Hangi yıldı?

Hatırlamıyorum.

Ama epey eski.

O zamanlar gençtim.

Cesurdum.

Heyecanlı ve umutluydum.

İmkanlar daha azdı ama…

Söylediğim gibi, heyecanlı ve umutluydum.

Adını edebiyat tarihine yazdırmış pek çok ünlü şairle, yazarla haberleşiyordum.

Hem de kısıtlı imkanlarla…

O yıllarda çok az kişi evinde telefona sahipti.

Şehrin sokaklarında, jetonla çalışan telefon kulübeleri vardı.

Bazı kulübeler jetonları yutardı. Hiçbir şey yapamazdık. Belki bir iki yumruk… Hani olur da jetonu geri verir mi diye.

Vermezdi.

Bir ara da telefon kartı çıkmıştı.

Büyük bir yenilik…

Ve büyük bir teknoloji harikası olarak karşılanmıştı, telefon kartları; jeton gibi ağır metal değildi. Kolay taşınabiliyordu.

***

Jetonlu telefonlar dışında mektupla haberleşiyorduk.

Arada kaybolmazsa birkaç haftada gidip gelen mektuplarla…

Bu dar imkanlarda ile her şey daha dürüstçeydi.

Yazı kurulu vardı, her yayının.

Sıkı yazı kurulu…

O kapıdan geçmen gerekiyordu bir yayında yer alabilmek için.

Ama şimdi…

Her şey birbirine girdi.

Her şey arapsaçına döndü!...

Ve her şey sahte…

İkiyüzlü bir hal aldı.

***

Aslında hissediyorduk bu değişimi.

Cahit Külebi'nin rahatsız olduğunu öğrenmiştim.

Hastanede yattığını…

Birkaç yayınevini…

Edebiyat dergisini arayıp yattığı hastaneyi, odasını, dahili telefonunu falan öğrenmiştim.

Bütün bunları telefon kulübesindeki jetonlu telefonla yapmıştım.

İmkanlarımız o kadardı.

Sonra…

Biraz uğraştıktan sonra kendisine ulaşmıştım.

Bir süre konuşmuştuk.

Hastanede olduğu için belki, aşırı duygusaldı.

Bir ara, 'bizi artık kimse şairden saymıyor,' demişti. 'Hele gençler, bizi cebinden çıkarıyor!'

Biraz şaşırmış, biraz da üzülmüştüm.

Rıfat Ilgaz gelmişti o an aklıma.

O da, 'Yaşıyoruz' şiirinde,

'Kapandı yüzümüze dergi kapakları,

Bir varmış bir yokmuş olduk sağlığımızda.' demişti.

Sonra,

'Şiir… O yosmanın boyuna.

Gazete… Gelene gidene başyazı.

Ara ki bulasın sayfalarda

Şair Rıfat Ilgaz'ı.' diye devam etmişti.

***

Şimdi, edebiyatın temel taşı olan, edebiyata çok emek vermiş olan bu insanlar, bu işlerin sosyal medyada beğeni almaya, yani bir başparmak işaretine düştüğünü görselerdi ne derlerdi acaba?

Diyorum ki…

İyi ki görmediler bu günleri.