Aşağıdaki yazı,
İletişimci ve gazeteci Serkan Akyüsek tarafından kaleme alınmıştır…
Dışarıdan ve uzaktan bakan bir gazetecinin Yılmaz Büyükerşen ve Eskişehir ile ilgili görüşlerini aktarmak istedik…

***

'Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda 20. yılını dolduruyor. 31 Mart 2019 seçimlerinde partisi tarafından yeniden aynı göreve aday gösterilen Yılmaz Hoca'nın sandıktan galip çıkacağını bugünden söylemek çok zor değil.
Kuş uçmaz kervan geçmez Eskişehir'i adeta baştan yaratan, kenti yerli ve yabancı turist kafilelerinin uğrak noktası haline getiren Büyükerşen, 'Kaynağım yok, kadrom yok, aracım yok, muhalefette olduğum için beni yok sayıyorlar' diye mızmızlanan belediye başkanları için muhteşem bir rol model aslında…
20 yıllık görev süresinin 17 yılını muhalefet partisinin belediye başkanı olarak geçirdiği anımsandığında, proje geliştiren zeki beyinlerin hem kendi şehirlerine hem de ülkelerine nasıl değer kattıklarının özgün bir örneğini oluşturuyor.

***

Ancak bir noktaya özellikle temas etmem gerek…
Yılmaz Büyükerşen'in 20 yıl içinde Eskişehir'de yarattığı mucize, sadece Porsuk Çayı'nın temiz akması, üzerinde gezinti teknelerinin görünmesi değil…
Her konuda olduğu gibi, iyi yapılan işlerin arkasındaki stratejiye kafamızı yormuyor, magazinel görüntü ile kafa şişiriyoruz.
Eskişehir'de yaşanan büyük değişimin temelinde, akıl ve bilim kurallarını rehber edinen belediye yönetimi, şehircilik uygulamaları, teknolojik uygulamalar, koruma ve kullanma dengesini gözetme, rüşvet ve yolsuzluktan arınmış bir kadro çalışması yatıyor.
Eskişehir bir üniversite kenti olmanın çok ötesinde görsel sanatların, tiyatronun, balenin, operanın toplumun her kesimine ulaşabildiği bir sanat kenti aynı zamanda.
Ezcümle, görüntüde yer alan Yılmaz Büyükerşen'in arkasında hem Büyükşehir'de hem de Odunpazarı gibi merkez ilçelerde çok iyi çalışan ve aynı dili konuşan bir mekanizma var.
Amacım bu sütunlarda Yılmaz Büyükerşen övgüsü yapmak değil kuşkusuz.
Buna zaten ihtiyacı yok.

***

Gelmek istediğim nokta şu:
CHP, çok uzun yıllardır iktidardan uzak kalmış bir parti. Bazen CHP'li dostlarımı şaka yollu kızdırıyorum, 'Yarın sabah mesai başlangıcında bu memleketin anahtarlarını size verseler, gerçekten yönetebileceğinize, kadrolarınızın hazır olduğuna inanıyor musunuz?' diye soruyorum.
Aldığım cevap genellikle olumsuz oluyor.
Bu durum doğal olarak partinin gerek yerel yönetimlerde gerekse merkezi yönetimde yetkin ve liyakatli kadrolarını yetiştirmesini engelliyor. Ülkede iktidar olmanın yolunun, yerel yönetimlerde sağlanan başarı olduğu gerçeği, CHP'liler tarafından çoğu kez unutuluyor, hatta önemsenmiyor…
Yılmaz Büyükerşen, işte bu nedenle partisinin avucunun içinde duran işlenmemiş bir elmas gibi… Evet, Eskişehirliler ya da kenti ziyaret edenler şehrin Avrupa kentlerini aratmayan görüntüsünden hoşlanıyor.
Hoşlanmaya da devam etsinler.
Ancak, Yılmaz Büyükerşen'in yerel yönetimlerde ürettiği ve tüm ülkede karşılık bulmuş, alkışlanmış model, sosyal demokratların rol modeli olabilir. Tüm belediye yöneticileri tarafından da örnek alınabilir.
'Yılmaz Büyükerşen Modeli' işte bu noktada çözümün merkezi olabilir.
Bu modele, 15 yılıdır Aziz Kocaoğlu tarafından İzmir'de uygulanan 'Yerelde Kalkınma Modeli' de entegre edilebilir.
Yerel seçim heyecanının giderek arttığı bu dönemde, akla ziyan vaatlerin, deli saçması cümlelerin de havada uçuştuğuna tanık oluyoruz.
Belediye başkanlıklarına aday olmayı düşünenler, mevcut gelir-gider dengesiyle kafalarındaki pek çok projeyi çöpe atmak zorunda kalacaklarını unutmasınlar.
Zira –parti farkı gözetmeksizin söylüyorum- yerel yönetimlerin ezici çoğunluğu, gelirlerinin çok büyük çoğunluğu ile cari harcamalarını bile karşılamakta zorlanıyor. Maaş ödemekte zorlanan belediyelerin sayısı hiç de az değil. Yetkinliği tartışmalı kadrolar tarafından adeta işgal edilmiş ve kıpırdayamaz durumdalar.

***

Hal böyle olunca, belediye başkanları ve meclislerde görev alan kişilere, projeler üreterek kendi kendini finanse eden modeller üzerinde kafa yormak kalıyor.
Bu da söylendiği kadar kolay değil.
Yetki bende olsa, yerel yönetim seçimlerinin takvimini bir sene önceden belirler, bu görevlere aday olacaklara Yerel Yönetim Akademisi'nde eğitim alma zorunluluğu getirirdim. Böylelikle koltuğa oturunca şaşkın şaşkın etrafına bakan ve kentine zaman kaybettiren belediye başkanlarını görmekten bir nebze kurtulurduk.
Bir kişi beşinci kez Belediye Başkanı seçiliyorsa, yaptıklarından öğreneceğimiz çok şey var demektir.
'Beni yetiştiren ülkeme kendimi borçlu hissediyorum. Hem de hiç bitmeyecek bir borç bu' diyen Yılmaz Büyükerşen Hoca'mızı alkışlarken, yarattığı modelin tüm belediyeler tarafından örnek alınmasını diliyorum.