Yaşanan ekonomik kriz ve 100 metre koşusu yapan atletler gibi hızla artan fiyatlar, döviz kuruna yapılan müdahaleye rağmen iğneden ipliğe gelen zamlar durmak bilmiyor.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel, ''Tencere hükümeti götürür!' demişti.

Başka ne demişti?

'Meseleleri mesele olarak görmezseniz, mesele kalmaz!'.

Döndük geldik rahmetli Demirel'in dediklerine…

Mutfak yangınları, mutfağı da yaktı, tencereyi de yaktı.

Tencerede kaynayacak aşa ulaşmakta zor artık.

Bunlar mesele mi?

Mesele değil, hallolur deniyor!

Mesele etmeyin!

Fazla büyütmeyin!

Her şeyi biliyoruz!

Elbette farkındayız!

'Çözmek üzereyiz, çözdük çözeceğiz' diyorlar.

* * *

Dün arabanın küçük bir arızası için Sanayi Çarşısına gittim.

Usta elinde küçük bir parça gösterdi.

'Araçtan söktüğümüz parçayı araç sahibine verip, 'bu parçadan al gel' diyordum.

Bir ay öncesine kadar parçanın takımı 800 lira idi. Bugün kendi arabama lazım oldu. Yedek parça satıcısından fiyatını sordum 'bin 300 lira' dedi. Bir ayda 500 lira zam gelmiş. Şaşırmadım desem yalan söylerim. Ben ustayım. O parçayı arabadan söktüm yenisini takacağım. Tamir parası için de 300 lira alacağım. Arabanın küçük bir parçası ve usta parasıyla masraf bin 600 lira. Düşünün aylık maaşı 3 bin lira olan bir kişi nerede ise maaşının yarısını küçük bir parça ve tamir parası olarak verecek. Bu kişi geride kalan bin 400 lira ile bir ay nasıl geçinecek' dedi.

Ustaya, 'Bu parça yurt dışından mı geliyor da fiyatı bu kadar artmış?' diye sordum.

'Hayır, Türkiye'de üretiliyor yani yerli malı. Ancak yedek parça fiyatları da dövizle yarış eder hale geldi'.

Bir yedek parçaya bir ayda 500 lira zam gelmiş.

Yenisini zaten alması mümkün değil.

Elindeki avucundaki birikimleriyle en azından şehir içerisinde işini görecek arabaya sahip olmuş insanlar bu gidişle arıza yapan aracını bırakın tamire bile götürmeyi artan akaryakıt fiyatları yüzünden arabasına bile binemiyorlar.

* * *

İki-üç ayda bir uğradığım sanayi çarşısında dün dikkatimi çeken tamirci dükkanlarının içi de önü de boş.

Yazın ve Sonbaharda o dükkanların içerisinde ve dışında tamir için bekleyen en az 3-4 araç olurdu.

Ustalar ve kalfaları şimdi ise kahvelerde okey oynayarak vakit geçiriyorlar.

Maaşlarıyla ayın sonu bile getiremeyen insanlar artık sanayi çarşısına uğrayamıyorlar.

* * *

Fiyat artışları ve bir türlü önlenemeyen, önüne geçilemeyen pahalılıktan herkes dert yanarken AK Partili iki arkadaşım, 'Bazı dış ve iç güçler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a erken seçim baskısı yapıyorlar. Sözde ekonomiyi bozup AK Parti'yi bir potaya koyup eritecekler. Reisimiz ve bakanlar, AK Parti'nin ekonomi uzmanları onlarla savaşıyorlar. O güçler hedeflerine ulaşamayacaklar. Birkaç ay sabredelim. Bir birimize daha çok kilitlenelim. Bakın döviz de marketlerdeki fiyatlarda ve malını fahiş fiyatla satanlar ile stokçular nasıl hayal kırıklığına uğrayacaklar' dediler.

Onların bu konuşmalarına ES TV'deki 'ES SPOR' program ortağım Osman Cemoğlu'da şahit.

İkisi de ortak arkadaşımız.

Herhalde ekonomik kriz onları teğet geçmiş ve döviz kurundaki, market, çarşı, pazarlardaki ürün artışları da etkilemiş!

Ya da yanlarında çalıştırdıkları işçilerle hiç sohbet etmemişler…

* * *

'Meral Hanım Başbakan Kemal Bey de Cumhurbaşkanı olsun'

'Cumhur İttifakını' oluşturan partilerin 2023 de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayı belli.

Kayıtsız şartsız AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a destek veriyorlar.

'Millet İttifakı'nın' adayı kim olacağı belirsizliğini koruyor.

Merkezleri İstanbul'da olan bazı televizyonlarda program yapan gazeteciler ile köşe yazarları 'Millet İttifakı'nı' oluşturan partilerin aralarına 'kara kedi' sokmak için her gün 'Millet İttifakı'nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu' diye diye ağızları kurusa da, kalemlerinin mürekkebi bitse de bu söylemlerinden, yazılarından vaz geçmiyorlar.

