Ağaoğlu'na göre, asıl mesele o iğrenç irtica ruhunu öldürmektir, bunu yok edecek olanlar da hükümetten çok muallim, muharrir ve mütefekkirlerdir. Ardından kürsüye gelen Urfa Mebusu Ali Saip Bey de (Ursavaş) tam bu noktadan O'nu eleştirecektir ;
'Ahmet Bey üç ay önce Menemen'e seyahat etmişti. O şehidin kafasına takılan bayrak onları karşılamıştı. Ben isterdim ki, Ahmet Bey, Serbest Fırka teşkilatı yapılırken etrafımıza toplananlar, bizi bayrakla karşılayanlar mürtecilermiş; Cumhuriyeti muhafaza edeceğiz diyen adamlar meğerse vatandaşın kanını içmek istiyormuş. O halde kürsüye gelip sizden af dilerim, deselerdi, kendinin elini öpecektim'
Ahmet Ağaoğlu bu suçlamaya kızmış görünse de, polemiğe girmekten çekinir, çünkü ortada kör bir testere ve bir de kesik baş durmaktadır. Ortalığı daha fazla gerip, devrimci şahinleri kızdırmamak için sessiz kalmayı yeğler. Yapılan oylamada örfi idare ilanı ittifakla kabul edilir. Meclisin 1 Ocak 1931 tarihli celsesinde bu görüşmeler olurken, Mustafa Kemal henüz İstanbuldadır. 6 Ocak'ta Ankara'ya döner dönmez (7 Ocak 1931) Çankaya Köşkü'nde bir toplantı yapılır. Toplantıya İsmet İnönü, Meclis Başkanı Kazım Paşa, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Milli Müdafaa Vekili Zekai Bey ve Sıkıyönetim Komutanı Fahrettin Paşa katılırlar. Toplantının konusu Menemen olayı ve örfi idare (sıkıyönetim) uygulamasıdır. Burada konuşulanların tek belgesi Fahrettin Paşa'nın (Altay) tuttuğu notlardır. Fahrettin Paşa aynı zamanda Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı olduğu için konuşmaları talimat sayarak ayrıntılı şekilde yazar. Olayın algılanışı, katılan kişiler ve uygulanacak önlemler bakımından bu notlar çok önemlidir. Fahrettin Paşa'nın notlarına göre ;
'Olayın bir tertip olduğuna inanan Paşa, Şeyh Sait isyanından da ders alarak, olayın tarikat şeyhleriyle ve halk tabanının araştırılmasını istemiştir. İsmet Paşa biraz Fethi Bey'in aleyhinde, biraz Fransız neşriyatının Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kapatma komplosu sayan iddiaları üzerinde durur ve şunu sorar ; bunlar derlerse ki, benim sözüm bu kadar ağırsa, ya Fethi Bey'in söyledikleri daha mı hafif ? Anlıyoruz ki İsmet Paşa, Fethi Bey'in Sivas demiryolu inşaatı için getirdiği eleştirilere kızgınlığı halen devam etmektedir. Kazım Paşa Nakşibendi tarikatının siyasi bir teşekkül olduğu üzerinde durur. Bütün irtica hareketlerinin bu tarikatın başının altından çıktığını savunur. Bitlis isyanında da Bozkır isyanında da Nakşibendi tarikatı vardı. Muzır bir yılan olan tekkeler ya mektep yapılmalı ya yakılmalıdır. Komplo kültürünün ünlü masonlar listesinde bulunan Şükrü Kaya, tüm iddiasını tarikatlara yükler. Ona göre 31 Mart Vakasını çıkaran Derviş Vahdeti de, Bayburt'ta başkaldıran sahte peygamber Şeyh Eşref de Nakşi tarikatına mensup idiler. O halde kökleri kurutulmalıdır'
