İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında, yerin 16,54 kilometre derininde 6,6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, 'su uyur deprem uyumaz' gerçeğini bir kez daha hatırlattı.

Depremin ardından Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Can Ayday ile İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç'ı ES TV'ye davet ederek Eskişehir'in durumu konuştuk.

Her iki başkanda porsuk kıyısındaki alüvyonlu topraklar üzerine yapılan binalara dikkat çektiler.

Bu bölgenin zeminin yumuşak olduğunu, genelde yapıların 1999 depremi öncesi yönetmeliğe göre yapıldığından, olası depremde yıkılma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu önemle vurguladılar.

* * *

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Can Ayday, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç, Anadolu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinin deprem uzmanı hocaları Eskişehir'in bazı bölgelerine dikkat çekerek, bu bölgelerin kesinlikle yeniden gözden geçirilmesini önerdiler.

Peki, deprem uzmanlarının bugüne kadar dikkat çektiği bölgelerde her üç belediye de ne yaptı?

1999 depremi öncesi yapılan binaların depreme dayanıklı olup olmadıkları konusunda bir envantere sahipler mi?

Veya en azından yüksek katlı binalarda ikamet edenlere veya tapu sahiplerine 'binanızın depreme dayanıklı olup olmadığının kontrolünü yaptırın' diye bir yazı gönderildi mi?

* * *

Deprem uzmanları uyarmaya devam ediyor.

Can Ayday Hocam, 'Eskişehir depreminde son 100 metreye girdik' diyor.

Depremin ne zaman olacağını kimsenin bilmesi mümkün değil.

Eskişehir merkezli en son deprem 1956 yılında oldu.

20 Şubat 1956'da Eskişehir'de oluşan şiddetli yer sarsıntısıdır. Şiddeti Richter ölçeğine göre 6,0 olan bu depremde, 1.379 bina ağır, 1.486 bina orta, 9.862 bina da hafif derecede hasar görmüş.

* * *

Can Ayday Hocam, ES TV'deki programda 1956 Eskişehir Depremi'nde hayatını kaybedenlerin sayısının az olduğunu fakat çok sayıda evin yıkıldığını söyledi.

'O dönemde evlerin çoğu kerpiçti. Evsiz kalanlar için TCDD trenlerinin vagonları barınma ihtiyacını karşılamıştı. Bugünkü konteynerler gibi düşünün. Millet o vagonların içinde yaşadı bir süre. O kerpiç binaların yerine bugün çok katlı binalar yapıldı. Kentimizde bazı yerlerimiz var ki alüvyon alanlar. Porsuk'un alüvyonu, İnönü tarafından gelen Sarısu'nun alüvyonu, oralar oldukça riskli. Oralar ikinci derece deprem bölgesinde ama binalar oldukça riskli yapılar çünkü zemin kötü. Anadolu Üniversitesi'nde yaptığımız haritalamada da neresi kötü yerdir, nereler biraz daha az, neresi ortadır, neresi iyidir, onun haritalamasını yaptık.'

* * *

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç ise şu sözlerle ilgililere seslendi:

'Eskişehir'de de İzmir'le bağlantılı olarak yola çıkacak olursak alüvyon zemin üzerine yapılaşmış bölgelerimizde Eskişehir'de de maalesef var. Ne yazık ki bu da tam şehir merkezi aslında. Eskişehir'i bir çanak olarak düşünürsek bulunduğumuz bölge de buna dahil, Yunus Emre Caddesi, Sakarya Caddesi, Mustafa Kemal Atatürk Caddesi, Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi, Doktorlar Caddesi ile ana caddelerle, ana arterlerle çevrili bu alanlarımız alüvyon zemine oturan binalarla dolu. Alüvyon zemine oturması bir binanın illaki yıkılacağı anlamına gelmez. Alüvyon zeminde siz uzmanlar tarafından gerekli geo teknik önlemleri alırsanız her türlü bina yapmak mümkün. Fakat biz Eskişehir'e baktığımızda bu tarz olmayan binaların olmadığını da biliyoruz. Özellikle 99 öncesi yapılmış ve bu saydığım yerlerin etrafında yapılmış binaların acil bir şekilde elden geçirilip riski olanların yeniden yapılması, yıkılması ve buralarda kentsel dönüşüm oluşturulması gerekiyor.'

