Ülkemizde CB/RTE ile AKP'nin tamamen bütünleştiği yepyeni bir sürece girdik.
Üstelik bu süreç, 16 Nisan 2017'de yapılan ve 'meşruluğu tartışılan' bir sözde halk oylamasına dayanıyor…
Üstelik bu süreç, mevcut Anayasamızın henüz değişmeyen birçok maddesine de açıkça aykırı…
İçinde bulunduğumuz bu hukuka ve demokrasiye açıkça aykırı olan durum karşısında, tüm duyarlı yurttaşların dört elle demokrasinin kurallarına ve kurumlarına sarılması gerekiyor.
Bu karanlık durumda en sıkı sarılacak demokratik kurumların başında da CHP geliyor.
Onun için gün, 'CHP'yi eleştirmenin/saldırmanın dayanılmaz hafifliğine kapılarak…', AKP/RTE'nin ekmeğine yağ sürmek günü değildir.
Gün, beğensek de beğenmesek de 'CHP'ye sahip çıkmak, korumak ve geliştirmek günüdür…'
Çünkü Türkiye'nin bugünkü gerçekliğinde 'CHP'den daha kaliteli, daha kitlesel, daha katılımlı ve daha güvenilir demokratik siyasal örgüt' ne yazık ki yok…
CHP GERÇEKLİĞİ YADSINAMAZ
Ülkemizde 'demokrasiden yana olan herkes ve her kurum', CHP'ye eleştiri oklarını yöneltmeden önce bazı gerçekleri ve somut verileri görmek durumundadır.
Özellikle 'radikal sol' ve 'ulusal sol' çevrelerle onlara sözde yol gösteren 'bazı aydınlar' çevresinde ve'etnik ya da dinselsiyaset yapan' çevrelerde, yerden yere vurulan 'CHP'nin mevcut durumuna' bir göz atalım:
Son seçim sonuçlarına göre bu partinin'12 milyondan çokseçmeni' vardır. Ve bu seçmenlerin çok büyük çoğunluğu 'Cumhuriyet değerlerini ve demokrasiyi özümsemiş'yurttaşlardır.
CHP'nin '1,5 Milyon civarındaparti üyesi' vardır. Bu üyelerin büyük çoğunluğu, 'demokratik örgütlenme birikimi' bakımından Türkiye'nin en yüksek düzeyine sahiptirler.
Bu partinin Türkiye'nin dört bucağına yayılmış yüzlerce il, ilçe ve belde örgütü ile binlerce parti yöneticisi vardır. Bu özverili kadroların elbette daha programlı olarak parti içi eğitimdengeçirilmesi gerekir, ama Türkiye koşullarında en demokratik ve yaygınparti içi eğitiminin CHP'de yapıldığı gerçeği de görülmelidir.
CHP'nin mevcut Genel Başkanı ve Genel Merkez Organları, Ocak 2016'da yapılan son Kurultay'da (35. Kurultay) çarşaf listeyle yapılan seçimlerde, 1216 delegeden çok yüksek oranda oy alarak seçilmişlerdir. Yani CHP'nin tabanını temsil etmektedirler.
Ayrıca CHP'nin mevcut Programı ve Tüzüğü, 'günümüz Türkiye'sinin koşullarında yapılabilecek/uygulanabilecek en iyi sosyal demokrat parti belgeleridir.' Elbette ki bu belgelerin daha da kaliteli ve demokratik hale getirilmesi gerekmektedir.
Ve çok önemli bir durum: 1980'li ve 1990'lı yıllarda 'bölünmüş' durumda olan sosyal demokrat hareket, bugün CHP çatısı altında çok büyük ölçüde 'birleşmiş' durumdadır.
Unutmayalım ki, CHP'nin mevcut gerçeklerine gereken saygı gösterilmeden bu parti üzerine sağlıklı değerlendirme yapılamaz.
CHP BİLİME VE DEMOKRASİYE DAHA SIKI SARILMALI
Bilindiği gibi mevcut CHP Programı, Cumhuriyetimizin Kurtuluş, Kuruluşve Yeniden Yapılanma süreçlerinde ortaya çıkan ulusal çizginin simgesi olan '6 Ok ilkeleri'ile 'sosyal demokrasinin evrensel ilkelerinin' bir sentezidir.
Bir başka söylemle bu sentezin özeti, 'Bilim ve demokrasinin yol göstericiliğidir…'
O nedenle CHP bu yol göstericilere daha sıkı sarılmak durumundadır
Bilim ve demokrasinin yol göstericiliği altında, günümüz CHP'sinde eksikliklerihissedilen bazı öneriler şöyle özetlenebilir:
Parti içi demokrasi ile ilgili Tüzük'ten ve özellikle 'uygulamadan' kaynaklanan bazı sorunlar aşılmalıdır…
Gerçi Türkiye'deki radikal sağ, radikal sol ya da etnik ve dinci partilerle CHP'nin arasında, parti içi demokrasi konusunda aralarında dağlar kadar fark var. Ama bu bahaneler CHP'ye yetmez.
Özellikle parti içi her tür seçimde 'çarşaf liste yöntemi', aday belirlenmesinde ise 'tüm üyelerin katılımıyla ön seçim yöntemi' kesinleştirilmelidir.
Ayrıca, sosyal demokrat partilerin genel özelliği olan 'sol kanat' oluşumu için tüzüksel destek sağlanmalıdır. (Bu bağlamda, sol çevrelerde saygın bir yeri olan Fikri SAĞLAR' a ceza verme düşüncesi koca bir ayıptır…)
CHP yüzünü muhafazakar sağ politikalara değil, demokratik sol politikalara çevirmelidir.
Sağ söylemlerle ve sağ ittifaklarla bir sosyal demokrat partinin gerçek anlamda büyüme ve gelişme sağlayamayacağı gerçeği unutulmamalıdır.
Bu bağlamda, demokrasinin korunması ve gelişesi için 'Parlamento içi mücadele' ile 'demokratik kitlesel eylemler' arasındaki hassas denge iyi korunmalıdır.
Unutulmasın ki, Türkiye halkının 'Eşitlik ve özgürlük koşullarında laik ve demokratik Türkiye' özlemi, yüzde 25- 30 oy oranlarından çok daha yüksektir…
Sorun 'Otokratik ya da Karizmatik Genel Başkanlık' değil, ' Kolektif Demokratik Liderlik' sorunudur.
CHP'de her seçimden sonra gerekli/gereksiz ortaya atılan 'olağanüstü kurultay' ya da 'genel başkan istifası' gibi 'aspirin tedbirler', ne yazık ki bu partiyi yıpratmaktadır.
Oysa sosyal demokrat bir partide 'kişilerden' çok 'kurumlar' öne çıkarılmak durumundadır.
'Kişisel liderlik'için ortaya çıkanlar ise etnik, dinsel, bölgesel ya da fiziksel özeliklerine göre değil; siyasal görüşleri ve demokratik kalitesi açısından değerlendirilmelidir…
Elbette ki o demokratik yarışa girenlerin hepsinin, bir potada eritilerek mutlaka CHP'de kalması sağlanmalıdır…
Amagerçek sorun süper liderbulmakta değil, kurumların kalitesini ve demokratikliğini geliştirmekte yatmaktadır.
Sözün özü, bugün CHP'nin önünde 'HAYIR Birlikteliğini korumak ve geliştirmek ' gibi ciddi ve güncel bir görev dururken, palyatif konularla uğraşmak anlamsız kalmaktadır…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…