Eskişehirspor'da beklenen başarı maalesef gelmiyor. Sezonun ilk maçında Derincespor'a 3-2, ikinci hafta kendi sahasında 1922 Konyaspor'a 3-0, 4. Hafta Eskişehir'de Hacettepe'ye 4-3 mağlup oldu.
5'li defansa rağmen ligin en çok gol yiyen takımı Siyah-Kırmızılılar. 4 lig maçında 11 gol kalesinde gördü. Averaj takımı olduk.
Mustafa Akgören döneminde başlayan kötü gidişat durdurulamıyor.
Takımın başına getirilen Cüneyt Biçer'in kariyerine bir sözüm yok. Kendisini ispat etmiş bir isim. Ancak yaklaşık 2 aydır bu takımın başında. Bir ayı aşkın bir hazırlık dönemi geçirdi. Lig başlayalı bir ay oldu.
Cüneyt Hoca yardımcıları üç aydır takımım başındalar. Bu süreç içerisinde futbolcuları tanımamış olması mümkün değil.
Takımdaki futbolcularda ilk kez bir araya gelmiş isimler değil.
Çoğunluğu geçen sezondan beri bir arada oynuyorlar. İçlerinde Eskişehirspor birinci ligdeyken olanlarda var.
Eğer buna rağmen başarı gelmiyorsa bir şeyler yanlış gidiyor.
Bunu da bulacak yönetim.
LİGİN YENİ TAKIMINA ELENDİLER
Eskişehirspor'un perşembe günü Ziraat Türkiye Kupasında oynadığı Muşspor ligin yeni takımı. Geçen sezon Bölgesel Amatör Ligi'nde 1. Bölge 2. Grupta mücadele etti, 33 puanla grubu lider tamamladı. Nisan ayında Trabzon'daki play-off müsabakalarında Elazığ Üniversitesi ve Bitlis Özgüzeldere'ye rakip olan 1984 Muşspor, grubu lider tamamladı. Finalde Elazığ Üniversitesi ile karşı karşıya geldi. 1-1 berabere kaldı. İki maçta 4 puan toplayarak 3. Lige yükselmeyi başardı.
Geçmişte büyük başarılara imza atmış, Anadolu Devrim yaratmış Eskişehirspor'un ligin yeni takımına elenmesi Eskişehirliler olarak hepimizin gurunu incitti.
TARAFTAR SONUNDA PATLADI
Peş peşe gelen başarısızlığa rağmen taraftarlar Perşembe günü takıma sahip çıkma adına stadyumda yerini aldı. Yaklaşık 5 bin taraftar maçın başından sonuna kadar destek verdi.
Tamam, ligde zor günler geçiren Eskişehirspor için kupa maçı angariye. Bunu herkes biliyor. Önemli olan lig, ancak elendiğin takım Muşspor. Hem de kendi sahanda yenilerek.
Taraftarlar yenilgiye fazla takılmıyor. Onlar ortaya konulan futbolu ve beklenen başarının gelmemesine öfkeliler.
Bu ligi en iyi bilen hoca takımın başına getirildi.
Eyvallah!
Peki, ligi en iyi bilen Cüneyt Biçer, Eskişehirsporlu futbolcuları ne kadar tanıyordu?
Hiç olmazsa yardımcılarından birisi Eskişehirli olsaydı artısı olurdu.
Muş yenilgisi taraftarların sabrını taşırdı.
Yönetime, hocaya ve futbolculara sert eleştiriler yaptılar, istifaya davet ettiler.
İstifa çözüm değil.
Hadi bu yönetim bugün olağan üstü kongre kararı aldı.
15 gün sonra kongre yapılacak.
Aday var mı?
Aday varsa bugün çıksın 'ben bu kulübü bugünkü yönetimden daha iyi yöneteceğim. Kaynakta buldum. Adayım' desin.
Yoksa Eskişehirspor sahipsiz kalır.
OYNATMAYA ÇALIŞTIĞI SİSTEM TUTMUYOR
Cüneyt Hoca, Eskişehirspor takımına yeni bir oyun sistemi oturtmaya çalışıyor. 5+4+1 veya 4+4+2. Her iki sistemde tutmadı. 5'li savunma yapan takım 11 gol yedi. Bunu Eskişehirspor'u izlemeyen Eskişehir dışından bir spor adamına anlatsanız güler.
Birde iki kupa maçıyla birlikte hazırlık maçlarını saymıyorum 6 resmi maç yapan bir takımda kadro istikrarı yok. Hemen hemen her hafta farklı futbolcular ilk 11'de. Muşspor maçında hemen hemen ideal bir ilk 11 sahada idi. Ancak ikinci yarıda her ne hikmetse takımın en iyileri olan Tolga ve Berkay oyundan alındı.
Takımın sorunu zaten pozisyon üretememek, rakip bölgeye yayılamamak, kazandığın topları da eziyorlardı. Hiç olmazsa Tolga ve Berkay karşı koyabiliyordu.
Eskişehirspor pozisyon üretmekte zorlanıyordu. İki penaltı olmasa maçın sonucu belliydi. Penaltılar umutlandırdı.
Uzatma dakikalarında yenilen gol bardağı taşıran son damla oldu.
* * *
Takım bugün Pazar günü oynayacağı Karbel Karaköprü Belediyespor maçı için yorgun argın Şanlıurfa'ya gidecek.
Bu maç hem Cüneyt Hoca hem de yönetim için 'var olup olmama' maçı.