* * *

Bakın İzmir Seferihisar merkezli 6,6 büyüklüğündeki depremde

Depremin etkisi en çok Bayraklı ve Bornova'da hissedildi. Uzmanlar bunun en büyük sebebini alüvyon denen yumuşak zeminli bölgeye bina yapılması olarak gösterdi.

Yıkılan bina sayısı 7.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kaynaklarından alınan bilgilere göre, 10 ilçede 4 bin 424 binada ve 33 bin 434 bağımsız bölümde hasar tespit edildi. 58 bina ve 1572 bağımsız bölümün de acil, ağır ve yıkık durumda olduğu belirlendi

* * *

Bayraklı'da yerle bir olan Doğanlar ile Rıza bey apartmanlarına ilçe belediyesinin 2012 ve 2018'de 'çürük' raporu verdiği ortaya çıktı. Her iki binanın da riskli ve tehlikeli olduğu belirtilerek ev sahipleri uyarılmış. Ancak binalar tahliye edilmeyince felaket yaşandı.

Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi, bina sakinlerinin talebi üzerine hazırlamış. Rıza bey Apartmanı için 25 Nisan 2012'de hazırlanan rapora göre, apartmana zemin+8 kat olarak 1993'te ruhsat verilmiş. Apartman 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş.

Binaya ilişkin rapordaki bazı tespitler şöyle:
Her katta yapılan ölçümler betonarme projesi ile karşılaştırıldığında, sıklaştırma bölgelerinde sıklaştırma olmadığı gözlenmiştir. Zemin katta dükkanlar ve ağır çıkmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu ağır çıkmalar bina için risk teşkil etmektedir. 2005'teki deprem sonrasında kolon giriş bağlantı noktalarında çatlaklar oluşmuş ve buraların epoksiyle tamir edildiği gözlenmiştir.
Beton sınıfı C15 ile C17 arasındaki seviyede.
* * *

Raporun 'sonuç' bölümünde ise şu değerlendirmeler var:
'Yapınız beton kalitesinin düşük olması, düz demir kullanılması, etriye aralıklarının düzensiz ve kolon kiriş bağlantılarında etriye sıklaştırılmasının yapılmaması deprem riski açısından önem arz etmektedir.'

Deprem uzmanları, depremde yıkılan binaların bulunduğu bölgeyi 'gevşek zemin' olarak tanımlıyor. Su seviyesinin yüksek olduğu, genellikle eski bataklık veya tarım alanı olan bölgelerde depremin yıkım gücünü artıyor.

* * *

5442 İL İDARESİ KANUNU

VALİLERE BÜYÜK YETKİ VERMİŞ

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu valilere çok büyük yetki vermiş.

Madde 9 – Vali, ilde Devletin ve Cumhurbaşkanın temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır.

BÖLÜM: II İl İdaresi Madde 3- İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. İllerde genel idare teşkilatı il, ilçe ve bucak bölümlerine uygun olarak düzenlenir. Belli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile birden çok ili içine alan çevrede, bu hizmetler için yetki genişliğine sahip kuruluşlar meydana getirilebilir.

Madde 4 – İl genel idaresinin başı ve mercii validir.

Madde 9- İ Bendi: Valilerin hukuki durumları, görev ve yetkileri: Vali, Devlet, il, belediye, köy ve diğer kamu tüzelkişiliklerine ait genel ve özel mülklerin yangın ve benzeri tehlikelere karşı korunmasını, iyi halde tutulmasını, değerlenmesini ve iyi halde idaresini sağlayacak tedbirlerin uygulanmasını ilgililerden ister ve denetler.

Madde 25 – Valiler, ilin yönetim, ekonomi, sağlık ve sosyal yardım, kültür ve bayındırlık işleriyle ilgili hizmetlerin ahenkli olarak yürütülmesi için alınması gereken en uygun tedbirler görüşülmek üzere kaymakamları yılda bir defa toplantıya çağırır. İşler, önemlerine ve eldeki imkanlara göre sıralanarak programlanır ve ilçeye düşen vazifeler ayrılır ve bir yıl önceki programın uygulama neticeleri gözden geçirilir.

