Küresel ısınma nedeniyle dünyanın doğal dengelerinde bozulmalar meydana gelmekte bu da iklim değişikliklerine yol açmaktadır. Bu değişikliklerin meydana getirdiği olumsuzlukların sayısı ve etkileri giderek artmaktadır. Uzun süreli yakıcı kuraklıklar, bir anda gelen şiddetli yağışlar ile oluşan yıkıcı seller, mevsimlerde birbirinin içine kaymalar, çok sıcak yazlar, beklenmedik yerlere kar yağışları, normalde kar alan yerlerde kar örtüsüz geçen kışlar veya uzun yıllar ortalamasından çok daha fazla miktarda yağan karlar, bazen bunun hemen ardından yükselen bir sıcaklık ve kısa sürede meydana gelen erimeyle suyun yüzey akışı olarak akıp gitmesi vb. pek çok olay, sadece oluştuğu zamanda yaşamı zorlaştırmanın çok daha ötesinde etkileri olacak değişikliklerin göstergeler gibi olduğundan, endişeleri artırmaktadır. Uyum sağladığımız, alıştığımız iklim koşulların değişmeye başlaması, sahip olduğumuz doğal kaynaklarda ortaya çıkan tehlikeli boyutlardaki azalmalar ve buna bağlı olarak çeşitli sınırlamalarla karşı karşıya kalmamız, artık söylenegeldiği gibi bir iklim krizi ile karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir.

İklim Değişikliklerine Uyumlu Çeşitlerin Hazır Olması Önemlidir

Her alanda olduğu gibi, tarım ürünleri genelinde ve tahıl yetiştiriciliği özelinde de iklim değişikliklerinde karşılaşacağımız koşullar için ürün çeşitleri ve üretim tekniklerini (alternatifleri ile) vakit geçirmeden belirleme çalışmalarına başlamalıyız. Bu konu büyük bir ciddiyetle, İlçe Ziraat Odaları öncülüğünde, ilçelerimiz temelinde irdelenmeli ve üreticiler çalışmaların içinde yer almalıdır. Eskişehir'de, yöresine ve/veya yılın gidişine göre onlarca yıl boyunca Eylül ayı sonlarında başlayıp Ekim ayı içinde tamamlanan (pancar hasadı sonrası ekilişler hariç) kışlık tahıl ekimleri (yulaf hariç) artık Kasım ayına kaymış bulunmaktadır. Buna bağlı olarak bazı yıllar bitkilerin toprak yüzüne çıkmaları kış sonrasına kalabilmekte, böyle bitkiler büyüme ve gelişmelerini tam sağlayamadan olgunlaşmaya geçmek zorunda kaldıklarından verimlerinde düşmeler olmaktadır. Bu tür olumsuzluklar erkenci özelliğe sahip çeşitlerin bitkilerinde daha fazla görülebilmektedir. Buna birde erken ilkbahar kuraklığı eklenirse zarar daha da fazlalaşmaktadır. Son yıllarda ilkbahar yağışları geç devrede gelmeye bir kısmı yaza kaymaya başlamıştır. Bu tür yıllarda erken ilkbahar kuraklığının zararları azalmış hatta tamamen kapanmıştır. Bu durumda var olan orta geçci ve geçci özelliklerde olan çeşitlerin sayısının artırılması, üretime kazandırılması için de tohumluklarının üretime arz edilecek miktara ulaştırılması faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra yazlık olarak ekilebilecek buğday ve arpa çeşitlerinin sayısının da artırılması ve tohumluklarının üretimleri sağlanmalıdır. Ancak hem geççi çeşitlerin hem de yazlık özellikli buğday ve arpa çeşitlerinin devreye girmesiyle sulama ihtiyacının artacağı unutulmamalı, ayrıca karşımıza çıkacak hastalık, zararlı, yabancı ot vb. verim ve kalite üzerine olumsuz etkileri olacak etmenlere karşı da hazırlıklı olmamız gerekecektir. Üretimin yapıldığı rakıma, ekilişlerin yapıldığı tarlaların ovada veya yaylada oluşuna, yöneye ve hakim rüzgarlara göre de iklim koşullarının etkisi değişmektedir. İklim değişikliklerinin etkilerinden olan sıcaklık ve yağış artışları sonucu ortaya çıkacak sorunlar için belirtilen öngörüleri de dikkate alarak zaten şimdiden hazırlıklı olmamız gerekmektedir.

