Geçen hafta sonunda Türkiye eğitim sistemi takvimi açısından önemli olan iki dönüm noktası yaşandı.
Birincisi, 2021- 2022 Eğitim Öğretim Yılı, 17 Haziran 2022 Cuma günü sona erdi.Zorunlu eğitim çağında yaklaşık 18 milyon çocuğumuz var. Ancak bunların yaklaşık 3 milyonu 'kamusal eğitim' dışında…
İkincisi, 2022 Yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), 8- 19 Haziran 2022 tarihlerinde yapıldı. Bu yıl YKS'ye 3 milyon 243 bin öğrenci girdi. Ancak ülkemizde yükseköğretim kurumlarının (kamu ve özel sektör) toplam kontenjanları yaklaşık 850 bin civarında… Bu demektir ki bu yıl YKS sınavına giren çocuklarımızın yaklaşık dörtte üçü bu sınavı kazanamayacak…
Toplumsal yaşam açısından önemli olan böylesi dönüm noktalarında, başta demokratik örgütlerimiz olmak üzere tüm duyarlı yurttaşların durum değerlendirmesi yapması gerekiyor.
ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ
Ülkemizin eğitim sorunlarına 'çare' üretebilmek için, bilimin rehberliğine başvurmak durumundayız. Bu bağlamda bugünkü konumuzun ana yönelimi olan 'kamusal eğitim' ile ilgili bazı bilgileri birlikte anımsayalım.
Toplumbilim öğretisinde 'çağdaş eğitimin temel ilkeleri' deyince;'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkeleri ve bu ilkelerin 'bütünselliği' çoğunlukla iyi, güzel ve doğru değerler olarak kabul edilmektedir.
Bu temel ilkeler içinde yer almayan ama ülkemizde de sıkça gündeme getirilen 'ana dilinde eğitim' ise hem eğitim hakkının hem de kamusal eğitimin temel unsurlarından sayılmakta; ana dilinde eğitimin 'yaygın eğitim dili, çok dilli eğitim' kavramlarıyla birlikte çözülmesi önerilmektedir.
Yukarıda sayılan dört ilkeden 'demokratik ve bilimsel eğitim' kavramları, uzun süreçli gelişmelere dayandıkları için, güncel toplumsal gündeme fazla yansımamaktadır.
Oysa 'laik eğitim' ve 'kamusal eğitim' kavramları, başta gelişmekte olan toplumlar olmak üzere tüm toplumların hem geleneksel hem de güncel sorunlarıdır. Örneğin, 'Laik eğitim ilkesi olmadan eğitimin de demokrasinin de olamayacağı…' gerçeği Türkiye'nin yakıcı bir güncel sorunudur.
Yukarıdaki ilkelerin bütünselliği içinde 'kamusal eğitim' in de özgün bir yeri vardır. 'Kamusal eğitim' kavramı içindeki 'kamu' sözcüğünün: 'Bir ülke halkının 'bütünü' anlamına geldiğini ve 'devlet' kavramından daha geniş bir anlam içerdiğini…' görmemiz gerekiyor.
Bu bağlamda 'Kamusal eğitim': Temel insan haklarından olan 'eğitim hakkı' ile doğrudan ilişkilidir ve 'Sosyal devlet' in temel görevlerindendir…
Bilimin ürettiği bu veriler, günümüzde geçerli olan tüm uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk belgelerine de 'Eğitim Hakkının temel bir insan hakkı olduğu..' hükmüyle yansımıştır. Dahası, ilgili uluslararası sözleşmelerde tüm devletlere, 'Yurttaşlara eşit ve kaliteli eğitim olanakları sağlamak…' bir görev olarak verilmektedir.
