Mehmet Ektaş'ın İYİ Parti İl Başkanlığından istifa etmesinden sonra il yönetimi adeta ikiye bölündü.

Mehmet Ektaş'cılar ve karşıtları.

İl başkanın belirleneceği il yönetim kurulu toplantısına 49 yönetim kurulu üyesinden 26 kişi katılmıştı.

İki-üç kişi de zoom üzerinden toplantıya katılmış ancak oy kullanmamışlardı.

Perşembe günü yeni il başkanı Eren Ekmen başkanlığında il yönetim kurulu toplantısı yapıldı.

Bu toplantıya da 26 yönetim kurulu üyesi katılmış.

3-4 yönetim kurulu üyesi de zoom üzerinden bağlanmış.

En az 22-23 kişi ise yeni il başkanı Eren Ekmen'in yaptığı yönetim kurulu toplantısına katılmamış.

'Neden katılmadılar?' diye sorulunca ya 'mazeretleri var' ya da 'şehir dışındalar' deniliyormuş.

Eğer doğru ise şehir dışında olup toplantı için gelenlerinde olduğu, toplantıdan sonra geri döndükleri söyleniyor.

İl yönetiminin yeni görev dağılımı yapılacağı toplantıda bazı yönetim kurulu üyeleri arasında sert tartışmalar yaşanmış.

Birbirlerini yumruklamaya ramak kalmış.

İYİ Parti'nin tam da çıkış trendine girdiği süreçte Eskişehir İl Örgütünde yaşanan bu gelişmeler oldukça ilginç bir o kadar da düşündürücü…

* * *

Yönetim Kurulu toplantısına bazı yönetim kurulu üyelerinin katılmaması ve yönetim içerisinde 'Ektaşcılar ve karşısındakiler' diye adeta ikiye bölünmesiyle yeni il başkanı Eren Ekmen nasıl görev yapacak ve yönetime nasıl hakim olacak?

İkincisi madem yönetim kurulu kendi içerisinde yeni bir görev bölümü yapacak, bu gizli oyla gerçekleşir.

Zoom üzerinden toplantıya katılanlar açık oy kullanamaz.

Perşembe günü yapılan yönetim kurulu görev bölümü toplantısına zoom üzerinden katılanlar açık oy kullanıyorlar.

O zaman 'gizli oy' ile yapılmasının anlamı kalmaz ki.

49 kişiden oluşan il yönetimin kurulu toplantısına 26 kişi katılmışsa yeterli çoğunluk zaten sağlanmış.

Zoom üzerinden toplantıya katılarak lehte ve aleyhte oy kullanılması etik mi?

Nerede kaldı gizli oyla yönetim kurulu görev bölümü yapmanın anlamı.

Zoom üzerinden yönetim kuruluna katılanlar renklerini belirtmiş olmuyorlar mı?

Yürütme Kurulunda görev yapmak için talip olanlar uzaktan erişim ile oy kullanarak kendisine oy vermemiş olan o kişiyle aynı yönetim içerisinde nasıl görev yapacak?

* * *

İl yönetimi içerisinde yaşanan karışıklıklarının benzeri Tepebaşı ilçe yönetiminde de yaşanmış.

Tepebaşı ilçe yönetim kurulu iki yönetim kurulu üyesini disipline sevk etmiş.

İYİ Parti il ve Tepebaşı ilçesi yönetimleri içerisinde yaşanan huzursuzluk partiye zarar verir.

* * *

Ülke genelinde yapılan anketlerde İYİ Parti'nin oyu sürekli yükseliyor.

Bu da Genel Başkan Meral Akşener'in il il gezmesi, esnaf ziyaretleri, vatandaşlarla iç içe olması, onların yaşadıkları sorunları dinlemesinden kaynaklanıyor.

* * *

Meral Akşener il il gezerek partisinin oyunu artırmak için gecesini gündüzüne katarken Eskişehir il ve Tepebaşı ilçe örgütlerinde yaşananlar partiye gönül vermiş herkesi ziyadesiyle üzüyor.

Eskişehir il ve Tepebaşı ilçe yönetimi içerisinde yaşanan gerilimler eğer doğru ise genel merkeze aktarılıyormuş.

Parti içerisinde yaşanan bu sıkıntılar devam ederse genel merkez neşteri vurmak zorunda kalır.

Yönetimleri görevden alır atamayla birilerini oturtur.

