Nüfus artışının neden olduğu en büyük baskı, tarım sektörü üzerindedir. Sağlıklı, kaliteli, üretken bir yaşam için insanların yeterince ve doğru bir şekilde beslenmesi, gıdadan sonra en büyük ihtiyaç olan giyim ve diğer tekstil ürünlerinin sağlanması ; hastalıklardan korunma ve kurtulmada en büyük desteklerden olan ilaçların ham maddelerinin elde edilmesi, yaşam için önemli bir çok maddenin oluşturulması tarım sektörünün yapacağı üretimlere bağlıdır. Canlılar aleminin içinde yer alan, gözle görünür veya görünmez her bir üyenin yaşamını sürdürmesinin ve bir diğerine yaptığı etkilerin de en temel kaynağı olan tarım, bu özellikleri ile diğerlerine göre daha ayrıcalıklı bir sektördür. Ancak bu durum sektörde yer alan her kişi ve kuruma'da da büyük sorumluluklar yüklemektedir. Üreticiler bu sorumluluğu en çok hisseden kesimdir ve/veya öyle olmalıdır çünkü yetiştirdikleri ürünler toplumun sağlığını, fiziksel ve ruhsal durumunu doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Özellikle temel gıda niteliği taşıyan ürünlerin özellikleri, insanların her türlü sağlığı bakımından önemli olduğundan, bunları üretenlerin bu konuda bilinçli ve duyarlı olmalarını beklemek de toplumun en doğal hakkıdır.
Halkımızın temel gıdası, tamamı veya büyük kısmı buğday unu olan ekmektir. Toplumun çok büyük bir kısmı sofrada ekmek olmadan yemek yememekte, bir kısım insanımız hiç tavsiye edilmemekle birlikte pilavı hatta makarnayı bile ekmeksiz yememektedir. Ekmek ve benzeri mamullerin günlük tüketim miktarı, beslenme alışkanlığı yanında, gelir düzeyine de çok bağlıdır. Sofrada yemek çeşidi sayısı arttıkça tüketilen ekmek miktarı azalır, yoksa artar. Bazı sofralarda, öğünlerin bazılarının tamama yakını, bazılarının ise tamamı ekmektir. Geliri düşük, beslenmesi ağırlıklı olarak ekmeğe ve un mamullerine bağlı insanımızın yaşamına bir miktar güç katmak için ekmeğin besleyici özelliklerini artırmak gerekir. Bunun sağlanması için ilk ve en önemli adım, ekmeğin ve diğer pek çok un mamulünün ham maddesi olan buğdayın, insana yarayışlı niteliklerinin artırılması olmalıdır.
Kısaca buğday kalitesi diye adlandırılan bu nitelikler topluluğunun hepsinin bir arada olması her zaman mümkün olamamaktadır. İklim koşulları bu konuda en etkili olanıdır. Bunun yanında biyotik etmenler dediğimiz hastalıklar ve zararlıların beklenmedik , önceden belirlenemeyen ani salgınları da kalite ögelerini çok olumsuz etkileyebilmektedir . Ancak buğday kalitesinin, belirlenmiş çeşitli sınıflar içinde 'iyi' olarak kabul edilen üst seviyelerde olmasını sağlayacak temel etkenler içinde ; buğday çeşidinin kalite özelliklerini kalıtsal (genetik) olarak yüksek derecede taşıması ve bu özelliklerini ortaya çıkaracak olan yetiştirme uygulamalarının, örneğin tohum yatağı hazırlığı, ekim zamanı, ve özellikle tabana (ekimle birlikte) ve üste (kardeşlenme döneminde) verilecek gübrelerin gereken makro ve mikro besinleri sağlayacak bileşimde olması, bunlardan verilecek miktarın doğru hesaplanması ve verme zamanının doğru belirlenmesi en önde gelenlerdir. Üreticilerin birinci önceliği olan yüksek verimden sağlayacağı gelirin üstüne bir de ürününün kalite özelliklerinin yüksek olması nedeniyle verilen primi de alması, onların yaşam koşullarına önemli bir katkı sağlayacaktır. Ancak bu kadarla kalmayacak bu üründen yapılacak ekmek ve diğer gıda maddelerini tüketenlerin beslenmesine de iyi yönde katkı yapmış olacaktır.
İlimiz genelinde üretime girmiş buğday çeşidi sayısı 70 'in üzerine çıkmıştır. Hala köye ilk ben getirdim demek için sık sık çeşit değiştiren , çeşitli duyumlardan, tavsiyelerden etkilenerek yetiştirmesini iyi bildiği, iyi verim ve kalite sağladığı çeşidi bir anda bütünüyle bırakıp başka bir çeşide geçen üreticiler bulunmaktadır. Üretilecek buğday çeşidin genetik potansiyeline göre ve kıraç koşullar için mi yoksa sulu koşullar için mi ıslah edildiğine (geliştirildiğine) göre verilecek gübre miktarında, çeşidinde ve zamanında önemli farklılıklar olmaktadır. Sulu koşullarda verim artışıyla birlikte azalma eğilimi gösteren kalite özelliklerini yükseltmek için bazı ilave uygulamalar gerekebilmektedir. Bütün bunlar için üretici ekeceği çeşidin özelliklerini bilmeli, gübrelerin hangi besin maddelerine, ne oranda sahip olduğunu hangisinden ne zaman verirse ürünü için en yüksek yararı sağlayabileceğini bilmelidir. Bunları doğru yapmak üreticinin kendi menfaatine olacaktır,ancak bunun yanı sıra bu üründen beslenecek olanlara yarar sağlayacağı için de önemli bir toplumsal sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır.