Cumartesi günü eşimin 75. Yıl Mahallesinde ikamet eden kardeşlerine ziyarete gittik.

Dönüşte Sultandere Mahallesinde her zaman gezen tavuk yumurtası aldığımız kişiye uğradık.

Geçtiğimiz nisan ayında bir koli (30 adet) serbest gezen tavuk yumurtası 25 lira idi.

Ekim ayında ise 30 lira olmuştu.

En son yanlış hatırlamıyorsam kasım ayının ortasında aldığımızda 35 lira olmuştu.

'Her ay koliye 5 lira zam yapıyorsun' demiştim.

'Abi tavuklar 24 saat kapalı ortamda beslenen tavuk değil. Kümes dışında serbest geziyor. Doğadan besleniyor. Ancak sadece doğadan beslendiğinde yetersiz geliyor. İster istemez özellikle akşamları yem de veriyorum. Sadece yem değil vitamin de vermek zorundayız. Sağlıklı kalmaları için vitamine de ihtiyacı var' diye yanıt vermişti.

Cumartesi günü bir koli yumurtayı alıp 35 lirayı verdim.

'Abi 15 lira daha vereceksiniz' dedi.

'Daha bir ay olmadı. Her ay 5 lira zam yapıyorsun. Hadi 5 lira daha zam yaptın kabul edeyim. 40 lira olmaz mı?' dediğimde cevabı şöyle oldu:

'En son kasım ayının 20'sinde yem almıştım. Bugün öğlen yemciye gittiğimde yemin kilosunun 40 lira olduğunu söyledi. 20 gün önce 30 lira olan yeme 10 lira zam gelmiş. Ben de ister istemez zorunlu olarak yumurtaya zam yaptım. Bir koli yumurtadan kazandığım 10 lira'.

Baldızlardan dönüşte Yenikent Pazarına uğradım.

Pazarın girişinde ve içinde serbest gezen tavuk yumurtası satanlar var.

Bir de o satıcılara yumurta fiyatını sordum.

'Kolisi 45 lira' dediler.

Onların sattıklarının gerçekten serbest gezen tavuk yumurtası olup olmadıklarından emin değilim.

Pazarın içerisindeki yumurta satıcısına fiyatın yüksek olduğunu söylediğimde, 'Birde marketlere gidin yumurta fiyatlarına bakın. Kümes tavuğu yumurtasının kolisini 40 liraya satıyorlar. Onlar serbest gezen tavuk yumurtası değil' diyerek yanıt verdi.

Merak ettim.

İki markete girerek yumurta fiyatlarına baktım.

Gerçekten de 35 ila 40 lira arasında.

35 lira olanı küçük boy.

Bir koli gezen tavuk yumurtası 50 lira olmuş.

Bir litre süt 7,5 lira.

Marketlerde satılan kutu süt fiyatları ise 10-14 lira.

Bir kilo kıyma 100 lira.

Beyaz peynirin kilosu 60-70 TL arasında satılıyor.

20-25 günlük süreçte fiyatlar nerede ise yüzde yüze yakın zamlanmış.

Peki maaşlar?

Maaşlar 15 Ocak 2022'ye kadar aynı.

Yeni yılda zamlanacak.

Ne kadar zam gelecek henüz bilinmiyor.

Enflasyon oranında artacağı söyleniyor.

Aralık ayı enflasyon rakamları ocak ayının 3 veya 4'ünde açıklanacak.

Diyelim yıllık enflasyon yüzde 25 çıktı.

Memur, emeklilerin maaşlarına da yüzde 25 zam yapıldı.

Bu rakam kimi tatmin eder?

Her şeye en az yüzde 50 oranında zam geldi.

Özellikle emekliler, dul ve yetim maaşı alanlar nasıl geçinecekler?

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, en geç 6 ay içerisinde dövizdeki yükselişin gerileyeceğini bunun etkisiyle fiyatların da gerileyeceğini söyledi.

Türkiye'de ürünlere yapılan zamların gerilediği ne zaman görüldü?

Üreticilerin savunması şöyle olacak:

'Yüksek zamlı aldığımız ham maddenin fiyatı düşmedi ki biz düşürelim?' .

Ne diyelim.

Allah fakir fukaranın, dar gelirlilerin ve emeklilerin yardımcısı olsun.

* * *

'ESTÜ Büyük Bir Sıçrama Yapacak'

Üç yıl önce hizmete giren Eskişehir Teknik Üniversitesi emekleme dönemini tamamlayarak kendi ayakları üzerinde durmaya başladı.

Eskişehir Teknik Üniversitesi tıpkı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi bünyesinden doğdu.

Her doğum sancılı olur.

Doğduğunda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi de sıkıntılar yaşadı.

Ancak bu sıkıntıyı 3-4 yıl içerisinde atlattılar.

