5 Aralık'ta 'Dünya Toprak Günü'nü kutladık. Bir milletin evlatları için en büyük emanetlerden biri olan topraklarımızı biz kutsal bir varlık olarak görürüz ve ona 'Toprak Ana' deriz. Çünkü o bizi besleyendir, refahımızı sağlayandır, yaşamımızın devamı için en temel unsurlardan biridir. Kurulduğu andan itibaren toprağın korunmasını bir toplumsal talep haline getirmeye çaba gösteren TEMA Vakfı, vakfın varoluş nedenini; yaşamın temel kaynağı, insan refahının ve mutluluğunun temelini oluşturan toprak varlığının korunmasıdır diye açıklamaktadır. Bu çok önem verilmesi, paylaşılması ve her bireyin kendini bir ölçüde sorumlu hissetmesini gerektiren bir konudur. Dünya'da da ülkemizde de giderek artan nüfusa karşılık, kişi başına düşen üretken toprak miktarı azalırken, bu nüfusun ihtiyacı olan ürünleri elde edebilmek için topraklar yoğun bir şekilde kullanılmakta, çok büyük bir kısmı hiç bakım ve güçlendirme yapılmadan adeta sömürülerek üretimde tutulmaktadır. Bunun sonucu olarak da topraklarımızın çok büyük bir kısmında canlılık azalmakta, doğal verim gücü giderek düşmekte, vereceği ürün neredeyse tamamen, büyük ölçüde kimyasal olmak üzere, gübrelere dayanmaktadır. Önemli bir miktar toprak ise hatalı kullanım, kirlenme, yanlış uygulamalar, çoraklaşma, erozyon vb. etmenler nedeniyle hızla tükenmeye gitmektedir.

Buğdayda üretim azalır mı

Geçtiğimiz üretim yılında yaşadığımız etkili kuraklık sonucu bir çok üründe olduğu gibi buğdayda da ciddi miktarlarda üretim kaybı yaşandı ve çoğu üreticimiz, özellikle de kuru tarım yapanlar ciddi zarara uğradı. Ürettiğiyle yaşamını sürdürenlerin, üretim girdileri ve faaliyetleri için borçlananların canı çok yandı. Harman sonu yapmaları gereken ödemeler nedeniyle hasadı yapar yapmaz ürününün çoğunu veya tamamını satmak zorunda olanlar umduğu fiyatları bulamadılar, bir kısmı borçlarını tam kapatamadan yeni yapacakları üretime gereken girdiler için de borçlanmak zorunda kaldılar. Hele üretim için en temel girdiler olan akaryakıt, tohum ve gübre fiyatlarının hızla artışı çok moral bozucu oldu ve bazıları tamamen üretimden vazgeçme aşamasına geldi. Bunlardan danışma ihtiyacı olanlara kesinlikle üretimden vaz geçmemelerini, özellikle buğday üretiminin sadece bir kazanç aracı olmadığını, halkımızın temel gıdası ekmek için bu üretimi yapmayı vicdani bir sorumluluk olarak da düşünmeleri gerektiğini ifade edip, bu koşullarda en düşük maliyetle nasıl ekim yapabileceklerini anlattım ve bu uygulamalarla ne kadara güçleri yetecekse o miktarda ama mutlaka ekim yapmalarını tavsiye ettim. Girdiler konusunda daha az dar boğazda olanlar, kendi ellerindeki tohumlardan ektiler ve daha düşük ama bitkileri kış öncesi iyi bir kardeşlenmeye ulaştırabilecek kadar bir taban gübresi verebildiler. Tedbirini çok daha önceden alabilme imkanı olanlardan bir kısmı teknik olarak önerilen miktarlarda hatta bazısı bunun da üzerinde gübre ile ekimlerini yaptılar. Gördüğüm veya bilgisini aldığım yerlerde iklim koşullarının da yardımıyla çıkışların oldukça iyi olması, iyi bir ürün için ilk müjde demektir. Yıllardır Eskişehir Ticaret Borsası tarafından tertiplenen toplantılarda buğday üretiminin ve ürün kalitesinin halkımız ve il ekonomisi bakımından ne denli önemli olduğu sürekli işlenirken, bir yandan da özellikle son yıllarda ekim alanlarında azalma görülmesinin ilimiz ve ülkemiz açısından endişe verici olduğu vurgulanmıştır. Özellikle Covid 19, ile birlikte yeterince buğdaya sahip olmamızın önemi çok daha iyi anlaşılmış olmalıdır. Büyük nüfuslu bazı ülkelerin sürekli alım ve stok yapması, para olsa da ürün satın alamama tehlikesi olduğunu göstermektedir. Bu gün piyasada buğday fiyatlarının kaliteli ürünlerde kilo başına 5 TL'yi geçtiği günler olmaktadır. Dünyanın en önde gelen buğday üreticilerinden olan ülkemizin kendi buğday ihtiyacını sorunsuz olarak karşılama potansiyeli vardır. Dünya toprak günü vesilesiyle, değerine paha biçilemeyecek olan topraklarımızın ve halkımızın temel gıdası ekmeğin kıymetini bir kere daha hatırlatmak istedim.