Eskişehirspor'un Altay'a 6-0 yenilmesinden üç gün önce 'Gündemimizde Hoca değişikliği yok. Hocamızın arkasındayız' diyen başkan ve yönetim kurulu birlikte karar alarak Teknik Direktör ile yolları ayırdı.

Keşke yeni sezona başlamadan önce bu ayrılık gerçekleşseydi.

Ben geçen sezondan beri Mustafa Özer ile siyah-kırmızılı yakımın yol yürüyemeyeceğini söyle söyleye dilimizde tüy bitti!

Sadece ben değil şehirde hemen hemen herkes aynı şeyi düşünüyordu.

Dün Ümraniye karşısında çıplak gözle izlediğim bu takım eğer yeni sezon hazırlıklarına Mustafa Hoca yerine Eskişehirli bir hoca tarafından hazırlanmış olsaydı eksiklere rağmen rakiplerini zorlardı.

Ama başkanın ve yönetimin Mustafa Özer'deki ısrarı, kaybedilen puanlar siyah-kırmızılı kulübe büyük zarar verdi.

* * *

Ümraniye maçına takımı Antrenörler Hürriyet Gücer ile Serkan Topkaya hazırladılar.

Yardımcı hocalar bile beş günlük antrenman sürecinde futbolculara çok şeyler vermişler.

Birde bu takımı sezona Eskişehirli hocalar hazırlamış olsalardı bugün 4 maçta iki değil 6 puan alma olasılığı yüksek olurdu.

* * *

Ümraniye karşısında biraz daha özgüvenleri yerine gelmiş, ne yapacağını bilen bir futbolcu ordusu vardı.

Kalede Ekrem'in oynatılması çok doğru verilmiş karardı.

Elinde Kaan Gül gibi bir futbolcu var oynatmıyordu.

Pazar günkü maçta eğer Onur penaltıyı kaçırmamış olsaydı Kaan'ın yarattığı pozisyonda Ercan Çoşkun'un kendi kalesine attığı golle bu takım sahadan galibiyetle ayrılabilirdi.

Belki kaybedilen puanlar pahalıya mal olacak ama en azından zararın neresinden dönülürse kar olacak.

* * *

Eskişehirspor Kulübü Başkanı Ali Tandoğan ile telefonla görüşerek siyah-kırmızılı takımın başına gelmesini istemiş.

Geçen sezon Altay'ı çalıştırdı Tandoğan.

Sait Karafırtınalar ile yollar ayrıldıktan sonra gelen Ali Tandoğan, Altay'da 8 maçta takımın dümeninde yer aldı. 4 galibiyet, 2 beraberlik, 2 yenilgiyle beklenileni verememesi üzerine siyah-beyazlı kulüple yolları ayrılmıştı.

Ali Tandoğan, siyah-kırmızılı kulüp başkanı Mustafa Akgören'e, kibarca teşekkür ederek teklifi kabul etmemiş.

Kulüpten bu konuda bir açıklama gelmedi.

Kendisiyle görüşen bir kardeşim, Eskişehirspor Kulübü Başkanının kendisini arayıp takımın hocalığını teklif ettiğini doğrulamış.

'Eskişehirspor'un ismi büyük, böyle bir kulüpte teknik direktör olarak görev yapmak benim için bir şereftir. Ancak 4 haftadır oynadığı maçlarına baktığımda hem teknik hem de futbolcu eksiği çok. Transfer tahtası açık olsaydı iyi bir golcü ve 2-3 takviye ile takımı ligde tutabilirdim' demiş.

* * *

Mustafa Başkan; Eskişehir'de herkes bu takımın başına Eskişehirli bir teknik direktörün getirilmesini bağıra bağıra konuşuyor.

Bu konuşmaları sağır sultan bile duydu.

Bir tek sen duymuyorsun! Veya duymak istemiyorsun.

Sen Tribünlerden gelen bir Eskişehir çocuğu değil misin?

Nedir bu güvensizlik?

Bırak artık bu yabancı sevdasını.

Elin iyisinden bizim kötümüz iyidir!

'Yetkiyi' Eskişehirli birine vermekten neden bu kadar korkuyoruz?

Bu kulübün başkanı seçildiğinde;

'Bizim hedefimiz küme düşme tehlike çanları çalan takımı ligde tutmak. Başarırız başaramayız. Eskişehirspor'u yaşatmak, borçları azaltmak' demiştiniz.