Bugün baktığımızda Türkiye'nin sayılı üniversiteleri arasında yer alıyor…

Eskişehir Teknik Üniversitesi, yukarıda da yazdığım gibi doğuştaki sıkıntıları gidererek üç yıl gibi kısa sürede önemli hizmetlere imza atmaya başladı.

ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu, geçtiğimiz günlerde basın toplantısı yapmıştı.

Basın toplantısından sonra kısa da olsa sohbet etme imkanımız olmuştu.

Tuncay Hoca geride bırakılan 3 yıl içerisinde yapılan çalışmalar sayesinde ESTÜ'nün başarı grafiğinin her geçen gün daha da yükseldiğine dikkat çekmişti.

Bunun üniversite sıralamalarına da yansıdığını da belirterek Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK'ın her yıl yayınladığı 'Girişimci Yenilikçi Üniversite' endeksine ilk kez geçen yıl 19. sıradan giriş yaptıklarını hatırlatmıştı.

Yeni kurulan üniversitelerden sadece ESTÜ'nün bu sıralamaya girmeyi başardığına dikkat çekerek URAP sıralamasında da ESTÜ'nün 87. sırada olduğunu, bu sıralamanın sadece bir buçuk yıllık performansının sonucu olduğunu da belirtmişti.

Döğeroğlu, o sohbette 5 ve 7 yıllık performanslarının verilere yansımasıyla birlikte ESTÜ'nün ileriki yıllarda büyük bir sıçrama yaparak daha da yukarılara tırmanacağının altını çizmişti.

Üç Üniversite Ortaklaşa Bir Araştırma Merkezi Kuracak

Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu, Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi ile ortak çalışmalar yürüttüklerini de ifade ederek 'Koordinatörlüğünü bizim yapacağımız uygulamalı eğitimde insan bilgisayar etkileşimi uygulama ve araştırma merkezini kurmak üzere Yükseköğretim kuruluna başvuruda bulunduk. 3-4 aylık değerlendirme sürecinin akabinde de bu ortak merkezin kuruluşu onaylandı' demişti.

* * *

Geçtiğimiz cuma günü akşamı torunum Ada Çınar'ın DSİ Bentspor ile oynadıkları hazırlık maçını izlemeye gitmiştim.

Genç futbolcuların maçını izlemeye gelenler arasında Anadolu Üniversitesinden emekli olmuş iki öğretim üyesiyle tanıştık.

Onlarla sohbet ederken Eskişehir Teknik Üniversitesi'nin Anadolu Üniversitesi'nden bölünmesini eleştirdiler.

'Bölünme yerine sıfırdan kurulmuş olsaydı daha farklı bir üniversite olabilirdi' dediler.

Onlara 'Eskişehir Osmangazi Üniversitesi de Anadolu Üniversitesi'nden bölündü. Bugün Türkiye'de önemli üniversiteler arasına girmeyi başardı. Teknik Üniversite de 2-3 yıl sonra farkını ortaya koyacaktır. Üniversite kuruldu ardından pandemi bastırdı. Pandemi Türkiye'deki bütün kurum ve kuruluşları etkiledi. Covid-19 salgını yaşanmamış olsaydı Teknik Üniversite'de eksiklerini tamamlayarak tam kapasite ile hizmet ederdi' dedim.

Belki birileri görmüyor olabilir.

Eskişehir'deki üç üniversitede kendi dallarında gösterdikleri faaliyetlerle gerek Türkiye'de gerekse Avrupa'daki üniversitelerle her alanda olmasa da belirli alanlarda yarışır hale geldiler.

Özellikle Teknik Üniversite ekonomik olarak biraz daha desteklense bünyesinde bulunan branşlarla hem yurt içinde hem de yurt dışında isminden çok daha fazla bahsettireceğine inanıyorum.

* * *

MOBİLYA FİYATLARI DA YÜZDE 120 ARTTI

Eskişehir yıllar önce mobilya sektöründe Türkiye'de ilk 5 şehir arasında yer alıyordu.

İnegöl ve Ankara ve Kayseri ile yarışıyordu.

Yıllar sonra maalesef mobilya sektöründe kan kaybetmeye başladı.

Bu kan kaybı ufak tefek hamleler yapılmış olsa da durduramadı.

Bugün Eskişehir'deki mobilya satışı yapan mağazalara baktığımızda İnegöl ve Kayseri'den getirilen mobilyalar ağırlıkta.

Eskişehir'deki imalatçıların da ürünleri var ama insanlar tercihleri genelde dışarıdan getirilenlere kullanıyor.

Büyük imalathaneler kurulamadı.

Özellikle fabrikasyona geçemediler.

Küçük küçük imalathanelerde imalat yapılıyordu.

Son 5 yıldır biraz olsun kıpırdanmaya başlamıştı.

Ama ikinci yılına girdiğimiz Covid-19 belası nedeniyle tüm sektörler gibi Eskişehir'deki mobilya imalathaneleri de çok ciddi etkilendi.