O zamanda kimsenin 'parti içi demokrasi yok sayıldı' demeye hakkı yok.

* * *

'Asfaltın turşusunu kuracak değiliz'

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir Günyüzü'lü Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ile arasında geçen konuşmayı meclis toplantısında anlattı:

'BBP Genel Başkanı Mustafa Destici aradı. Dedi ki 'Bizim en uçtaki ilçemiz var orada yamalar yapmışsın' dedi. 'Benim köyümün de olduğu yere yama değil de asfalt atsan' deyince dedim ki 'Sayın genel başkan dediğin çok doğru da malzeme yok. Olsa yaparız. Asfaltın turşusunu kuracak değiliz'. Dedi ki 'Alın'. Dedim ki 'Alamam. Yasak'. Sayın Cumhurbaşkanı alımların tamamını durdurdu. 'Yahu istisnası vardır' dedi. 'Evet, var, yalnız köşk istisna' dedim. O serbest, her türlü harcamayı yapabilir. Siyaseten söylemiyorum. Kendisinin söylediklerini söylüyorum, 'Bir tek saray mı bu tasarruftan istisna' dedi. Valla bilemem, bunun yorumunu size bırakıyorum Sayın Destici bunu da bilmiş olun.'

* * *

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'kamu kurum ve kuruluşlarında tasarruf' genelgesi özellikle yerel yönetimleri sıkıntıya sokacak.

Daha önce de yazdım.

Yaz dönemi belediyelerin en hızlı çalışma dönemi.

Kışın yatırımları planlarlar, meclisten geçirilir, ihaleye gidilir ve bahar ayından itibaren de çalışmaya başlanır.

Belediyelerin yaptığı planlamaları faaliyete geçirecekleri bir dönemde 'tasarruf genelgesi' yayınlanan genelge 'yatırımlarınızı erteleyin' anlamı taşımakta.

Peki, Kanal İstanbul'un temelini atmak tasarruf genelgesi kapsamına girmiyor mu?

Madem kamu kurum ve kuruluşları 'tasarruf genelgesine' uyacak.

O zaman Kanal İstanbul'un üzerinden geçecek köprünün de tasarruf genelgesi içerisinde değerlendirilmesi gerekmiyor mu?

* * *

Büyükşehir Belediyesi asfalt için malzeme alacak ama 'tasarruf genelgesine' takılıyor, Kanal İstanbul projesi nasıl oluyor da genelge kapsamına girmiyor?

* * *

Madem tasarruf yapılacak, bu konuda cumhurbaşkanı kararname yayınlıyor.

O zaman o genelgeye devletin tüm kesimleri de harfiyen uymalı.

'Sana yasak bana serbest' derseniz hem ayrımcılık yapılmış hem de hizmet edecekleri dönemde belediyelerin elini kolunu bağlarsanız bunun hesabını millet sandıkta sorar.

* * *

'çiftçilerimizden vergi alınmamalı'

Geçtiğimiz yıllarda aşırı yağış bu yılda yaşanan kuraklık üreticilere ciddi zarar verdi.

Nisan ve mayıs aylarında yağması gereken yağmur Haziran'da yağdı.

Bu yağışlar özellikle arpa-buğday üreticilerine yaramadı.

Kuraklıktan dolayı mahsul gelişemedi.

Ürün sigortası yaptıranların belki zararları telafi edilecek.

Ancak parasızlıktan yaptıramayanların zararlarını kim karşılayacak?

Bir de her geçen yıl artan girdi maliyetleri.

Son dönemde 6 ay içerisinde kullandıkları kimyevi gübre fiyatları yüzde yüz arttı. 6 ay önce aldıkları gübrenin fiyatı 2300 TL'den 4800 TL'ye çıktı.

Zirai ilaç yine aynı en az yüzde 70 arttı. Kullandıkları mazot da yüzde 55 ÖTV ve KDV vergisi ödüyor. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisinde de yüzde 40 diğer artış söz konusu.

ÜRÜN PLANLAMASI YOK

Tarım Bakanlığı mutlaka ürün planlaması yapmalı.

Geçen yıl patates ve soğan para kazandırıyor diye herkes patates ve soğan ekince mahsulün bol olması nedeniyle üreticinin elinde kaldı.

Neyse ki devlet depolarda çürümeye bırakılan bu patates ve soğanları üreticiden alarak vatandaşlara ücretsiz dağıttı.

Para kazandılar mı?