* * *

Bu maddelerden anlaşıldığı üzere il genel idaresinin başı olduğuna göre Valimiz Erol Ayyıldız, İl Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu'nu toplayarak Eskişehir'de deprem öncesi ve deprem sonrasında alınacak tedbirleri tekrar gözden geçirmeli.

1-Eskişehir'deki yapı stok sayısı hemen çıkarılmalı.

2-Eskişehir de zemin açısından sıkıntılı bölgelerdeki konutlar denetimden geçirilmeli, sıvı yani alüvyonlu zemin üzerine yapılan binalar tespit edilerek güçlendirme yapılarak kurtarılacak binalar ile ekonomik ömrünü tamamlamış yapılar tespit edilmeli. Yıkılması gereken binaların bir an evvel yıkılma kararı alınmalı. O binalarda oturanlarda mağdur edilmeden yapılması gerekenler yapılmalı.

3-Yukarıda yazdım. 1956 yılındaki 6,0 büyüklüğündeki deprem bin 379 binada hasar oluşturmuş. O zamanki şehir nüfusu ve bina sayısı bugünkü kadar olmamasına rağmen. Bugün Eskişehir merkezli bir deprem olsa yıkılan, ağır ve orta ölçüde hasar gören sayısını siz düşünün.

4-Deprem master planlarımız hala tamamlanmadı.

5-Birçok büyükşehir belediyelerinde 'Zemin ve Deprem Daire Başkanlığı' var. Eskişehir'de de kurulmalı. Tüm veriler, master planlar burada toplanmalı.

6-Deprem rasat istasyonları artırılmalı ve hemşerilerimize deprem eğitimleri verilmeli.

7-Deprem sonunda konutları yıkılmış veya zarar görmüş insanların toplanacakları toplanma merkezlerinin yerleri her mahallede muhtarlıklar vasıtasıyla duyurulmalı.

8-Toplanma merkezleri İzmir'de olduğu gibi 'Çadır kentler kurulacak' vaziyette olmalı.

9-Afet İl Müdürlüğü ve Kızılay'ın elinde kurulmayı bekleyen çadırlar olmalı.

İzmir'de 1800 çadır kuruldu. 600'ünü Büyükşehir 1200'ünü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurdu…

* * *

Depremden bir hafta sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer bir açıklama yaptı. Neler yaptıklarını ve yapacaklarını şöyle sıraladı:

'99 YIL ÖNCESİ YAPILAR İNCELENECEK'.

Yıkılan bütün binalarla ilgili bir tespit yaptırdım. Tamamı 92-99 arasında ruhsatlandırılan binalar. 1975'teki yönetmeliğe göre yapılmış. Yani tamamı 1999 Marmara depremi öncesi inşa edilmiş. Zemin katta kolonu kesilen bina bile var. Biz ihbar gelmeden 1999 yılından önce ruhsat almış binalarla ilgili çalışma yapma imkanına sahip değildik. Ama bu depremden sonra çalışmalar sona erdiği zaman bu konuda taramalara başlayacağız. Öncelikle 1999 yılından önce ruhsat almış binalarla ilgili çalışma yapma imkanına sahip değildik. Ama bu depremden sonra çalışmalar sona erdiği zaman bu konuda taramalara başlayacağız. Örneğin 99 yılından önce yapı tadilat ruhsatı almış ve zemin katı ticarethaneye dönüştürülmüş yapı bile var. Bize ihbar gelmeden maalesef işlem yapamıyoruz. Bizim yıkım yetkimiz yok ama inceleme yetkimiz var. Çalışmayı tamamlayıp gerekirse Meclis'e gideceğiz. Bir de bizim tarım alanları ile ilgili bambaşka bir çalışma yapmamız gerek. Öyle ki depremin vurduğu yerler arasında delta ağızları bile var.'

* * *

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin başlatmış olduğu bu tür çalışmalar Eskişehir'de de bir an evvel başlatılmalı.

Tekrar ediyorum.

İl Afet Koordinasyon Kurulu hemen toplanmalı.

