İnançlı ama ibadetlerini yerine getirmeyen bir adam, rakısının yanına su ister hanımından. O anda namaz kılmaya hazırlanan eşinden karşılık alamaz. Söylene söylene mutfaktan suyunu kendisi alıp gelirken şiddetli bir deprem başlar. Korkan adam telaşla eşine seslenir:

'Hanım hanım, okumakların başı neydi?'

'Dua/Sure' yerine 'okumak' diyebilmiş ama 'besmele'yi hatırlayamamıştı.

***

İlkçağlardan bu yana insanlar, azgın tabiat olayları karşısında sığınacak bir yer, bir kurtarıcı arar. Ya ilahi bir kuvvet arayışına girer ya da kendi destanlaştırdığı kahramanlara ve onların vaatlerine inanır.

İnsanoğlu, bu özelliğini milyonlarca yıldır genetiğinde taşır.

***

Okumuşluk düzeyi düşük, bilgisiz kitlelerde siyasilerin söylediği 'büyük yalanlar', bu genetik özellikten ötürü bir 'çekim gücü' yaratır.

İnsanların böylesi özelliklerini bilerek siyasette uygulanacak yolun, tarihteki en meşhur planlayıcısı Goebbels'tir. Zamanla bu yolun adı, 'Goebbels yöntemleri'ne dönüşmüştür.

Goebbels, Hitler'in çok zeki, felsefe mezunu aydınlanma ve propaganda bakanıdır. Bir konuşmasında şöyle der:

'İnsanlar gerçek olaylar ve durumlar hakkında açık seçik malumata sahip olsalardı, bu haberleri okuyarak gitgide gevşeyip çökebilirlerdi. Alman halkının bütün bunları öğrenmemesi ne iyi! Sahip olacağı kanaat hazır halde önüne konuyor.'

Goebbels'e göre, halkın gevşememesi için bilgi sahibi olması engellenmeli. Bunun için de aydınlar, yazarlar, gazeteciler, gazete patronları baskı altında tutulmalı.

Nedense, bu yöntem bana hiç yabancı gelmedi!

Alo Fatihler, gazete sahiplerinin üstüne gitmeler, aykırı yazar ve gazetecileri tutuklama, siyasilerin konuşmalarının arasına sıkıştırdıkları basına ve medyaya parmak sallayan cümleler…

Hemen yanında halkı oyalayacak, uyutacak, olayları kendi doğrultularında manipüle edecek, doğrudan uzaklaştıracak basın ve medya gerekir.

Yandaş gazetelerin, yandaş televizyonların sayısını bilen var mı?

Hiç yabancı değil!

***

Bir diğer çıkarım, sahip olacağı kanaatin hazır verilmesi. 'Sen düşünemezsin, analiz yapamazsın; benim verdiğime inan ve bunu söyle!' denmesi ve inandırılması gerekir halkın.

Tanıyorum bunları! Gerekçelerini ne kadar açık koyarsan koy, 'Nuh deyip peygamber demeyen' aşina insanlar bunlar.

İnanmışlar kendilerine hazır verilen kanaatlere…

***

Goebbels diyor ki: 'Söylediğin yalan ne kadar büyük olursa, o kadar etkili olur ve insanların yalana inanması o kadar kolaylaşır.'

Çılgın projeler, Emevi Camii'nde namaz kılmalar, Ortadoğu'nun lideri olmalar, 2023 hedefleri, 2071 söylemleri, Osmanlıları yeniden kurma hayalleri…

Bana hiç yabancı gelmiyor bu propagandistin sözleri!

***

Goebbels ayrıca, 'Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar inanırlar.' der ve dini söylemlerin binlerce yıldır sürekli tekrarlandığından insanlar üzerinde etkisinin de büyük olduğunu ekler.

Görüşüne doğrudan sunulursa; başkanlık sisteminin, halkın çoğunluğu tarafından diktatörlüğü çağrıştıracağı düşüncesiyle reddedileceği bilinmekteydi.

2011'den bu yana yapılan tekrarlarla yavaş yavaş sindirilmesi, kabul görmesi, hatta kendi fikriymiş gibi savunulmasını sağlayacak bilinç (!) ve ortam hazırlanmaktadır.

***

Yaratılan spekülatif 'korku'nun içten içe halka yayılması ve koruyucu tek adres olarak kendilerinin gösterilmesi de bu yöntemin gereklerindendir.

'Nefret, antipatiden daha süreklidir.' sözünden hareketle bir hedef tespit edilip sürekli ona saldırılması da bu yönteme aittir.

Bir hafta Can Dündar ve Erdem Gül, bir hafta ODTÜ, en son akademisyen aydınlar…

Sıradan halka metafor yoluyla basit ve onların hoşlanacağı şeyler söylenirse, severler ve unutmazlar.

Bu yöntemler çok tanıdık geliyor bana!

Bize 'hiç yabancı değil!'

***

Goebbels, Hitler'in propaganda bakanı bir felsefeci.

Yöntemleriyle nerelere varıldığını tarih biliyor ve inceliyor.

Muhalefet liderlerinin başına..!

Goebbels yöntemlerine karşı yenilikler bulamaz, kendilerini geliştiremez, inandıklarını halka doğru anlatamazlarsa…

Büyük liderin (!) her platformda, her konuşmada atacağı dayaktan asla kurtulamayacaklardır.

Bu da bize 'hiç yabancı değil!'