Hayır.

Sadece maliyetlerini karşılayabildiler.

Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Naci Erdemli bu konuya dikkat çekti.

'Tarımda hiçbir planlamaya şahit olmadım. Çiftçimiz ekeceği ürüne kendisi karar verir. Geçtiğimiz yıl hangi ürün para ettiyse hepimiz onu ekeriz. Ekim fazla olduğu için o yıl, o ürün çöpe gider veya satılmaz. Bu yıl üretici para kazanmak için patates, soğan ekti. Fakat depolarda çürüdü. Çiftçi zarar etti. Bir kısmı TMO kanalıyla üreticiden alınıp çok az bir parayla, halka bedava dağıtıldı. Ne üretim planlamamız var ne de tüketim. Aslında ne kadar tüketim varsa o kadar üretim olması gerekir. Biraz fazlası olabilir. Ama böyle bir üretim planı yok. En yakın zamanda bu plan yapılmalı. Ne çok üretilip çöpe gitmeli ne de az üretilip çok yüksek fiyatlara, tüketicimizin alım gücünü aşacak pahalılıkta pazarlanmamalı. Bunlar çözümsüz değil, fakat bir türlü yapılmıyor.'

'GENÇLERİMİZİ KIRSALDA TUTMALIYIZ'

Bugün kırsalda tarla ile ilgilenenlere baktığımızda genelde orta yaştaki insanlar.

Gençler köylerden kaçıyor.

Tarımla uğraşmak istemiyor.

Dedeleri, babalarının ürettikleri ürünlerden para kazanmadıklarını görüyorlar.

Köyde kalsalar, ataları gibi ekip biçseler onlarda elde ettikleri üründen para kazanamayacaklarını biliyorlar.

Nedenlerinden birisi de kentteki sosyal yaşamın köylerde olmaması…

Naci Erdemli bu soruna da şöyle yanıt verdi:

'Gençlerimiz gelecek görmedikleri için çiftçilik yapmak istemiyorlar. Şu anda çiftçi olan büyüklerinin para kazanamadığını gördükleri için kırsalda kalmıyorlar. Şehir merkezinde asgari ücretle çalışmayı tercih ediyorlar. Gençlerimizi kırsalda tutmamız için elde ettikleri gelir seviyesinin yükselmesi gerekiyor. Bulundukları kırsal yaşam şartlarının da merkezlere yakın yerlerdeki gibi olması gerekir. Birçok köyümüzde internet bağlantısı yok. Alt yapı yok. Sosyal yaşam alanları yok. Buna benzer yaşam olanaklarının kaliteli bir şekilde sağlanması ve para kazanmaları sağlandığı taktirde gençlerimizi de kırsalda tutabiliriz.'

* * *

Haklı.

Köylerden kentlere göç etmeyi tercih eden gençleri yeniden atalarının yaşadıkları köylere geri döndüremezsek yarın o tarlaları ekecek kimse bulunamaz ise Türkiye'de kıtlık tehlikesi ciddi anlamda söz konusu olabilir.

Köylere internet alt yapısı götürülemez gençlerin boş zamanlarını değerlendirecekleri sosyal tesisler yapılmadığı sürece onları atalarının yaşadıkları topraklara geri döndüremezsiniz.

* * *

Gerek girdi maliyetlerinin yüksek olması gerekse dolaylı olarak ödedikleri vergiler de çiftçileri üretim yapmaktan soğutuyor.

Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Naci Erdemli, tarımla uğraşan, üretim yapan çiftçilerden vergi alınmamasını öneriyor.

'Biz üreticiler de nihai tüketiciyiz. Bu vergiler bizlerde kalıyor. Hiçbir yere fatura edemiyoruz. Çünkü bizler müstahsil konumundayız' diyor.

* * *

Peki, çiftçinin, üreticinin sesini duyan var mı?

Olmadığını söylüyorlar.

İşte o nedenle Türkiye de tarımla uğraşanların sayısı giderek azalıyor.

Çünkü artık onlar ürettiklerinden elde ettikleri kazançlarla geçimlerini sağlamakta zorlanıyorlar.

* * *

En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu.

Çiftçi: Benim sırrımın cevabı, 'kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor' dedi.

-'Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz?' diye sorulduğunda:

-'Neden olmasın' dedi çiftçi.

-'Bilmediğiniz bir şey var, rüzgar olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.'

Çıkarılacak Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.* * *