Zaman zaman bazı CHP'lilerde şahsi fikirleri olarak liderleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismini telaffuz ediyorlar.

'Millet İttifakı'nın' adayı kim olur?

Bunun cevabını öğrenmek için 2022'nin aralık veya 2023'ün ocak ayını bekleyeceğiz.

Çünkü ortada seçim için alınmış bir kararı yok.

Zamanı geldiğinde 'Millet İttifakı'nı' oluşturan partiler ortak bir isim üzerinde uzlaşacaklardır.

'Meral hanım başbakanlıĞI düşünüyorsa Kemal

Bey de cumhurbaşkanlığını niye düşünmesin'

Devlet eski Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek ES TV'de canlı yayınlanan 'Yazı İşleri' programında ESGROUP Genel Koordinatörü Ali Baş ve Sonhaber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Hümmet'in konuğu oldu.

Dedelek, 'cumhurbaşkanı adayı kim ve nasıl olmalı?' sorusuna, 'Meral hanım başbakanlık düşünüyorsa o zaman Kemal Bey Cumhurbaşkanlığını niye düşünmesin' diye yanıt verdi.

Yani Dedelek de cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nun olmasını işaret etti.

Her ne kadar gönlünden geçen ismi işaret ediyor olsa da kendisi tecrübeli ve kulağı kesik bir siyaset duayenidir.

Gençlik yıllarından beri siyasetin her kademesinde büyük mücadele verdi.

'Meral hanım başbakanlık düşünüyorsa o zaman Kemal Bey Cumhurbaşkanlığını niye düşünmesin' derken 'acaba kulağına gelen bir fısıltı üzerine mi Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismini dillendirdi' dedim kendi kendime.

BÜYÜKERŞEN GÖREVİ ÜSTLENMELİ

Devlet eski Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek, cumhurbaşkanlığı adaylığı için Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in ismini gündeme getirdi.

'Ben Yılmaz Büyükerşen hocanın ara dönemde parlamenter sisteme geçilmesi noktasında burada öncelikle bu görevi üstlenmesini ve parlamenter sisteme geçtikten sonra şerefle ayrılmasını, kendi şahsım adına uygun görüyorum. Şimdi diyeceksiniz ki Hoca böyle kabul eder mi? Şimdi şöyle bir şey var; Hoca belli bir yaşa gelmiş yaş anlamında söylemiyorum aklı çalışan. Ama şunu diyebilmeli: 'Hoca siyaset yapmayacak. Halkın şu anda arzu ettiği demokratik parlamenter sisteme geçişte önder olmak istiyorum. Bu vesile ile bu makama talip oluyorum. Tabiî ki Kemal Beyin ve Meral hanımın görüşlerini aldıktan sonra. Karşıdan da buradan da ciddi bir oy alarak seçilir. Ha ne olur hemen Anayasa çalışmalarına başlanır ve anayasaya göre kanunlar hazırlanır zaten. O zaman Kemal Bey mi Başbakan olur? Meral Hanım mı Cumhurbaşkanı olur? Zaten bir senenin sonunda şekillenecek bir husustur. Bu iş olmasa bile bu işi üstlenen kişi tarih yazar demokrasi tarihine imza atar, tarihin sayfalarında bu işte böylece yerini alır diye düşünüyorum'.

* * *

İbrahim Dedelek'in yukarıdaki önerisi gerçek olur mu?

Veya Yılmaz Hoca kabul eder mi? Bilemem.

Dedelek, Yılmaz Hoca kabul etmez veya diğer partiler tarafından sıcak bakılmaması halinde İlhan Kesici'nin de düşünülmesini söyledi.

Yılmaz Büyükerşen 'Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı' olursa Dedelek gibi bende Türkiye genelinde ciddi bir oy alabileceğini düşünüyorum.

Büyükerşen 'teşekkür ederim ama ben olmam' derse İlhan Kesici de yılların siyasetçisi. Engin ekonomi bilgisine sahip…

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yapmış bir isim.

İki dönem Anavatan Partisi'nden iki dönemde CHP'den milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı.

Eğer adı üzerinde uzlaşma sağlanır ve cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifi gelirse İbrahim Dedelek'in Yılmaz Hoca için 'parlamenter sisteme geçinceye kadar' önerisini de kabul ederse İlhan Kesici'nin de seçmenden karşılık bulabileceğini düşünüyorum.

* * *

FIRINCILAR KARARSIZ

Artan un fiyatlarına yetişemiyorlar.

Hiç kuşkusuz ekmek nimettir…

Ekmek, Veli nimettir…

Ekmeksiz bir gün düşünmemiz mümkün değil…

Ekmek bugün 2 liraya satılıyor.

