Edebiyat nasıl da doğuyor insanlığın üzerine, nasıl da kaybolduğumuz zamanlar onun kalemiyle kendimizi yeniden bırakıyor içimizdeki çocuğa. Belki de özgürlük en çok onun kalemine yakışıyor, belki de şiir onun kaleminde olmadığı kadar özgür hissediyor. Sayısız özel eseri ve büyüleyici üretkenliğiyle Nedim Gürsel'in son çıkan kitabı 'Kırk Kısa Şiir' çıktı. Üstada çok sevildiği Eskişehir'den sevgiler selamlar.

İlköğretimini Balıkesir 6 Eylül İlkokulu'nda tamamladı. Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Yazıları 1960'ların sonlarından itibaren edebiyat dergilerinde yer almaya başladı.

12 Mart muhtırasının ardından bir yazısı gerekçe gösterilerek yargılandı. Bu olayın ardından Fransa'ya geçti. Sorbonne Üniversitesi'nde Modern Fransız Edebiyatı okudu. Doktorasını yine Sorbonne'da, Louis Aragon ile Nazım Hikmet'i konu alan 'karşılaştırmalı edebiyat' alanında tamamladı. Fransa'dan 1979'da döndüğü Türkiye'de kısa süre kalabildi. 12 Eylül'ün ardından yeniden Fransa'ya gitti.

Akademik faaliyetlerine paralel olarak, aralarında Le Monde, Cumhuriyet ve Milliyet'in de bulunduğu çeşitli basın-yayın kuruluşlarına yazılar yazdı.

Halen Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nde (CNRS) araştırma direktörlüğü görevinin yanı sıra Sorbonne Üniversitesi'nde Türk edebiyatı dersleri vermektedir. PEN Yazarlar Derneği, Paris Yazarlar Evi ve Akdeniz Akademisi üyesidir. Leyla Gün Gürsel ve Dilay Alin Gürsel adında iki kız çocuğu babasıdır.

.....................

ESKİŞEHİR EDEBİYAT BULUŞMALARI

Bu ay 4'üncüsü gerçekleşecek olan Eskişehir Edebiyat Buluşmalarına yine çok önemli edebiyatçılar konuk olacak. Su ana kadar Salih Bolat, Nisa Leyla, Zeynep Aliye, Melike Belkıs Aydın, Sevtap Ayyıldız, Sezai Sarıoğlu, Rahmi Emeç ve Ömer Asaf Tosun'un katıldığı buluşmalarda bu ay Arife Kalender, Emel İrtem ve Halil İbrahim Özcan konuk olacaklar. Eskişehir Kent Konseyi Kültür Sanat Çalışma Grubu etkinliği olan buluşmalar, yurt içinde ve dışında önemli edebiyatçılar tarafından önemle takip ediliyor ve katılım için de büyük ilgi görmekte. 28 Şubat'ta Taşbaşı Kültür Merkezi'nde saat 19.00'da gerçekleşecek etkinliğe tüm halkımız davetlidir.
……………………….

BİR KİTAP ANALİZİ - SEVTAP AYYILDIZ

-MAGNUS- Sylvıe GERMAIN

Sorbonne Üniversitesinde felsefe eğitimi alan yazarın Magnus adlı romanı Goncourt ödülünü almıştır.
Farklı anlatım teknikleriyle yazılmış romanın Açılış bölümünde yazar şöyle der: 'Uzun süre yalanlarla kandırılmış, sonra zamanla çarpıklaşmış, şüpheler içinde kıvranmış ve bir gün ansızın patlama noktasına gelmiş, bölük pörçük belleğe sahip bir adam hakkında nasıl bir hikaye yazılabilir ki?' Magnus geçmişini arayan genç bir adamın romanıdır.
Beş yaşında geçirdiği ateşli hastalıkla belleğini yitiren bir çocuk, ona geçmişini anlatan anne, ilgisiz doktor baba. Çocuğa geçmişinden kalan yanık kokulu pelüş yavru bir ayıdır. Ayının boynundaki pamuklu bir bez parçasına renkli iplerle Magnus adı işlenmiştir. Arka fonda İkinci Dünya Savaşı... Çocuk ve ailesi savaşın sonlarına doğru evlerini terk edip soyadlarını değiştirmek zorunda kalırlar. Büyük bir hastanede hastaları iyileştirdiği düşünülen baba aslında hasta ve yaşlı Yahudileri ölüme gönderen acımasız bir katildir. Yakalanmamak için ailesini bırakıp Meksika'ya kaçar. Eski bolluk günlerinden eser yoktur artık, anne aşçı olarak işe girer ve sağlık durumu iyice kötüleşir. Bir süre sonra kaçan babanın ölüm haberi gelir. Bu korkunç yıllar içinde çocuğun tek dayanağı, arkadaşı, ayısı Magnus'tur. Anne sağlık durumu kötüleşince İngiltere'deki kardeşini çağırır ve uzaklardan gelen dayı çocuğu alıp İngiltere'ye götürür.
Üniversite yılarında babasının izini sürmek için Meksika'ya gider. Okuduğu bir kitabın etkisiyle roman kahramanı Pedro Paroma'nın köyünü bulur ve orada toprak ona geçmişini fısıldar. Savaş sırasında bombardıman altında elinin annesinin elinden kopmasıyla annesini yanarken görür ve dilini, belleğini kaybeder. Evlatlık olduğu gerçeğiyle yüzleşen kahramanımız geçmişinin izini sürer.
Yankılanmalar ve alıntılarla katmanlı bir roman Magnus. Romanın şiirsel diline örnek vermek isterim: 'Ama, elini tutmakta olan kadının, molozların, çamurun içinde, böğrüne ateşten koca bir kuş yapışmış vaziyette bir vals yapmaya başladığını görünce, bir anda ağlamayı kesiyor. Yırtıcı kuş, ışıl ışıl kanatlarını açıyor ve kadını kanatlarıyla sarıyor, saçlarından topuklarına kadar.'
Magnus, geçmişini, ismini arayan Franz-George'un acılarla örülmüş hikayesini anlatıyor ve ardında hüzünlü bir gülümseme bırakıyor.