Önceki ve Bu Üretim Yılı Ders Alınacak Yıllardandır

Geçtiğimiz üretim yılı üreticiler için de, ilgililer için de ders alınacak bir yıldı. Bu üretim yılı da öyle olacağa benzemektedir. Bu iki yılın koşulları birlikte değerlendirilerek sonraki üretimler için çeşit tercihinde daha bir isabetle karar verilecek gibi gözükmektedir. Bu yılın ürününü verecek çeşitlerin ekiminde özellikle kuru tarım yapan üreticilerimizin oldukça önemli bir bölümü, ekimle birlikte kullanılması gereken fosfor ağırlıklı ve yeterince azota da sahip kimyasal taban gübresini hiç kullanmadığını, bazısı çok az kullandığını, bir kısmı ise taban gübresi niyetiyle ahır veya kümes gübrelerini kullandığını ifade etmiştir. İyi bir yağış ve yeterli bir toprak sıcaklığıyla, kış öncesi güzel bir çıkış yapan bitkiler şu sıralarda kar örtüsü altında soğuk zararından da korunmuş bir haldedir. Ancak yeterince besin maddesi bulamayan bitkilerin olumsuz iklim koşullarına karşı direnci düşük olur. Bu tür ekilişlerde ilkbaharda verilmesi gereken, verim ve kalitenin esas yapıcısı olan azotlu kimyasal gübrelerle bitkilerin ihtiyaçları karşılanmazsa, önemli kayıplarla karşılaşılabilecektir. Kışlık tahıllarda özellikle kardeşlenmeden başaklanma sonuna kadar değişik tonlarda renk değişmeleri olabilmektedir ve bunların en yaygın görülenleri sararmadır. Kardeşlenme ve sapa kalkmada görülen renk değişmelerinde ilk akla gelen besin maddesi yetersizliğidir ve bunlar arasında azot ve fosfor eksikliği öncelik alır. Gübre yokluğu ve azlığı sonucu veya yağışla yıkandığı için bitkilerin alamadığı azot nedeniyle alt yapraklarda, uçtan dibe sararmalar olur, sonra bu kısımlar kurur, üst yapraklar ise sararır. Tamamı taban gübresiyle verilen fosforun yetersizliği veya alınamaması halinde ise bitkiler bodurlaşır, kardeşlenme azalır, yapraklarda bazı kısımlar uçtan aşağı kırmızılaşır sonra bu kısımlar kahverengine döner, yaprakların yeşil kalan kısımlarında renk maviye döner. Bu bitkilerin soğuğa dayanma güçleri de azalır. Bütün bu belirtiler kış öncesi ortaya çıkabilenlerdir. Kış sonrası da çeşitli nedenlere bağlı olarak renk değişmeleri görülebilmektedir.

Sonbahar ve Kış Yağışları Su kaynaklarımız için Çok önemlidir

Sonbahar sonunda aldığımız yağmurlar ve Aralık ayından bu yana aldığımız kar yağışları, geçen yıl yaşanan yakıcı kuraklık sonucu yer üstü ve yer altı su kaynaklarımızda meydana gelen endişe verici azalmaların giderilmesinde arzu edilen faydaları sağlayacak gibi gözükmektedir fakat özellikle yer altı su depolarımızın (aküferlerimizin),kayıplarının yerine konması için çok daha fazla suyun yüzey akışına geçmeden toprağa sızması elzemdir.