Toplantının yöneticisi kuşkusuz Mustafa Kemal'dir. Cumhuriyet rejimini koruma ve kollamada en radikal öneriler ondan gelir. Son Posta ve Yarın gazetelerinin yayınları hükümeti düşürme amacı taşıyan muhalif unsurlara cesaret vermektedir. Hiçbir şey yapılmasa bile gazeteciler divan-ı harpte sorgulanmalıdır. Dikkati çeken nokta, İnönü'nün hücumları karşısında Gazi Paşa'nın Fethi Bey'i savunmasıdır. Ona göre hatasını anlayarak Fethi Bey susmuştur. O halde bu suçlamalardan kesinlikle muaf tutulmalıdır. Maceraya sürüklediği arkadaşının daha fazla hırpalanmasını istemez. Karabekir'in, Hür Adam gazetesinde imzasız yazılar yazmasına dikkati çeker. Aynı zamanda Türk Ocağı Başkanı da olan Menemen Belediye Başkanının nutkundan silinen cümlenin amacı araştırılmalıdır. Silinen bu cümle aynen şöyledir: 'Menemen hadisesi Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı lekelemek için tertip olunmuştur'. Dikkati çeken nokta, Mustafa Kemal'in cinayeti destekleyip alkışlayan Menemen ve malum köyler ahalisinin ibret olarak göçe tabi tutulmalarını istemesidir. İsmet Paşa, Şükrü Kaya ve Kazım Özalp bu düşünceye karşı çıkarlar. Fahrettin Paşa konuşmalar sonunda alınacak tedbirleri bu paralelde özetler. Tuttuğu notlardan anlaşıldığı kadarıyla, Mustafa Kemal dört sene önce İzmir Suikastı sırasında takındığı katı tutumunu, bu olay için de aynen devam ettirmektedir .

Sıkıyönetim ve Tutuklamalar

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile İstanbul'da görüştükten sonra Ankara'ya dönen İsmet Paşa, yılın son günü kabineyi toplar. 31.12.1930 tarihli Heyet-i Vekile kararıyla 1 Ocak 1931 tarihinden geçerli olmak üzere İzmir, Manisa ve Balıkesir'de sıkıyönetim ilan edilmesi, sıkıyönetim komutanlığına da 2. Ordu Müfettişi 1. Ferik Fahrettin Paşa'nın getirilmesi kararlaştırılır. Sıkıyönetim ilanı aynı gün mecliste ilan edilince, aynı tarihli ve 10388 numaralı kararname ile Divan-ı Harp Heyeti oluşturulur.
İzmir, Manisa, Balıkesir ve civar illerde sıkıyönetim (Örfi idare) ilan edilir edilmez, arama ve tutuklamalar başlar. Tutuklamalar daha ziyade Anadolu'da yaygın bir teşkilatı olan Nakşibendi tarikatı üzerinde yoğunlaşır. Tarikatın İstanbul'daki şeyhi Esad Efendi ve mensupları tutuklanarak Anafartalar vapuruyla İzmir'e getirilip, oradan da Menemen'e sevk edilirler. 2 Ocak 1931 tarihinde Menemen Kışlasında çalışmalarına başlayan Divan-ı Harp heyeti, 24 Aralık 1930 tarihinden beri sivil savcıların yürüttüğü soruşturma evrakını devralır. Bir süre daha kışlada çalıştıktan sonra Zafer İlkokulu'na geçerek yargılamalar bitinceye kadar burada çalışacaktır. 24 Aralık 1930 tarihinden, 14 Ocak 1931 tarihine kadar onaltısı kadın olmak üzere 220 kişi tutuklanır. Alınan ifadeler ve yapılan sorgulama evrakı niteliğine göre ayrılarak 18 dava dosyası oluşturulur. İlk kategoride eyleme fiilen katılanlar ile bunların teşvikçileri gelmektedir. İkinci kategoriyi eylemcilere yardımcı olanlar ve Menemen meydanında Kubilay'ın başı kesilirken alkış tutanlar oluşturur. Mahkemenin aldığı karara göre yargılamalar halka açık yapılacak, fakat avukat bulundurulmayacaktır.
