KORONAVİRÜS'ün neden olduğu 'panik' dünyayı sarmış durumda…
Türkiye'nin de evrensel kararlar doğrultusunda daha açık ve daha etkili kararlar alması gerekir…
Ama ülkemizde ne yazık ki herkes doğru/ yanlış bilgilerle, sosyal medyadan ve çeşitli toplu iletişim araçlarından birbirlerine korku pompalıyor...
Ve panikleyen insanları parasal ya da düşünsel anlamda sömürmeye çalışan o kadar çok fırsatçı var ki…
Son yıllarda ülkemizde oluşan 'Tek Kişi Sisteminin 'trol/virüsleri(!)' de Barış ve demokrasi yangınlarını körükleme' fırsatını kaçırmıyorlar…
Ve 'Panik', kendisini yaratan sorunlardan daha büyük bir sorun haline gelmiş durumda…
Oysa herkes önlemini alarak olağan yaşamını sürdürmeli.
Ben böylesi fırtınalı/ panikli durumlarda, bilim kurullarının uyarılarına uymayı ve dikkatimi de kendi uzmanlık alanlarıma (yani eğitim ve örgütlenmeye)yoğunlaştırmayı yeğlerim.
MEB'İN ALDIĞI KORONAVİRÜS KARARLARI
Öncelikle iktidarın aldığı genel kararlarda eksikliği göze batan 'İbadet yerlerinin kapatılması, Umreden dönenlerin titizlikle karantinaya alınması…' gibi önlemlerin savsaklanmaması gerekiyor…
Koronavirüs önlemleri kapsamında 'Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)'na bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumları 16 Mart'tan itibaren bir haftalık tatile girecek. 23 Mart'tan itibaren ise bir haftalık uzaktan eğitim uygulaması başlayacak. Bu eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenler ise genel idari izinli sayılacak…'
MEB Kararları ile ilgili olarak, 'Uzaktan eğitimin nasıl yaygınlaştırılacağı, eğitim çalışanlarının hak kaybına uğramaması ve süreç uzarsa neler yapılacağı…' gibi 'belirsizlikler' netleştirilmelidir.
ÖĞRETMENİN ADI YOK…
Salgına karşı eğitim alanında alınacak önlemler görüşülürken; yaşamında doğru dürüst eğitim görmeyenlerden, yıllardır okul yaşamını görmeyenlere ve uzmanlık alanı özel okul patronluğu olanlara kadar uzanan bir 'ekip' yetkili oldu…
Bu konuda 'yaşamının yarısını okullarda geçiren öğretmenlerden (örgütlerinden) görüş alınmaması' çok ciddi bir eksikliktir.
Ülkemiz eğitim sisteminin temel eksiklerinden olan 'öğretmenlerin eğitim sürecinde söz ve karar sahibi olamamaları…' ayıbı, hiç olmazsa 'salgın' gibi yaşamsal bir konuda uygulanmalıydı.
Unutulmasın ki, 'çağdaş toplumlarda eğitimin planlanmasından, uygulanmasına ve değerlendirilmesinden yenilenmesine kadar tüm aşamalarında en etkili aktörler öğretmen örgütleridir…'
ÜLKEMİZDE EĞİTİM SENDİKALARININ DURUMU
Türkiye'de kamu çalışanları sendikalarının 'toplu sözleşme ve grev haklarının yasak olması', bu sendikaları işlevsizleştirmektedir.
Buna rağmen kamu alanında örgütlenmiş binlerce sendika olması adeta bir kara mizah oluşturmaktadır.
Ülkemizde 1 milyon 100 bin civarında çalışanı olan 'Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri İşkolu'nda örgütlenmiş olan eğitim sendikalarının 2019 yılı sayısal durumları:
  • Sendika sayısı 47 (kırk yedi)' dir ve bu sendikalardan 42 tanesinin üye sayısı 'bin' den azdır.
  • Diğer 5 sendikanın üye sayıları şöyledir:
  • Eğitim Bir Sen: 433.787
  • Türk Eğitim Sen: 207. 256
  • Eğitim Sen: 77.818
  • Eğitim İş: 49. 882
  • Teç Sen: 7. 628
  • Tüm eğitim sendikalarının toplam üye sayısı yaklaşık 777 bin. Toplam üye oranı ise yaklaşık yüzde 71' dir
Bu sayısal veriler şöyle yorumlanabilir:
  1. Eğitim işkolundaki sendika sayısı çok fazladır.
  2. Hiçbir sendikanın üye oranı yüzde 50'den fazla değildir.
  3. Eğitim çalışanlarının yaklaşık yüzde 30'u sendika üyesi değildir.
  4. Üye sayısı yüksek olan iki sendika iktidarın güdümü altındadır…

DEMOKRATİK ÖĞRETMEN ÖRGÜTLENMESİNİN SORUNLARI
Ülkemizde tüm örgütsel yaşamda olduğu gibi, öğretmen örgütlenmesinin de temel sorunu, özellikle son yıllarda örgütlenme hak ve özgürlükleri üzerine bindirilen yasaklardır.
Bu bağlamda son yıllarda iktidar güdümlü ve etnik/ dinsel kökenli bazı öğretmen örgütlerinin palazlanması, bir demokrasi sapmasıdır.
Bu nedenle bizim konumuz demokratik öğretmen örgütleridir.
Daha açıkçası, 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkelerini rehber edinen öğretmen örgütleridir.
Tarihsel süreci yüz yılı aşan demokratik öğretmen örgütlenmesinin günümüzdeki içsel sorunları iki noktada düğümleniyor:
Birincisi, 'örgütsel birlik sağlanamaması…'
Tüm sendikal ve demokratik kitlesel örgütlerin olmazsa olmaz koşullarından birisi, 'hedef kitlesinin çoğunluğunu çatısı altında birleştirmektir…'
Ne yazık ki, günümüzde eğitim çalışanlarının çoğu dinci/ etnikçi/ gerici eğitim örgütlerinin üyesidirler.
Bu durum acil olarak 'demokratik eğitim birliğinin sağlanmasını' gerektirmektedir.
Demokratik öğretmen örgütlenmesinin ikinci sorunu ise ' Örgütsel bağımsızlığın korunamamasıdır…'
Daha açıkçası, 'Öğretmen örgütlenmesinde siyasal çizgilerin ön planda tutulmasıdır…'
Oysa evrensel bir ilke bizi uyarıyor: 'Sendikal ( ve mesleksel) örgütler; işverenden, sermaye örgütlerinden, devletten, etnik/ dinsel amaçlı yapılardan ve ister iktidarda ister muhalefette olsun tüm siyasal partilerden bağımsız olmak zorundadırlar…'
Bu durumda, atılması gereken en somut adım, ' Tarihsel kökenleri ortak olan ve amaçları/ ilkeleri büyük ölçüde çakışan EĞİTİM SEN ile EĞİTİM İŞ sendikalarının birleşmesidir…'
Bugün 'Türkiye'nin ve eğitim alanının önünde duran kahredici sorunlar, böylesi bir birlik için bahane üretemeyecek kadar ciddidir…'
******
ÖĞRETMEN OKULLARININ 172. KURULUŞ YILI
Bir zamanlar bu ülkede 'Öğretmen Okulları' ve ' Köy Enstitüleri' gibi çağdaş eğitim kurumları vardı...
Ve o kurumlar çağdaş öğretmenler yetiştirirdi...
Ve bir zamanlar bu ülkede 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' hedefleri vardı...
O kurumlar ve o hedefler yeniden canlandırılmayı bekliyor...
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, umutla...