'Barışı Özümsemek' başlıklı önceki yazım şöyle bitiyordu:
' Ve Türkiye'nin bugünkü koşullarında güçlü bir barış ve demokrasi cephesi oluşabilmesi için 'CHP'nin çok önemli olduğu' gerçeğinin unutulmaması gerekiyor.'
Bugünkü yazımda 'CHP'nin niçin önemli olduğu' konusundaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Bugünkü yazımı hazırlarken, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre KONGAR'ın 4-6-8-10 Ekim 2015 tarihli yazılarından çokça yararlandım. Bu nedenle öncelikle, benim hocam ve müsteşarım olan Sayın Emre KONGAR'a saygılar sunuyorum.
Sonra da bu yazıda yaptığım tespit ve değerlendirmelerin önyargısız olarak ve hoşgörüyle okunmasını diliyorum.
Türkiye'nin Acil Sorunu
Bugün sorunlar yumağı içinde çırpınan ülkemizin öncelikli sorunu 'barış ve demokrasi yangınları' olarak özetlenebilir.
Ülkemizdeki 'terör ve savaş vampirlerinin' omuz omuza gayretleri sonucunda 'iç ve dış barışımız yanıyor…'
Türkiye toplumunun etnik ve dinsel farklılıkları, Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar ayrıştırılmadı.
Bir yanda, AKP/RTE çizgisi tarafından körüklenen ve MHP tarafından desteklenen 'Türk-İslam ırkçılığı…'
Diğer yanda, PKK/HDP ve çeşitli Kürt örgütleri tarafından körüklenen 'Kürt- İslam Irkçılığı…'
Özellikle 7 Haziran'dan sonra gemi azıya alan bu kışkırtmalar, sosyokültürel özellikleri farklı olan yurttaş kesimlerimiz arasında derin gerginlikler ve güvensizlikler yaratmış durumda…
Bu durumların körüklediği demokrasi yangını ülkemizi hızla 'totaliter bir rejime' sürüklemektedir.
Bu tehlikeli sürükleniş, 'seçim ve sandık güvenliği' konusundaki kaygıları haklı olarak arttırmaktadır. Ülkemizin birçok yerinde 1 Kasım günü 'güvenli ve özgür bir biçimde oy kullanmak' konusundaki kaygılar oldukça yaygın.
Bu kaygılar, demokrasiyi yok ederek diktatörlüğe geçiş için 'sandığın araç olarak kullanılacağı…' noktasına kadar uzanmış durumdadır.
Siyasal Partilerimizin Durumu
Bilindiği gibi çağdaş dünyadaki siyasal partiler, demokrasinin gelişim sürecinde, toplumsal sınıflar tarafından biçimlendirildikleri için 'sınıfsal' bir yelpazede yer alırlar.
Her ne kadar, sosyalist sistemin dağılmasından sonra 'küreselleşen' dünyamızda, ABD'nin pompaladığı 'kültürel kimliklere dayalı siyaset', dinci ve etnik yaklaşımları körüklemiş olsa da Batı demokrasilerinde sınıfsal temele dayalı partiler ağırlıktadır.
Türkiye'deki siyasal partiler ise Batı demokrasilerinde görülen sınıfsal yapılara dayalı partiler yelpazesine benzemiyor. Sınıf bağları zaten kurulamamış olan siyasal partilerimiz, 'sınıfların değil, etnik ve dinsel kimliklerin yansımaları' olarak oluşmuşlardır.
Ülkemizde son yıllarda kimlik siyasetinin körüklenmesi sonucu olarak oluşan:
· AKP/SP Çizgisi, suni mezhepçi Türkçülerin…
· HDP/PKK Çizgisi, radikal Kürtçülerin…
· MHP/BBP Çizgisi, radikal Türkçülerin… Partileri olarak önemli roller oynamışlardır.
Bu arada, bazı radikal solcu partilerin/örgütlerin 'Kürtçülük çizgisine', bazı ulusal solcu partilerin/örgütlerin de 'Türkçülük çizgisine' destek olmaları, yanlış siyasetin başka bir boyutunu oluşturmuştur.