Bu bağlamda, eğitim hakkının ayrımsız bir biçimde kullanılmasını korumanın ve geliştirmenin en güvenilir yolu 'Kamusal Eğitim' dir.Sonuç olarak, bugün dünyanın birçok ülkesinde 'Kamusal Eğitim' ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
Örneğin, dünyamızda 'Sosyal demokrat, sosyalist düşünceyi rehber edinmiş siyasal partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin önerileri/ uygulamaları da 'kamusal eğitim' dir…'
Ayrıca, ABD, OECD, Ülkeleri, AB Ülkeleri gibi 'liberal/ kapitalist ülkelerde bile kamusal eğitim büyük oranda ağırlıklıdır…'
ÜLKEMİZDE EĞİTİM ALANININ BUGÜNKÜ DURUMU
Ülkemizde uzun yıllardan beri yoğun sorunlar yaşayıp gelen eğitim alanımız, RTE/ AKP/ MHP iktidarları sürecinde büyük bir yıkım yaşamıştır. Eğitim alanımızın bugünkü durumu şöyle özetlenebilir:
*Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, eğitim alanımızda 'Kalite' yerlerde sürünüyor…
* Eğitim sistemimizde 'Eşitlik' iyice bozuldu:Bölgeler arası, kentler arası, kentlerle kenar semtler ve kırsal kesim arasındaki eğitim olanakları uçurumu büyüdü.
* Eğitimimizin 'Kamusal' özelliği zayıflatıldı.
* Eğitimin içeriği dinselleştirildi.
* Eğitim yöneticisi kadrolar tamamen militanlaştırıldı:'Yöneticiliğin evrensel kuralları olan 'liyakat, yeterlilik ve deneyim' koşulları yok edilerek', mevcut eğitim yöneticileri tasfiye edildi. Boşaltılan kadrolara, RTE/ AKP/ MHP ve İslamcı Cemaatlerin sadakatli(!) yandaşları yerleştirildi…
Sözün özü, eğitim alanımızdan kovulan 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkeleri yerine; 'Dinsellik' ve 'Özelleştirme/Ticarileştirme' ilkeleri(!) yerleştirildi…
Eğitim alanımızdaki bu sorunların farkında olan halkımızın çoğunluğu, ortada somut ve sağlıklı çözüm önerileri olmadığı için 'çaresizlik' içinde. Canlarından çok sevdikleri çocuklarına kaliteli bir eğitim sağlama derdinde olan 'varlıklı velilerimiz', ne yazık ki kurulan tuzağa düşerek çareyi 'özel okullarda' arıyor…
Öğretmenlik mesleğinin ulusal ve evrensel değerlerinden uzaklaştırılan 'öğretmenlerimizin çoğunluğu', yandaş sendikalarda öbekleşerek iktidar nimetlerinden yararlanma yarışındalar…
Son yirmi yılda çanlarına iyice ot tıkanan 'Eğitim Fakültelerimiz' ise tepelerinde sallanan 'YÖK Kılıcı(!)'nın neden olduğu çaresizliğin sessizliği içinde eğitimbilimi yapmaya çalışıyorlar…
ÜLKEMİZDE KAMUSAL EĞİTİMDEN SAPMALAR
Ülkemizde kamusal eğitimden en büyük sapmayı sağlayan, 'Dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedeflerine doğru hızla ilerleyen tek kişi sistemi… ' olmuştur.
Ülkemizde bugün özel şirketler ve vakıflar tarafından işletilen eğitim kurumlarının oranının yüzde 20'lere ulaştığı görülmektedir. Bu oran dünyanın en büyük oranlarından biridir. Üstelik bazı cemaat ve tarikatlara bağlı vakıfların kayıt dışı olarak sürdürdükleri eğitimin sayıları bilinmemektedir…
Ayrıca ülkemizde kamusal eğitim alanında son yirmi yılda iktidarlar tarafından kalitenin bilinçli olarak düşürülmesinin sonucu olarak, sözde 'kaliteli eğitim için kamusal eğitim dışında alternatif eğitim kurumları oluşturmak…' amacıyla şirket, vakıf, kooperatif, dernek adı altında girişimler yapıldığı görülmektedir. Bu girişimlerden bazılarının 'çağdaş kaliteli eğitim…' adı altında sürdürülmesi ise tam anlamıyla sapkınlıktır…
Unutmayalım ki 'kamusal eğitim': 'Sosyal devletin, demokratik siyasal partilerin, demokratik öğretmen örgütlerinin varlık nedenlerinin 'olmazsa olmaz' koşuludur…'
Bu nedenle bazı eğitim örgütlerinde de uç veren bu tür kamusal eğitim sapkınlıklarına karşı mücadele savsaklanmamalıdır…
Kamusal eğitimin korunması ve geliştirilmesi için üretilecek çözüm yolları ise 'Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması…' gerçekliğinde aranmalıdır.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…