Aylar süren tam kapanma nedeniyle gelişmelerini tam olarak gerçekleştiremediler.

Eskişehir'deki mobilya imalatçıları bir araya gelerek fabrikasyon sistemine geçemezlerse bu kıpırdanma ciddi bir gelişme sağlayamaz.

* * *

Eskişehir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkanı Cengiz Kalkan'ın bir gazeteye yapmış olduğu açıklama gözüme çarptı.

'Pandemiyle birlikte hammadde fiyatlarının zamlanması bizi çok olumsuz etkiledi. 2021 yılının başından itibaren hammaddeye yüzde 120'leri geçen bir zam oranı ile karşı karşıyayız. Bu imalatı, pazarlamayı her alanı etkiledi. Pandeminin ilk zamanlarında kazanan bir sektör gibi görünsek de şu anda tamamen kayıp yaşayan bir sektör durumundayız' demiş.

Haklı.

Yukarıda yazdığım gibi eğer mobilya imalatçıları bir araya gelerek şirketleşip fabrikasyon sistemine geçemedikleri süre önümüzdeki günlerde daha zor günler yaşayabilirler.

Bir de yaşanan ekonomik sıkıntı söz konusu…

İnsanlar sadece evlendirdikleri çocuklarına zar zor denkleştirip mobilya alabiliyor.

Fiyatlar ciddi yükseldi.

Ancak insanların geliri her geçen yıl evlerini geçindirmeye yani temel gıdalarını almaya ancak yetiyor.

'KDV YÜZDE 8'E İNMELİ STOPAJ KALDIRILMALI'

Pandemi nedeniyle piyasanın yeniden canlanması için cumhurbaşkanlığı hükümet kabinesi kararıyla birçok ürünün KDV oranı yüzde 8'e indirilmişti.

Bu biraz olsun piyasaları canlandırmıştı.

Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkanı Cengiz Kalkan, 'KDV bir dönem yüzde 8'e indirilmişti bu işlerimizi çok olumlu etkilemişti ancak şimdi yine yüze 18 oldu. Mobilya sektörü hammaddede dışa bağımlı olduğundan fiyatlarımız otomatik olarak yükseldi. Stopaj indirimi yüzde 10 olarak sürüyor, ancak bu zor dönemde biz kiralardan hiç stopaj alınmasın istiyoruz. Çünkü üreticinin artık yüzde 10 ödeyecek gücü bile kalmadı' demiş.

* * *

Haklı mı? Haklı…

Dövizin şaha kalktığı Türk lirasının değer kaybettiği bu günlerde mobilya sektörü ile birlikte diğer sektörlerin kaybettikleri kanı yerine koymaları için KDV oranı yılbaşından geçerli olmak üzere en az 6 ay yüzde 8'e düşürülmeli.

Devlet alacağı vergilerden biraz fedakarlık yapmalı.

KDV oranı indirilmeli demişken hemen geçtiğimiz hafta Eskişehir Kent Konseyi Hayvan Hakları Komitesi'nin çağrısını hatırladım.

Evlerde veya sokaklarda beslediğimiz can dostlarımız başta kedi-köpek olmak üzere diğer hayvan yemlerinden alınan KDV oranı yüzde 18.

Yani beyaz eşya, mobilya veya elektronik eşyalardan alınan KDV oranıyla aynı…

Döviz kurunun fırlaması nedeniyle hayvan mamalarının fiyatları da ciddi oranda arttı.

Evde beslediğim kedi ve köpek içim mama aldığım petshop işletmecisi yemlere gelen zamlardan sonra insanların yüzde 90'nın daha ekonomik olanını tercih etmeye başladıklarını söyledi.

Sokak hayvanları mamaların satış oranın yüzde 50'ye kadar düştüğünü de belirtti.

Kendi geçimini zor sağlayan insanlar yükselen fiyatları nedeniyle sokaklarda yaşayan can dostlarımıza mama alamıyor.

Mama bulamayan sokak hayvanları açlıkla karşı karşıya kalacaklar.

Gerek sokakta gerekse evlerimizde beslediğimiz hayvanlar beyaz eşya gibi lüks görülmemeli.

Bu nedenle mama fiyatlarındaki KDV ya sıfırlanmalı ya da en kötü yüzde 5'e düşürülmeli.

Bu vesile ile insanlar sokak hayvanlarını beslemeye devam edebilsinler.

* * *

FIKRA:

Sünnet
Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelmiş. Üçü de birbirinden oburmuş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunları da 'sünnettir' diye ekmekle iyice sıyırmışlar. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş, Mollalar Hoca'yı memnun etmek için:

-'Aman ne güzel çocuk adı ne bunun?' diye sormuşlar.

Hoca:
-'Adı Farz' demiş.

Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:
-'Bu ne biçim isim Hoca Efendi?' demişler.
-Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.

Hoca hemen taşı gediğine koymuş:
-'Ya, sünnet diyeyim de onu da mı yiyesiniz?'.

* * *