Seçim yaklaşıyor, partilerin seçim vaatleri de ortaya çıkmaya başladı. Özellikle 7 Haziran seçimlerinde ekonomik vaatlerin ön plana çıkması ve vatandaşları etkilediği varsayılarak hemen hemen her parti 1 Kasım seçimlerine bu yönde çalışma yaparak giriyor. Bu her açıklamada kendisini belli ediyor. Söz konusu programlarda gözden kaçırılmaması ve dikkate alınması gereken konulardan bir tanesi de özelleştirme olmalı iken bu konu sadece partilerin seçim bildirgelerinde satır aralarında geçiyor. Çünkü maalesef neredeyse hiçbir siyasi parti açık açık özelleştirmeyi tamamen durduracağız demiyor diyemiyor. Çünkü sistem buna müsaade etmiyor ve hiçbiride sistemi değiştirecek cesaret ve politikayı gösteremiyor. Özellikle mevcut iktidar tekrar işbaşına gelirse özelleştirmelerin kaldığı yerden devam edeceği, satılmadık yer kalmayacağı ortada. Özelleştirme yıllardır gündemimizden düşmeyen ve hayatımızda tartışmalara sürekli konu oluşturan bir olay. Yukarıda değindiğim üzere mevcut sistem devam ettiği sürece de bu tartışmaların bitmesini beklememek gerekiyor. En kaba tanımlaması ile milli ekonomi içerisinde, kamunun rolünün asgariye indirilmesi veya tamamen kaldırılması olan özelleştirme son yıllarda alabildiğine hız kazanmış durumda. Turgut Özal döneminde ekonomiden devlet elinin tamamen çekilip serbest piyasaya bırakmagirişimleri bugün artık devletin elinde ne nar ne yok satılıp para kazanılsın mantığı ile son noktasına ulaşmıştır. Devlet elinde kalan son yerler olan Milli Piyango'nun, enerji santrallerinin ve demiryollarının özelleştirilmesi önümüzdeki yıllar için yetkililerin açıklamalarına göre gündemde.Ülkemizde özelleştirilen işyerlerinde olduğu gibi bazı işçiler direniyor, sendikalar direniyormuş gibi gözüküyor ama maalesef özelleştirmeler devam ediyor. Yakın tarihimizde toplumsal başarı olarak gösterilen Tekel direnişinin dahi sonuçları itibariyle başarısız olduğunu hatırlarsak ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.En azından özelleştirmenin zararlarını toplumun duyarlı kesimleri ve emeği ile geçinenlerin en erken şekilde fark edip cepheden karşı çıkıp mücadele etmesi gereken bir durumvar ortada. Peki neden özelleştirmelere karşı çıkmak mücadele etmek gerekiyor? 1980 sonrası Türkiye ekonomisine ilaç olarak sunulan ve yükselen değer olarak toplumumuzun sofrasına konulan özelleştirme bu kadar kötü bir durum mu? Her şeyden önce şunu söylemek gerekiyor kendisini Ulusalcı, Milliyeti olarak tanımlayan her kesimin siyaseten karşı çıkması gereken olaydır özelleştirme.Çünkü özelleştirme tamamen millileştirmenin tam tersidir. Ve ülkemiz üzerinde planları olan ve bizi adeta orta doğuda oyuncak haline getiren devletlerin ve onların sermayedar sınıfının(tabii bizimkileri de unutmamak gerekiyor) devletçiliğe ve halkçılığa yönelttiği bir saldırıdır.Bu nedenle özelleştirmeye sadece kamu kuruluşlarının elden çıkarılması değil, piyasanın tam anlamıyla serbest piyasa koşullarına uygun hale getirilmesi, devletin elini ekonomiden neredeyse tamamen çekmesi olarak görmek ve burada çıkarları olanları doğru analiz etmek gerekiyor. Birçok özelleştirme yaşayan ülkemizde kimler karlı çıkmış kimler sermayesini büyütmüş kimler işsiz kalıp mağdur olmuş iyi bakmak gerekiyor. Aksi takdirde neden karşı çıkılmalı sorusuna yanıt bulmak imkansız hale gelecektir. Özelleştirme devleti daha fakir sermayeyi daha zengin hale getiren ve bu zenginliği de çalışanların emeği üzerinden sağlayan uygulamalar bütünüdür. Bu nedenleÖzelleştirmeye karşı çıkmayan, devletçiliği ve halkçılığı savunmayan vatansever olmaz, olamaz. Sosyal siyaset yaptığını söyleyip sosyal adalet diyen siyasetçi olmaz olamaz.'Alın teri ile kutsaldır' diyen emekçi olmaz olamaz. Ve ülkesini sevdiğini söyleyip ses çıkarmayan bunun aynı zamanda bir hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi olduğunu düşünmeyen vatandaş olmaz olamaz. Bu nedenledir ki özelleştirme taraftarı bir siyasi parti başarılı olmaz olamaz.