Türkiye tarihi açısından çok önemli olan '23 Nisan' ile dünya demokrasi tarihi açısından çok önemli olan '1 Mayıs'ın iç içe geçtiği günleri yaşıyoruz.

Özünde her ikisi de insanlar için 'umut günleri' olan bu tarihler, ne yazık ki son yıllarda ülkemiz insanlarına 'umutsuzluk ve endişe' yaşatmaya başladılar.

23 Nisan Önemlidir

Evet, Türkiye tarihi açısından '23 Nisan 1920' tarihi çok önemlidir. Çünkü:

ü 23 Nisan, Türk halkının 'ulusal egemenlik' kavramıyla kucaklaştığı ve Cumhuriyet umutlarının tomurcuğa dönüştüğü tarihtir.

ü O güzel tarih, insan yaşamının tomurcukları olan 'çocuklar' ile bütünleşince daha da önem kazanmıştır.

Sözün özü ulusal bağımsızlığa, ulusal egemenliğe ve çocuklarımıza duyulan saygının/sevgisinin simgesidir 23 Nisan.

Bu nedenlerle '23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı', güzel yurdumun doğusundan batısına ve kuzeyinden güneyine coşkuyla dostlukla kutlanması gereken bir bayramdır.

23 Nisan'ın 'gerçek anlamda bir ulusal bayram' olabilmesinin yolu ise 'şovenist, militarist, etnik ve dinsel güçlerden icazet almaktan değil; emek ve demokrasi güçlerinin BİRLİKTELİĞİNİ geliştirmekten geçiyor…'

İçi Boşaltılan 23 Nisan Bayramımız

Cumhuriyet döneminde ulusal coşkunun ve dayanışmanın simgesi olan ulusal bayramlarımızın ne yazık ki son yıllarda içleri iyice boşaltıldı. Diğer ulusal bayramlarımız gibi 23 Nisan'ımız da savsaklanıyor, geçiştiriliyor hatta ilkeleri karalanıyor…

Bu bağlamda günümüzde sözde 23 Nisan kutlamalarındaki uygulamalara ve söylemlere baktığımızda;

§ 23 Nisan'ın özünü oluşturan 'ulusal egemenlik' kavramı yerine, 'sayısal çoğunluk egemenliği' kavramının yerleştirilmeye çalışıldığı…

§ 'Laik ve demokratik devlet' kavramı yerine, 'dinsel değerlere ve lider sultasına dayalı teokratik bir devlet' için zemin hazırlandığı…

§ 'Sosyal hukuk devleti ve güçler ayrılığı' ilkeleri yerine, 'üstünlerin hukukunun egemen olduğu güçler birliği' anlayışının ikame edildiği açıkça görülmektedir.

Günümüzdeki 23 Nisan'lara baktığımızda, ne yazık ki bu bayramın ikinci özünü oluşturan 'çocuklarımız' da yok. Çünkü son yıllarda:

§ Çocuklarımızın özgür ve eşit koşullarda yetişmesi olanakları iyice bozulmuştur.

§ Çocuklarımız küresel eğitim yöntem ve tekniklerinden yeterince yararlanamıyor.

§ Dayatılan 'kesintili 4'lük eğitim sistemi' aracılığıyla okullarımızda 'laik, demokratik, bilimsel eğitim' yerine; 'dinsel eğitim' ağırlık kazanmıştır.

§ Toplumumuzda çocuk işçilerin, çocuk evlilerin ve okula gitmeyen çocukların sayısı giderek artmaktadır.

Böyle bir ortamda çocuklarımız bayramlarda adeta 'konu mankeni' gibi kullanılmakta, çok önemli bir bölümü de ya 23 Nisan bayramlarından haberi olmamakta ya da 'bayram gelmiş neyime?...' acılarını yaşamaktadır.

23 Nisan'da İzi Olmayanlar ve 1 Mayıs

Bilindiği gibi her ne kadar bugün ülkemizdeki yasal adı 'Emek ve Dayanışma Bayramı' olsa da '1 Mayıs, Emekçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günüdür.'

Yani ulusal değerlerimiz açısından '23 Nisan' ne denli önemliyse, evrensel insan hakları açısından da '1 Mayıs' o denli önemlidir.

Bu bağlamda her ikisi arasında doğal bir bağ vardır. Tıpkı 'ulusallık ile evrensellik arasındaki diyalektik ilişki gibi…'

O nedenle aynı 23 Nisan'larda olduğu gibi 1 Mayıs'ların 'gerçek anlamda emek bayramı' olabilmesinin yolu da 'gerici ve ayrılıkçı güçlerden icazet almaktan değil, emek ve demokrasi güçlerinin BİRLİKTELİĞİNİ geliştirmekten geçiyor…'

Ülkemizde bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesi adına ortaya çıkan emek ve demokrasi güçleri, 'AKP iktidarına karşı gösterdikleri tahammülden daha fazlasını birbirlerine göstererek, BİRLİK içinde 1 Mayıs'a sahip çıkmak durumundadırlar…'

Bu bağlamda 23 Nisan'ların ve 1 Mayıs'ların özündeki 'birlik ve dayanışmanın' arkasına 'ayrımcılık, şovenizm, militarizm, terörizm…' gibi sapkınlıkları saklayanların; '23 Nisan ve 1 Mayıs'ın tarlalarının harmanlarında da yüzü/sözü olamaz…'

Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğinin özgürlük ve demokrasi tarlalarındaki izlerimizin daha güçlü ve daha kalıcı olması dileklerimle…

Sevgiyle dostlukla.

***

Başsağlığı

Çok acı ve talihsiz bir şekilde sevgili oğlu Özcan İPEK'i yitiren, Köy Enstitülü eğitim çınarlarımızdan İbrahim İPEK öğretmenimize ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. (İG)