15 Ocak 1931 tarihinde başlayan duruşmalar 9 gün sürmüş ve 24 Ocak tarihinde sona ermiştir. İddianame gereği mahkemeye ilk planda 105 sanık sevk edilmiş, ilk duruşmada teker teker sanıkların kimlikleri tespit edilmiştir. Daha sonra, yöneltilen suçlamalar açıklanıp, sorgulamalara geçilir. 15 Ocak tarihli ilk duruşmada, eylemcilerden Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve Ramazan'ın sorgusu yapılır. İki celse halinde geçen 17 Ocak duruşmasında Laz İbrahim Hoca ile temasta bulunan Hocalar, Menemen'deki Saffet Hoca karşılıklı yüzleştirilerek sorgulanırlar. 18 Ocak sorgulamasının ilginç tipi Esad Efendi, 23 Ocak duruşmasında da hazır bulunarak gerekli açıklamaları yapar. Sanıklar 24 Ocak celsesinde hem Esad hakkında iddianameyi dinlerler, hem de son savunmalarını yaparlar.

İddianame ve Yargılama

Savcı Fuat Bey'in hazırladığı esas hakkındaki iddianameye bakılırsa, yöneltilen suçlar bakımından sanıklar üçe ayrılmıştır. Birinci gruptakiler Menemen kalkışması ve cinayetinin asli failleri olup, Derviş Mehmet ile Manisa'dan yola çıkan altı mürteci eylemcidir. Bunlardan Derviş Mehmet ile Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet çatışma sırasında öldürüldüğü için yargılama dışı bırakılır. Diğerleri yaralı olarak yakalanan Mehmet Emin ile Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve Çoban Ramazan'dır. İkinci grup sanıklar ise asli faillere yardım ve yataklık yapan Horozköy, Paşaköy, Bozalan ve Menemen'deki kişilerden oluşan daha kalabalık bir gruptur. Üçüncü grup ise arka planda teşvikçi rolü oynayan medrese kökenli hacı- hoca takımıdır. Cumhuriyet tarihinin belki de en acımasız sayfalarından olarak görülen bu olayın hazırlık safhası, iddianamede Manisa'da Tatlıcı Hüseyin'in evinde yapılan toplantılardan başlatılır. Yapılan hazırlıktan, Menemen'e kadar geçen yolculuk süreci geniş olarak ortaya koyulduktan sonra, faillerin suçla bağlantısı iki aşamada incelenir. Birincisi asli faillerin halka hitaben yaptıkları konuşmalar ve hezeyanları, onları bayrak altına davet etmeleri, yapılan müdahaleye rağmen, amaçlarına ulaşmak için silahla Hükümet güçlerine karşı koymaları, toplantılarında hükümetin yıkılarak değiştirilmesi ve saltanatın iadesi gibi konuları müritlerine telkin etmeleridir. Bu eylemler TCK'nın 146. maddesindeki suçu oluşturmaktadır.
Manisa'da başlayıp Menemen'de biten eylemi, irtica kalkışması olarak değerlendiren iddianame, rolleri itibariyle Giritli Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet ve Mehmet Emin ile Küçük Hasan ve Nalıncı Hasan'ı doğrudan asli fail saymıştır. Savcının sorumluluk yüklemediği sadece yanlarında getirdikleri Kıtmir'dir. Manisa'daki hazırlık toplantısında bulunan Tatlıcı Hüseyin, Çırak Mustafa, Topçu Hüseyin, Keçili Süleyman Çavuş, Pabuçcu Hüseyinoğlu Ali, hem asil, hem fail, hem de cürüm işlemek için silahlanıp, arkadan gelme sözü vererek, 'fer'an zimethal' sayılmışlardır.
Sanıkları arabayla Paşaköy'e getirenler, Bozalan'da kulübe yapıp besleyenler, Menemen'de isyancılarla birlikte mahalleleri dolaşanlar, sancak altına girip halkı cihada çağıranlar, çukur kazıp Kubilay'ın başını direğe asanlar ve bunlara alkış tutanlar 36 kişiden oluşmaktadır. Bu 36 kişi de suça 'fer'an' iştirak etmiş sayılırlar. İddianame devamında ; ilk safhanın psikolojik ortamını hazırlayanlar, failleri yetiştirip tarikat perdesi ardında halkı iğfal eden, onları kendilerine bağlayan ve bu suretle zahiren, ismen, tarikatın gizlilik vasfında mündemiç muzır bir teşekkül ile çalışmaya başlayan başta Rizeli Laz İbrahim Hoca ile yanındaki maznunlar şebekesi ve bunların faaliyetleri tespit edilmektedir (Devam Edecek).