Bilindiği gibi 2017 – 2018 EĞİTİM Öğretim Yılı Yarıyıl Tatili bu hafta sonunda başlıyor.
Öğrenciler ve aileler öncelikle 'karne heyecanı' içindeler. Ama doğal olarak 'tatil muştusu' tüm heyecanların önüne geçiyor.
KESİT köşemizin gelenekleri doğrultusunda ben de 'ülkemizin eğitim karnesini' hazırlamaya çalıştım.
Ülkemizde 'laik ve bilimsel eğitimi' savunan eğitim örgütlerinin ve bilimselliğini yitirmemiş eğitim kurumlarının raporlarından derlediğim veriler ışığında hazırladığım bu karneyi de sizlerle paylaşmak istedim.
EĞİTİM KARNEMİZDEKİ KARA NOKTALAR BÜYÜDÜ
Ülkemizde AKP/RTE iktidarının 15 yıldır sürdürmekte olduğu 'Dindar ve kindar nesiller yetiştirme…' doğrultusunda sürdürmekte olduğu eğitim politikaları, 2017 yılında OHAL desteğiyle üst noktalara ulaştı.
Bu kara politikaların yarattığı kapkara noktalar yüzünden, eğitim sistemimizdeki ' kalite düşüklüğü ve eşitsizlik' sorunları katlanarak büyüdü.
İşte sizlere 2017 yılı eğitim karnemizdeki kara notlardan birkaç örnek:
  • 2017 PISA verilerine göre 'Türkiye'nin fen, matematik ve okuma becerileri 2003 verilerinin gerisine düştü…'
  • 2017 yılında 'MEB tarafından eğitim programlarında yapılan sözde güncellemeler…' ile 'laik ve bilimsel eğitime ölümcül bir darbe indirildi…'
  • Sözde zorunlu hale getirilen 'okul öncesi eğitim' alanında 2017 yılında bir arpa boyu gelişme olmadı…
  • Sınav sistemi kandırmacası sürüyor…
Liselere kayıt için TEOG kaldırıldı. Yerine LYS adıyla getirilen sözde yeni sistem eşitsizliği daha da körüklüyor ve imam hatip liselerine kaydolmayı adeta zorunlu hale getiriyor…
Üniversiteye girişte YKS adıyla getirilen sözde yeni sistemin ise nasıl uygulanacağını, bırakın öğrencileri ve velileri öğretmenler bile anlayabilmiş değil…
  • Ders kitaplarında laik ve bilimsel eğitime, insan haklarına, hukuk ve etik kurallarına aykırı olan metinler ve resimler daha da arttı.
  • 2017 yılında 'mülteci öğrenciler sorunu' dev boyutlara ulaştı. Yaklaşık 850 bin mülteci çocuk her türlü istismara açık bir durumda…
'OHAL'Lİ EĞİTİM YÖNETİMİ
Ülkemizde evrensel hukuka aykırı bir biçimde sürdürülmekte olan OHAL ve KHK'lar, en yoğun olarak eğitim alanımızda uygulanıyor…
2017 eğitim karnesinin 'eğitim yönetimi' bölümünden de birkaç örnek verelim:
  • Son bir yıl içinde MEB Merkez ve Taşra Birimlerindeki tüm 'eğitim yöneticileri' OHAL kurallarına göre atandı.
MEB Atama ve Yer Değiştirme işlemlerinde mevcut yasa ve yönetmeliklere bile uyulmuyor.
OHAL döneminde atanan yöneticilerin 'liyakat notları çok düşük, ama AKP/RTE'ye sadakat notları çok yüksek…'
  • 2017 yılında 'MEB'in yandaş vakıf ve derneklere havale ettiği eğitim görevleri o kadar çoğaldı ki…'
  • 'Norm Kadro işlemlerinin hangi normlara göre yapıldığı?...' bilinmiyor.
  • Öğretmenlere bir angarya anlayışıyla yüklenen 'nöbet görevleri' kapsamına Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanları da katıldı…
  • Yönetim bilimi eğitiminden ve mesleksel liyakatten yoksun yöneticilerin okullarda yarattıkları baskıcı ortam, öğretmenlerin de öğrencilerin de içini karartıyor…
  • UNESCO Eğitim İzleme Raporları, 'Türkiye'de öğretmen özerkliğinin 2006'dan günümüze giderek azaldığını…' gösteriyor.

Eğitim karnemizde daha da sayılacak kırık notlar o kadar çok ki…
NE YAPMALI?
'Eğitim karnemizdeki kara notların gelecek dönemlerde düzelmesi için ne yapmalı?...' sorusunun ne yazık ki hazır reçetesi yok.
Yaşanan sorunlar 'bütüncül' olduğu için, elbette ilk akla gelen de 'bütüncül çözümler' oluyor.
Ancak 'uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği olmayan bütüncül çözüm önerileri', çözümü Kaf Dağının arkasında aramak anlamına geliyor…
Diğer yandan, yakıcı eğitim sorunları ivedi çözümler istiyor…
Gerçek ve kalıcı çözüm ise dayatan bu 'yakıcı ikilem' içinden bilim ve demokrasi rehberliğinde üretilecek yol ve yöntemlerde gizli…
Bilim ve demokrasi verileri, 'Eğitim alanındaki sorunların çözümünün gerçek sahipleri eğitimcilerdir…' diyor.
Öyleyse çözüm üretme konusunda öncelikli görevler, 'akademik eğitimbilimi kurumlarıyla sıkı işbirliği içinde çözüm üretecek eğitim örgütlerine' düşüyor.
Ne yazık ki işin bu noktasında ülkemizde karşımıza acı bir gerçek çıkıyor.
Yaklaşık 110 yıllık bir tarihsel geçmişe sahip olan 'Türkiye demokratik öğretmen hareketi, tarihinin en dağınık ve en etkisiz dönemini yaşıyor…'
Bu tarihsel sürecin hiçbir aşamasında, son 10 yılda olduğu gibi, gerici güçler eğitim çalışanları örgütlenmesinde böylesine çoğunluğa sahip olamamıştır…
Bu acı durum, 'Türkiye'de laik ve bilimsel eğitimden yana olan tüm eğitim örgütlerinin tek ve güçlü bir çatı altında birleşmelerini adeta dayatıyor…'
Demokratik öğretmen hareketi tarihi, bu konuda günümüze ve geleceğe ışık tutacak deneyimlerle yüklüdür.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, TÖB- DER ve EĞİT- DER'in efsane Genel Başkanı Ali BOZKURT için yapılan anma toplantısında yaptığım sunumda da belirtmeye çalıştığım gibi; TÖDMF, TÖS, TÖB- DER, abece Dergisi, EĞİT- DER ve Eğitim Sendikalarının kuruluş sürecinden alınacak önemli dersler vardır.
Günümüzde alınacak derslerden özellikle 'Sendikal Birlik ve Sendikal Bağımsızlık' konuları çok büyük önem taşıyor…
Uzun ve ince bir yol olan demokrasi mücadelesi, eğitim alanındaki sorunların çözümü için öncelikle 'daha nitelikli ve daha kitlesel örgütler' gerektiriyor.
Unutmayalım ki 'Hayalci, ucuz ve kolay çözümler ancak otoriter sistemlerde bulunur…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…