Artan un ve diğer girdiler karşısında daha fazla zarar etmemek adına 230 gram ekmeğin gramajı 30 gram düşürülerek 2 liradan satılıyor.

* * *

Size fırıncıların başka bir rahatsızlığını anlatayım…

Fırıncılar unu hiç kuşkusuz, un fabrikalarından alıyor.

Şuna inanın veya isterseniz inanmayın, her fırıncının fabrikalara hatırı sayılır borç yükü bulunuyor…

Hem de yığınla!

Hepsi 'Bir dokun bin ah işit' noktasına gelmişler…

Bir çuval un 400 liraya dayanmış.

Son zamanlarda fırıncıların zor durumda kaldıklarını, fırıncıların bu zor şartlara dayanabilmek için ev ve arabalarını sattıklarını anlattı bir fırıncı arkadaşım.

'Üzülerek söylüyorum her an çoğu fırıncı arkadaşımız batacak, belki de böyle devam ederse biz de batabiliriz. Bu durumun bir şekilde düzelmesi gerekiyor. Herkes bugün ki şartlarda 2 TL' ye zararına ekmek satıyor. Toptancılar stokçuluk yapmaya başlamışlar. Daha önce un isterdik fabrika gönderirdi, sonra parasını verirdik, şimdi önce para gönderiyoruz yoksa un vermiyorlar. Fabrika, yerli buğday yok, ithal buğday alıyoruz o da peşin parayla dolara endeksli alıyoruz diyor. Ekmek fiyatının artırılması da bu durumu düzeltmez, zam durmadığı müddetçe. Bu gidişat içerisinde birçok fırın kapatmak zorunda kalacak.

Borç batağına saplanıp kalmışlar…

Hiç kuşkusuz vatandaşın ekonomik durumu da ortada…

Ama fırıncılar batarsa, Büyükşehir Belediyesi şehir nüfusu 700 bine dayanmış Eskişehir'in ekmek ihtiyacını nasıl karşılar?

Bu mümkün değil.

O nedenle fırınların mutlak ama mutlak açık kalması, halkın ekmek ihtiyacını karşılamaları için TMO'nun un fabrikalarına ucuz fiyattan buğday satışı, serbest piyasadaki un fiyatları normal rakamlara gerileyinceye kadar devam etmeli.

TMO kasım ayı ve 10 Aralık tarihine kadar firmaların buğday ihtiyacını azami ölçüde karşılayabilmek için toplam 800 bin tona yakın ekmeklik buğday satmış.

TMO un fabrikalarına çuval başına 185 ila 200 lira arasında sattığı ekmeklik buğdayla 'Un Regülasyonu' yapmış.

Şu da bir gerçek…

Eğer TMO stoklarındaki ekmeklik buğdayı un fabrikalarına piyasa değerinin altında satmamış olsaydı belki de bugün 200-230 gram arasındaki ekmeğin fiyatı 5-6 liraya çıkardı.

* * * *

İşte bizim insanımız...

Hastane tıklım tıklımdır. Yaşlı kadın içeri girer, doktor hanım teyzeyi muayene eder.

Fakat hastalığından emin olamaz. Kadına dönüp:

-'Teyze şu şu tahlilleri yaptır gel, der.'

Yaşlı kadın başını öne eğer. Doktor, yaşlı kadının duymadığını düşünerek tekrar söyler. Yaşlı kadın başını yerden kaldırarak, ağlamaya hazır gözlerle:

-'Kızım, benim köye dönecek param yok, tahlilleri nasıl yaptırayım?' der.

Doktorun yapacak bir sürü işi olmasına rağmen, bırakır işini, tutar teyzenin elinden koridor koridor dolaştırıp, tahlilleri yaptırır.

Tahlillerin sonucunda doktor hastalığı belirler, gerekli ilaçları da alıp, teyzeye verir.

Yaşlı kadın tam odadan çıkacakken, doktor hanımın aklına 'YOL PARASI' gelir ve teyzeye köye gitmesine hayli hayli yetecek para uzatır.

Yaşlı kadın önce almak istemese de daha sonra mecburiyetten parayı alır. Sonra: -'Allah senden razı olsun kızım. Köye nasıl döneceğim diye kara kara düşünüyordum, çok sağ ol' diyerek odadan çıkar.

Aradan bir saat kadar bir süre geçer. Doktor bakar ki, yaşlı teyze kan ter içinde, kalabalığı yarmış, oflaya puflaya geliyor. Doktor şaşırmış bir halde, 'herhalde giderken bir şey unuttu' diye düşünür ve:

-'Ne oldu teyze' diye sorar.

Teyzenin yüzünde kocaman bir gülümseme vardır.

Bu sefer:

-'Kızım ben anayola çıkınca bir köylüme rastladım. Meğer o, minibüsle zaten köye dönüyormuş. Beni köye o götürecek sen al paranı!'.

İşte bizim insanımız...

(Alıntı)

* * *