Bu maçı da kaybederlerse Cüneyt Hoca tası tarağı toplar gider.
İşte o zaman takımın başına kim getirilecek? Önemli olan bu…
Yönetim artık Eskişehirli hocalara güvenmeli.
Takımın başına Eskişehirli bir hoca getirilmeli. Eskişehir de bu takımı çalıştıracak en az 5-6 hoca var.
* * *
İnsanlar ekip biçmekten vazgeçmeye başladı
Son bir aydan beri Tarım İl Müdürlüğü Eskişehirli üreticilere hububat tohum dağıtıyor. Tohumlar dörtte bir fiyatına veriliyor.
Tohum dağıtıma milletvekilleri Nabi Avcı ile Emine Nur Günay'da katılarak adeta bu işi şova dönüştürüyorlar.
Üretici de haklı olarak soruyor.
'Daha önce nerelerdeydiniz? Seçim yaklaşınca mı aklınıza geldi?'.
Üreticiler artık üretmekten vaz geçti.
Üretim miktarları her yıl azalıyor.
İki günden beri yazıyorum.
İç Anadolu'nun pancar ambarı olan Eskişehir'de pancar üretimi her yıl azalıyor.
Pancardan para kazanamayan üretici farklı mahsullere dönmüş.
Pancar Eskişehir için çok önemli üretimdi.
Üreticilere 'destek veriyoruz' diyorlar.
Konuştuğum çiftçiler ise, 'bir elinle verdiklerini diğer eliyle alıyorlar' diyor.
Üretici artık üretimden elini çekmeye başladı.
Hayvan besicileri de yem fiyatlarının yüksek olmasından dolayı yeme ulaşamadığından hayvanlarını mezbahaya gönderiyor.
Çünkü yüksek maliyeti karşılayamaz duruma geldiler.
Tarım ve hayvancılık biterse Türkiye'de biter.
Eti, süt ürünlerini, buğdayı, şekeri ithal etmek zorunda kalırız.
Nereye kadar?
Bu ürünleri aldığınız ülkeler 'satmıyoruz' dese ne olacak?
Çiftçinin kullandığı elektrik, mazot, gübre fiyatları yüksek…
'Tarlada kullandığımız traktörün mazottan, elektrikten ve gübreden ÖTV kaldırın veya yüzde 1'e düşürün' diyorlar dinleyen yok.
* * *
Dün Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan'ın açıklaması gözüme çarptı.
Bakın Zeydan ne demiş:
'Eskişehir hem sanayi hem tarım kenti. Eskişehir, Türkiye'nin buğday ambarlarından biridir. Konya, Polatlı, Eskişehir… Ekilen alanların miktarı azalıyor. İnsanlar ekip biçmekten vazgeçmeye başladı. Köydeki insanların bazıları elindeki torak ve hayvan varlığıyla geçimini sağlayamıyor. Bazı köylerde cenaze kaldıracak genç kalmadı. Kimi de kent yaşamının cazibesine kapılıyor.Bölgemize ait en önemli sıkıntı kaliteli buğday sorunuydu. Onu da yavaş yavaş aşıyoruz. Çiftçimiz kaliteli ürün üretmeye başladı. Eskişehir'in buğdayı Eskişehir de yetiyor, çevreye de yetiyor. Buradaki sıkıntı çiftçi fiyattan memnun olmadığı için buğday üretiminden vazgeçiyor.'
* * *
Ömer Zeydan söylediklerinde sonuna kadar haklı. Bunları Ticaret Borsası Başkanı söylüyor. Sıradan bir vatandaş değil.
Bu nedeni söylemi dikkate alınmalı.
Yukarıda, 'üreticilerle konuşuyorum. Kimse halinden memnun değil. Üretimden vaz geçiyorlar' diye yazdım.
Ömer Zeydan'ın açıklaması benim yazdıklarımı daha doğrusu üreticilerin söylediklerini doğruluyor.
AK Parti Milletvekilleri ucuz tohum dağıtmak yerine 'çiftçiyi köyüne nasıl geri döndürebiliriz? Üretim nasıl artırılır? Üreticilerde ne gibi destekler verilmeli?' konularında kafa yorarlarsa daha faydalı olur.
Bırakın tohumu Tarım İl Müdürü dağıtsın.
* * *
KISSADAN HİSSE:
Bilge İle Köpek
Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatiniçeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır.
Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendiyansımasını
görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür:
-'Benim bundan öğrendiğim şu oldu'der.
–Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içindebüyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa istediklerini elde edebilir.
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklıolduğunu görür.
Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa birköpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur. Bu yüzden ne varsa paylaş,senden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlar için…
Karşımıza çıkan herkes, her şey ve yaşadığımız her olay bizim için kendimizi bilmek ve bulmak anlamında bir öğretidir. Hayatımızda olan kişilerden veya yaşadığımız olaylardan öğreneceğimiz mutlaka bir şeyler vardır.
* * *
FIKRA:
TEMEL'İN MARS PAZARLIĞI
NASA Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş.
İlk aday olan mühendise bu is için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
'1 Milyon Dolar' demiş ve eklemiş: 'Fakirlere bağışlayacağım.' İkinci aday olan doktora da ayni soruyu sormuşlar. Doktor: '2 Milyon Dolar' demiş.'Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.' Üçüncü aday olan Temel ayni soruya '3 Milyon Dolar' diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon istediğini sormuşlar.
Temel Türkiye'den kalma alışkanlıkla yetkililere doğru eğilmiş,kısık bir sesle:
'1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a göndeririz.'
* * * *