve araçlar Mustafa Kemal Atatürk Caddesine dönerken sıkışmazlar.
Böylelikle İstasyonun önünde yaşanan trafik sıkışıklığı da giderilmiş olunur.

* * *
Aynı sorun Ulusal Egemenlik Caddesi üzerinde bulunan Sazova Parkı'ndaki Masal Şatosunun arkasında kalan üst geçit köprüsünden Kütahya Caddesine geçişte de yaşanıyor.
Gazeteye gelirken kullandığım yol güzergahı.
Ne zaman buradan geçsem bu dar geçitte bekleyen sayıyı abartmıyorum 20'ye yakın araç Kütahya Caddesine geçmek için yanan kırmızı lamba nedeniyle beklemek zorunda kalıyor.
Oysa bu geçidin sağı müsait...
Sağ taraftan 1 metre alınır ise tek şeritte bekleyerek uzun kuyruk oluşturan araçlar, çift şerit haline getirilmesi halinde kendilerine yeşil yanması için dakikalarca beklemekten kurtulmuş olacaklar.
Eskişehir'de 'Şehir Plancıları' var…
Bunlar ne iş yapar merak ediyorum…

Oysa iki bölgede detaylı inceleme yapacak olurlar ise yaşanan sorunu görecekler.
Büyükşehir Belediyesi bu iki yere el atıp genişletilmesi için gereken çalışmayı yaparsa, Eskişehirlilerin hayır duasını alır.

* * *

Yine benzer sorun.

Gazeteye giderken Atatürk Bulvarı'ndan gelen ESOGÜ'nün şehir içi ulaşımda hizmet veren otobüslerin giriş çıkış yaptığı ana kapısının önündeki caddeden ESOGÜ'den Sazova'ya giden caddeyi kullanıyorum.
Bu yol gazete şehir içerisindeki güzergahtan bir-iki kilometre uzak ama kırmızı ışık ve yoğunluk olmadığı için yaklaşık 12-15 dakika sürüyor.
Şehir içi güzergahı kullandığımda ise kırmızı ışık ve yoğun araç trafiği nedeniyle 25 dakikayı buluyor.
Ne zaman bu caddeden geçsem maddi hasarlı trafik kazasına rastlıyorum.
Sürücüler, yaklaşık 100 metre ilerideki lambalara takılmamak için Atatürk Bulvarının ESOGÜ kavşağındaki Shell Petrolün önünden Allah ne verdi ise gaza basıyorlar.

*-****
Bazıları ESOGÜ İlahiyat Fakültesi Camii önündeki hafif virajı unutarak süratle girdiklerinde ya virajı alamayarak devriliyor ya da direksiyon hakimiyetini kaybettiklerinden önündeki araçlara veya Gaga Restoran'ın yanından geçen suya yuvarlanıyorlar.

Aynı kazalar Sazova yönünden gelirken de Ilgaz Evleri'nin önündeki viraj ile Gaga Restoranın girişinde yaşanıyor.
Bu konuda daha önce bana birçok kişi bu cadde üzerinde yaşanan sıkıntıları gündeme getirmişti.
Ancak o zamanlar gazeteye gelip-giderken o caddeyi kullanmadığım için kulağımın üzerine yatmıştım!

* * *
Bu cadde üzerinde çok sayıda trafik kazasına şahit oldum.

Kazaların önüne geçmek adına 'hız kesiciler' konuldu.

Sorun bir nebze de olsa çözüldü.
Ancak hız kesicilerini geçen sürücü yine gaza basıyor.

Bu caddeye günün belirli saatlerinde trafik polisi görevlendirilecek olur ise, birkaç sürücüye ceza yazdılar mı, canı yanan sürücüler bakalım bir daha hız sınırını aşacaklar mı?
Bu tarz caydırıcı önlemler alınarak trafik kazalarının önüne geçilebilir diye düşünüyorum…

* * *

HAYAL VE GERÇEK

Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi...
İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir '0' ve 'Dersten sonra beni gör', uyarısı vardı.
Neden SIFIR aldım, diye merakla sordu hocasına çocuk.
Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal, dedi hocası.
Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.'
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
Oğlum, dedi babası; 'Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!'.
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.
'Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin, ben de hayallerimi...'

*****