Ülkemizde '1 Kasım gerginliği' artarak sürüyor…

Çünkü 1 Kasım'da yapılacak olan 'demokratik bir seçim değil, bir dayatmadır.' Sağlıklı sonuçlar getirmesi mümkün görünmeyen bu dayatmanın en az zararla atlatılarak, toplumca bir an önce 1 Kasım sonrasına yoğunlaşmamız gerekiyor.

Günümüzün karmaşık ve karanlık koşulları altında 1 Kasım sonrasına bakabilmek elbette kolay değil. Ama biliyoruz ki bilim ve demokrasi rehberliği yolumuzu aydınlatacaktır.

1 Kasım Öncesi Mevcut Durum

Ülkemiz ve çevresinde 'barış yanıyor…'

Güneydoğumuzda özellikle son zamanlarda 'gücün terörüyle terörün gücü arasındaki çatışmaların kurbanı olan insan kıyımları' yürekleri ve bilinçleri de yakıyor…

7 Haziran'da sandıkta kaybettikleri oyları savaş mevzilerinde kazanmayı planlayanlar, kan ve ceset fışkıran bu toprakları bir kez daha kan ve gözyaşı ile sulamaktan çekinmemektedir. Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'ya yönelik savaşın kışkırtılması, bu politikaları daha da derinleştirmeyi, savaşı ülkemiz içine de taşımayı hedeflemektedir.

Ortada çatışma ve savaş kol gezerken, ekonominin ve demokrasinin iyi olması elbette mümkün değildir. Türkiye'yi yönetenler kendi ikballeri için ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirirken ekonomik kriz de derinleşmektedir. Yüksek döviz borcu yükü altındaki Türkiye ekonomisi alarm vermekte, işsizlik yükselmektedir.

Bu mümkünsüzlükler de ülkemizi hızla 'totaliter bir rejime' sürüklemektedir.

Bu tehlikeli sürükleniş, 'seçim ve sandık güvenliği' konusundaki kaygıları haklı olarak arttırmaktadır. AKP/RTE çizgisinin 'sandıkları taşıma ve birleştirme taktiği' şimdilik YSK tarafından engellendi. Ama ülkemizin birçok yerinde 1 Kasım günü 'güvenli ve özgür bir biçimde oy kullanmak' konusundaki kaygılar oldukça yaygın.

Totaliterliğe sürüklenişin en uygun zemini olan 'siyasal istikrarsızlık' ise hat safhaya ulaşmış durumda.

AKP'nin 1 Kasım özlemi gayet açık: 'RTE sultanlığı altında yeni İslamcı rejim…'

MHP ve HDP: 'Gerçek anlamda demokratik ve laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkmak yerine; ırkçı ve milliyetçi kaygılara saplanmış durumdalar…'

Sosyalist sol: 'Zaten ciddi anlamda birlik ve güvenilirlik sorunları yaşamakta olan sosyalist solun bir bölümü HDP içinde, diğer bir bölümü de ulusalcı akımların içinde erime sürecine devam ediyor…'

CHP: Ülkemizdeki diğer tüm partilerin 'ortak boy hedefi' olan CHP ise 'sosyal demokrat çizgisini' bir türlü daha güçlü hale getiremiyor.

1 Kasım Olasılıkları

Ülkemizdeki siyasal istikrarsızlığın somut verileri ve son yapılan seçim anketleri, 1 Kasım sonuçlarının 'mevcut durumu fazla değiştirmeyeceğini ve parlamentoya yine aynı 4 partinin girebileceğini' gösteriyor.

Bu durumda 1 Kasım sonrası için akla gelen olasılıklar şöyle sıralanabilir:

1. AKP İktidarı: AKP'nin gerçek oylarıyla böyle bir sonucun ortaya çıkması çok zayıf bir olasılıktır. Ancak çeşitli seçim taktikleriyle HDP ya da MHP'nin barajın altında itilmesi bunu mümkün kılabilir.

Bir de dört partinin de barajı geçmesine ve AKP oylarının yüzde 40 altına düşmesine rağmen, seçim sistemindeki bazı çarpıklıklar AKP'yi kıl payıyla tek başına iktidar yapabilir.

Ancak bu ve benzer biçimlerde ortaya çıkacak bir AKP iktidarının 'demokratik meşruiyeti' çok zayıf olacaktır.

RTE'nin Türkiye'ye hiç yakışmayan sultanlık hayallerinin ise hiçbir demokratik/meşru zemini yoktur.

2. Koalisyon Olasılığı: 1 Kasım sonrasının en güçlü olasılığıdır. Koalisyonun hangi partiler arasında kurulacağında da milletvekili dağılımı belirleyici olacaktır. Ama ilk olasılık 'AKP-MHP' ortaklığıdır.

3. Mart ayında yeniden seçim: Mevcut ortamın gerginliği böyle bir olasılığı da gündeme getirmektedir.

1 Kasım Umutları ve Görevleri

Bence 'Türkiye'nin 7 Haziran umutlarıyla 1 Kasım umutları örtüşüyor.'

Son 13 yılda çok fazla örselenen demokratik rejimimizde taşların yerine oturabilmesi için, 1 Kasım'ın somut beklentileri şu sonuçlar olabilir:

· AKP'nin oylarının yüzde 40ın altına düşmesi…

· CHP oylarının yüzde 30'u aşması…

· HDP ve MHP'nin konumlarını korumaları…

· Sosyalist solun sandık umutlarının solmaması…

Umutların emek istediği gerçeğini hiçbir zaman unutmadan, 1 Kasım öncesinde 'barış yangınının söndürülmesi' ve 'seçim güvenliğinin sağlanması' görevleri kapımızda bekliyor.

1 Kasım sonrasında ise ortaya çıkabilecek tüm olasılıklar 'Türkiye'de güçlü bir demokrasi cephesi oluşturmayı' adeta dayatıyor.

Çünkü 1 Kasım'dan sonra Türkiye'nin siyasal geleceğinin 'sadece parlamento aritmetiği olmayacağı…' olasılığı yükseliyor.

Bu konuda öncelikle CHP'ye ve sosyalist güçlere önemli görevler düşüyor.

Dünya Öğretmenler Günü Kutlu Olsun

Bilindiği gibi '5 Ekim' tarihi, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından 1994 yılında alınan kararla 'DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ' kabul ve ilan edilmiştir.
Bu özel günün temelinde, 5 Ekim 1966 tarihinde ILO ve UNESCO tarafından ortak olarak kabul edilen ve dünya çapında öğretmenlik mesleğinin manifestosu sayılan 'Öğretmenlerin Statüsü ile İlgili Tavsiye Kararı' belgesi yatmaktadır.
Bu belgede tüm devletlere özetle:

· 'Öğretmenlik mesleğine hak ettiği saygınlığın gösterilmesi…'

· 'Öğretmenlerin çalışma koşullarının yüksek nitelikte oluşturulması…'

· 'Öğretmen örgütlerinin eğitim alanındaki tüm çalışmalara katılımlarının sağlanması…' görevleri yüklenmektedir.

Ne yazık ki ülkemiz bugün 'Öğretmenlik mesleğinin evrensel değerlerinin ve Dünya Öğretmenler Günü' nün görmezden gelindiği…' bir dönem yaşanıyor.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm öğretmenlerimizin Dünya Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.

Bu anlamlı güne özel ilgi gösteren ES TV'ye ve GÜNDÖNÜMÜ programı sorumlusu eğitimci-yazar-sanatçı Şinasi KULA kardeşimize teşekkür ediyorum.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.