Sözün özü, ülkemizde totaliterliğe sürüklenişin en uygun zemini olan 'siyasal istikrarsızlık' hat safhaya ulaşmış durumdadır.
1 Kasım'dan Sonra Görünen Köy…
1 Kasım'ın öncesinde siyasal partilerimizin amaçlarına ve durumlarına baktığımızda şunlar görünüyor:
· AKP'nin 1 Kasım özlemi gayet açık: 'RTE sultanlığı altında yeni İslamcı rejim…'
· MHP ve HDP: 'Gerçek anlamda demokratik ve laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkmak yerine; ırkçı ve milliyetçi kaygılara saplanmış durumdalar…'
· Sosyalist sol: 'Zaten ciddi anlamda birlik ve güvenilirlik sorunları yaşamakta olan sosyalist solun bir bölümü HDP içinde, diğer bir bölümü de ulusalcı akımların içinde, erime sürecine devam ediyor…'
Ülkemizdeki siyasal istikrarsızlığın somut verileri ve son yapılan seçim anketleri, 1 Kasım sonuçlarının 'mevcut durumu fazla değiştirmeyeceğini ve parlamentoya yine aynı 4 partinin girebileceğini' gösteriyor.
Bu durumda 1 Kasım sonrasında 'koalisyon' ya da 'birlikte çözüm' olasılıkları çok sağlıklı görünmüyor
Özetle, 1 Kasım'dan Türkiye'nin aydınlık geleceği için çok parlak sonuçlar çıkmayacağı açıkça görünüyor.
Bu nedenle demokrasi güçlerinin sorunların 'çözümüne daha uzun erimli bakmaları' gerekiyor.
Evet, CHP Önemlidir
Türkiye'nin bugün yaşamakta olduğu sorunlara gerçekçi çözümler bulunabilmesi açısından CHP çok önemli bir siyasal parti olarak karşımızda duruyor.
Öncelikle yalın bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor: CHP'nin 'Cumhuriyet tarihimiz ve Atatürk ilkeleri açısından önemi', günümüzdeki kısır siyaset tartışmalarına alet edilemeyecek kadar önemlidir.
Bir siyasal partiyi değerlendirmek için aranan 'tarihsel süreç, program, tüzük, kadrolar, lider, söylemler ve eylemler' gibi ölçütler de CHP'nin önemini öne çıkarmaktadır.
CHP bugün Türkiye'de 'din, mezhep, ırk, milliyet ayrımı yapmadan, sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri çerçevesinde tüm yurttaşları kapsayan' ve gerçekten demokrasiye bağlı bir partidir.
CHP ülkemizde, terör şehitlerine de, 'Kürt' oldukları için aşağılanan ve öldürülen yurttaşlarımıza da birlikte sahip çıkan tek partidir…
7 Haziran sonraki süreçte, halkımızdan en büyük desteği alan parti CHP, lider de Kılıçdaroğlu'dur.
1 Kasım'dan sonra 'koalisyon' ya da 'birlikte çözüm' olasılıkları için, 'parlamentodaki tüm partilerle birlikte olabilecek tek parti' CHP'dir.
Türkiye'nin bugünkü ivedi sorunu, 'diktatörlüğe gidişin önlenmesi, demokrasinin korunması ve geliştirilmesidir.'
Bu amaçla 'CHP öncülüğünde bir demokrasi cephesi oluşturmaya' ağırlık verilmelidir.
1 Kasım'da tüm demokratik güçlerin CHP'yi desteklemesi, ülkemizdeki demokratik rejimin güçlenmesi açısından çok önemlidir.
Unutmayalım ki ülkemizin bugünkü çarpık demokrasi ortamında, 'CHP'ye kızarak sandığa gitmeyecek ya da boşa gidecek her oy, demokrasiyi yok etmeye çalışanların işine yarayacaktır…'
Barışla, sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.