Bu zor konu ülkemizde eskiye nazaran büyük gelişme kaydetse de çok ciddi sorunlarla uğraşıyoruz ve canlar en çok sokaklarda onları vuruyor. Aslında olay sadece sokak hayvanları olmasa da en çok onlar göz önünde ve onların sorunları da çok üzücü. Yetkililerin de vurdumduymaz tavırları üzerine daha da acı ekliyor. 15 Ekim 1978'de UNESCO genel merkezi Paris'te Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi okunarak dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Bu 10 maddelik deklarasyon 'Hayvan Hakları ve Korunması' açısından çok önemlidir. Zira hayvan hakları hem bir resmiyet kazanmış hem de dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Bu maddeler genel olarak hayvanların da eşit doğdukları ve eşit haklara sahip oldukları, yaşama ve saygı gösterilme haklarının olduğu, yiyecek olarak kullanma, kötü muamele, özgürlüklerinin kısıtlanması, doğal ortamlarından ayırma, hapsetme, avlanma, pusu kurma, denek olarak kullanma, sirkler ve hayvanat bahçelerinde kullanma gibi davranışları yasak etmiştir. Bu muameleleri yapan insanların cezalandırılmasını da ülkelerin kendi yasal düzenlemelerine bırakmıştır. Ülkeler bu evrensel kararları dikkate alarak yasal düzenlemeleri yapmaktadır. Türkiye de 2004'te hayvan hakları yasasını çıkartmıştır. Ancak bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hayvan haklarına saygı ve hayvanları koruma yasal düzenlemelerden ziyade bir vicdan ve ahlak sorunudur. Yasalara rağmen kolluk kuvvetleri, toplumsal vicdan ve toplumsal baskı hayvanlara kötü muameleyi engellemeye yetmemektedir. Hayvanlara saygı bir yasal zorunluluktan ziyade insan olmanın bir gereği ile sevgi ve vicdan meselesi olmalıdır.

Tarihi süreç

Hayvan sevgisi ve haklarına saygının tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Vejetaryenlerin (Et yemeyenler, et ile beslenmeye karşı olanlar) tarihi ise çok daha eskilere dayanmaktadır. Örneğin Hindistan'da, M.Ö. 304-232 de Kral Aşoka, daha sonra Kral Gujarat ve Kral Jain Kumarapala çıkarttıkları yasalarla hayvanları öldürme ve etlerini yeme yasağı getirmiştir. Japon Kralı Temmu M.S. 676'da benzer yasalar çıkartmıştır. Avrupa'da Pitagor ve Empedokl yaşayan bütün canlılar aynı haklara sahiptir diyerek hayvan haklarını savunmuşlardır. Bu tutumundan dolayı da Pitagor'a ilk 'Hayvan Hakları Filozofu' denmektedir. Asya ve Avrupa'da hayvan haklarını savunan çok sayıda düşün adamı olmuştur. Aristo, Theophraste, Descart, Rousseau, Bentham, Schopenhauer vb. Modern anlamda ilk hayvan hakları ve korunması yasası (Martin's Act) 1822'de, ilk hayvan hakları ve korunması derneği (Royal Society for the Prevention of Cruelty to Animals) 1824'te Birleşik Krallık'ta olmuştur, daha sonra da hayvan haklarıyla ilgili yasalar ve dernekler, Batı dünyası başta olmak üzere bütün dünyada yayılmaya başlamıştır. Bugün itibariyle hayvan hakları konusunda, dünyada öne çıkan Amerika Birleşik Devletleri'nde 1981'de iki önemli derneğin (WFPA ve ISPA) birleşmesiyle kurulan WSPA (World Society For the Protection of Animals), 150 ülkede 900 farklı dernekle iş birliği yapan küresel bir hayvan hakları örgütüdür. Dünyaca ünlü, yine ABD'de 1980'de kurulmuş 2 milyondan fazla üyesi olan, PETA (People fort the Ethical Treatment of Animals) örgütü, küresel bazda hayvan hakları savunuculuğu yapmaktadır. Ancak bazı hayvan severler ve hayvan hakları örgütleri PETA örgütüne mesafeli durmaktadır. Bunun nedeni de PETA'nın hayvanların bütün haklarının değil de sadece bazıları üzerinde çalışması ve hayvan hakları için yaptıkları bazı çalışma ve reklamları etik bulmamalarıdır. PETA, hayvan hakları alanında şu konulara yoğunlaşmıştır. Endüstri besiciliği, kürk hayvanı yetiştiriciliği, hayvanlar üzerinde deney yapma, hayvanları eğlencelerde ve sirklerde kullanma, hayvan avcılığı, hayvan katliamları, hayvan eti yenmesi ve hayvan dövüşleri konularında çalışmaktadır.

Hayvan sevgisi

İnsanlar ve hayvanlar iki farklı canlı türü olarak aynı coğrafyada yaşamaktadırlar. Doğanın dengesi ve ahlaki olarak birbirlerine saygı içerisinde yaşamaları gerekir, bunu sağlamak da insanların görevidir. Bütün dinler ve medeniyetler, insanlara, hayvanlara karşı saygılı olmayı emreder. Hayvanların bir lüksü yoktur, sadece yaşamak için yerler. Tok hayvan kimseye zarar vermez. Hayvanların doğal hayatına müdahale edilmemesi gerekir. Son yıllarda ülkemizde evcil hayvan sayısı artmıştır. Bunun iyi bir şey olduğu sanılıyor, oysa ki bu, Batılı hayvan hakları savunucuları tarafından kınanmaktadır. Gerçek hayvan sever, sakat ve yardıma muhtaç hayvanları korur. Hayvanları doğal ortamından uzaklaştırmak hayvan haklarını gasp etmektir, zira hayvanlar kendi doğasında yaşama yeteneğini kaybetmektedir, bir hayvanı birkaç yıl evde besleyip sonra sıkılınca doğaya bırakmak, onu ölüme bırakmak anlamı taşır. ABD'de yapılan araştırmalarda evde hayvan besleyenlerin sadece yüzde biri hayvanların biyolojik ihtiyaçlarını bildiğini göstermiştir. Her yıl evcil hayvanların yüzde yirmisi sokağa bırakılmaktadır, bu çok büyük bir vicdansızlıktır. Hayvanları bir işe yaradığı için değil, sadece hayvan ve bir canlı olduğu için sevip korumak gerekir. İnsanlar için, hayvanları sevmek bir özellik, saygılı olmak zorunluluk ama onu korumak bir erdemdir. Ülkemizde erdemli insanların çoğalması dileğiyle...