Kolombiyalı yazar Marquez de 'Kolera Günlerinde Aşk' adında bir roman yazmıştı.
Acı çekmeyi anlatan bir roman.
Günümüzden otuz beş yıl önce, 1985'te yazmıştı bu romanı Marquez.
Ama ona asıl ününü sağlayan, 'Yüzyıllık Yalnızlık' romanıydı.
1967'de Meksika'da yazmıştı.
Marquez, başyapıtı olan bu romanı dokuz ay boyunca hiç dışarı çıkmadan, dünyayla bütün bağlarını kopartarak yazmıştı.
Bu süreçte, onun bu çılgınca yazma tutkusuna destek olmak için evin bütün sorumluluğunu karısı Mercedes üstlenmişti.
O yüzden Marquez, hayatı boyunca kendini,
'Mercedes'in kocası' olarak tanıttı.
***
'Kolera Günlerinde Aşk'tan 'Korona Günlerinde Evde'ye geçecek olursak…
Bu kaçıncı gün?
Kaç gündür evdeyiz?
'Evde kal!'
Kalıyoruz.
Bu bir sorumluluk…
Eğer şu virüs varsa bizde, başkasına bulaştırmayalım diye dışarı çıkmıyoruz.
Şimdi açık sözlü olmak lazım…
Başkası da bize bulaştırmasın istiyoruz tabii.
***
Evde kalmak…
Hakikaten zor bir şey bu!
Dayanılmaz bir şey!
Evde kapalı kaldıkça ara sıra gün, tarih; gece, gündüz karışıyor.
Ara sıra, kendi kendine,
'Bugün günlerden ne?' diye sorduğun bile oluyor.
Hatırlamaya çalışıyorsun.
Ama bir süre sonra…
Bunun bir öneminin olmadığını düşünüp vazgeçiyorsun hatırlamaya çalışmaktan.
***
Günlerce…
Gece, gündüz evde…
Ne yapar insan?
Sık sık pencereden dışarı bakıyorum.
Neden?
Bilmiyorum.
Sanki eskiden olduğu gibi, sokaktan, kızlı erkekli gruplar halinde gelip geçen insanları görecekmişim gibi bir hisse kapılıyorum.
Ama hiç kimse yok sokakta.
Sadece sokak hayvanları…
O hızlı, kıvrak yürüyüşüyle kaldırımdan kaldırıma geçerek yiyecek arayan bir kedi…
Yolun ortasına kıvrılıp yatmış bir sokak köpeği…
Pencerenin önündeki ağaçta, kafası karışmış, sürekli 'gak'layan bir karga…
***
Kimi günler öyle ileri götürüyorum ki pencereden dışarı, sokağa bakmayı…
Geceleri de, gecenin bir saati uyanıp yataktan kalkarak pencerenin önüne dikiliyorum.
Neden böyle yaptığımı bilmiyorum.
Dakikalar boyunca dışarı bakıyorum.
Geceye…
Karanlığa…
Boşluğa…
Sessizliğe bakıyorum.
Şimdi, Korona günlerinde daha da sessiz gece…
Daha da karanlık…
Soğuk…
Ürpertici!