Dışarıdan getireceğiniz teknik direktörün elinde sihirli değnek yok ki, sallayıp futbolculara güç kuvvet versin.

Zaten ligden düşme kaldırılmamış olsaydı kulüp bu sezon 2. Ligde mücadele edecekti.

Düşersek de 'kendi hocalarımız düşürdü' diyelim.

Ama ben baş çalıştırıcı ile yardımcıları Eskişehirlilerden oluşacak bir ekiple mevcut futbolcu kadrosunun biraz moral motivasyon, biraz teknik bilgi ve yapacakları psikolojik terapi ile ligde zoru başaracaklarına kalpten inanıyorum.

Yeter ki sizde birazcık inanın ve daha fazla vakit kaybetmeden yetkiyi onlara verin.

* * *

Yeter artık çıldıracağım!

Bir haftadan beri sokakta veya farklı mekanlarda belki 20 kişi aynı sıkıntıdan dert yandılar.

Ve hepsi de şunu söylediler:

'Yetti artık nerede ise çıldıracağım. Çıkıp satıcıları dövesim geliyor'.

Anlattıklarında; 'herhalde abartıyorlar' dedim kendi kendime.

Haklılarmış.

Pazar günü erken kalkıp parka gidip biraz koştum.

Biraz spor aletlerinde spor yaptım.

Fırından simit alıp eşimle kahvaltı masasına oturduk.

Megafonun sesini sonuna kadar açmış.

'Eskici. Eski bakır, demir, çamaşır, bulaşık makinesi alırım' sesi beni ciddi anlamda rahatsız etti.

Saat daha 09.30.

O geçti gitti.

10-15 dk. Sonra bu kez, 'Overlokcu geldi. Eski halı, kilimlerinize overlok yapıyoruz' diye bir başka ses.

Saat 10.00'da kahvaltımızı bitirip kahvelerimizi içerken bir başka anons.

'Kastamonu Taşköprü Sarımsağı geldi. Çorbanıza, yemeğinize, turşunuza sarımsak geldi. Kilosu 30 TL' diye hoparlörün sesini sonuna kadar açmış bir araç.

Ardından, 'kışlık patates-soğan geldi' diye bağırıp geçen bir pikap.

İnsanların istirahat edecekleri, bir haftanın yorgunluğu biraz daha atarak yataktan geç kalkacakları gün sabahın erken saatinde peş peşe gelen gürültü.

Saat: 13.00 de Eskişehirspor-Ümraniye maçı için evden çıktığımda iki kez geçmişlerdi.

Maçtan sonra eve geldiğimde eşime; 'bir daha geçtiler mi?' diye sordum.

Saat: 17.00'ye kadar iki veya üç kez geçmişler.

Bu sayının 5-6 olduğunu da bana dert yakınanlardan duymuştum.

Tabi sadece Pazar günleri değil, haftanın 7 günü bu satıcılar mahalle ve sokakları 5-6 kez tarıyorlar.

İnsanların sabır derecesi var.

Bir gün bu satıcılardan çok rahatsız olan birisi çıkıp kaza bela olmadan bunlara 'dur' demek lazım.

Hepsi de kayıt dışı çalışıyor.

Sarımsak, patates, soğan alırken belge vermiyorlar.

Eskici sattıklarınıza kafasına göre fiyat veriyor.

Overlok yapanlar, yaptıkları işin karşılığında verdiğiniz para için fiş kesmiyor.

Tabii ki belediyeler bırakın sokakları, her mahalleye bir zabıta memuru dikemez.

Maliye de öyle.

Ancak bu satıcılara birilerinin artık dur demesi gerekiyor.

Bunu kim der? Bilmiyorum.

Belki İl Hıfzıssıhha Kurulu bu satıcıların mahalle aralarında satış yapmalarına yasak getirebilir.

Vatandaşlarda bu satıcıların araçlarının plakalarını alıp verilecek telefon numarasına veya belediye zabıta karakollarına telefon ederek bildirirlerse Umumi Hıfzıssıhha Kanununa aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle ceza kesilebilir.

Vatandaşlarda gürültü kirliliğinden kurtulmuş olur.

* * *

Thales'ten Bir Öğüt

Biri Thales'e sorar;

'Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?'

'Ümit' diye cevap verir düşünür.

'Zira bizi en son bırakan budur.'

'Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?' diye sorulunca, 'Başkasına nasihat vermek' diye karşılık verir.

*-****