Geç kalmadan Eskişehir'de ne yapılması gerekiyorsa biran evvel karar alınıp başlatılmalı.

Uzmanlar söylüyor.

'Deprem değil çürük binalar öldürüyor'.

Eskişehir'de de olası depremde insanların binalarının altında kalmadan yapılması gereken neyse bir yerden başlanmalı.

Yarın dizimizi döveceğimize bugünden tedbiri alalım.

* * *

Belki birileriniz veya birileri 'başka konu yok da sende iki de bir deprem üzerine yazıyorsun' diyebilirler.

Oysa bunları yazmanın konuşmanın şimdi tam da zamanı…

Tekrar ediyorum.

Valimiz Erol Ayyıldız, İl Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu'nu acilen toplamalı, Eskişehir'de deprem öncesi ve deprem sonrasında alınacak tedbirleri gözden geçirmeli. Alınacak kararlar ise acilen uygulanmaya başlamalı.

Ben bir gazeteci veya bu şehirde yaşayan vatandaş olarak başta sayın valimiz olmak üzere yetkilileri harekete geçmeleri konusunda için uyarıyorum.

Elbette ki takdir kendilerinin…

* * *

Ceremesini yine onlar çekecek

Covid-19 virüsünün tekrar baş edilmekte zorluk çekilmeye başlandığı bu günlerde gerek Sağlık, İç İşleri Bakanlıkları geçmişte uygulayıp, etkisinin azalmasıyla kaldırdıkları kuralların bazılarını yeniden uygulamaya koymaya başladılar.

Sağlık Bakanlığı'nın kurallarının uygulanıp uygulanmama yetkisini İl Hıfzıssıhha Kurullarına bıraktı.

Eskişehir İl Hıfzıssıhha Kurulu 65 yaş ve üzeri vatandaşların 10.00-16.00 saatleri dışında sokağa çıkmalarını yasaklama kararı aldı.

Yani fatura yine 65 yaş ve üzeri vatandaşlara çıktı.

Oysaki konulan 'maske-mesafe' kurallarına en çok hassasiyet gösteren en çok sorumluluk sergileyen yine onlar.

Sokaklarda, caddelerde pervasızca dolaşan maske takmayarak ya da çenelerinin altında tutarak kendilerinin yanı sıra başkalarının da sağlığını tehlikeye atanların çoğunlukla genç ve orta yaşlıların olduğunu sanırım herkes görüyordur.

Mesafe kurallarına uymadan yan yana, hatta nerede ise diz dize oturarak

hastalığın yayılmasına maalesef farkında olmadan katkı veriyorlar.

Üzülerek söylemeliyim ki; bazıları şu çelişkinin hala farkında değil. Hasta sayısı yeniden artış gösterince 65 yaş ve üzeri olanlara tekrar 'evden çıkma yasağı' koyacaksınız, ama gençler ve orta yaşlılar sokaklarda gezmeye, kafelerde mesafe kuralına uymadan oturmaya, maske takmayarak adeta Covit-19'a meydan okurcasına hastalığı yaymaya devam edecek.

Madem hastalık kontrol altına alınamıyor, yeniden pik yapmaya başladı, o zaman daha sert tedbirler alınması gerekmiyor mu?

65 yaş ve üzeri insanlara sokak kısıtlaması uygulanmakla virüs kontrol altına mı alınmış oluyor?

Hastalıkla savaş edilecekse, bu savaşın genciyle, yaşlısıyla topyekûn yapılması gerekmez mi?

65'likler evde otursun, çocukları, torunları sokakta gezsin, farkında olmadan virüsü eve taşısın, olacak şey değil.

Kafelerde veya AVM'lerde kendileri de hasta olduğunu bilmedikleri insanlarla oturup kalksın, sonra eve gidince anne, baba veya ebeveynlerine bilmeden hastalığı bulaştırsın, kabul edilecek şey değil.

Evet, 65'liklerin hastalıklara karşı savunma sistemlerin daha zayıf olduğu bir gerçek.

Onları korumak ve kollamak adına alınmış bir karar.

Ama yukarıda yazdıklarımın da gözden geçirilmesi gerekmez mi?

* * * *