Sürekli okurlarımın çok iyi bildiği gibi bugüne değin çok şeyler yazdım Köy Enstitüleri üzerine…

O derin konuyu araştırdıkça ve üzerinde yoğunlaştıkça, öğrendiklerim de bilmediklerimde daha çok arttı. Ama bugün tüm bildiklerimi bir araya getirince 'içimde derin bir iç sızısı' duyumsuyorum…

Çünkü Köy Enstitüleri deyince akla gelen ve doğru yanıtlanması gereken o kadar çok soru var ki…

Köy Enstitülerinin 75. Kuruluş Yıldönümünü yaşadığımız şu günlerde yeniden gündeme gelen bu sorulardan bazılarını birlikte kısaca irdelemeye çalışalım.

EN ÇOK TARTIŞILAN SORULAR

Köy Enstitülerini kim açtı, kim kapattı?...

Aslında bu soruyu ortaya atanların niyetlerinin arkasında başka yanıtlar vardır. O kötü niyetlilerin kimisi 'enstitüler Atatürk'ten sonra açıldı…' diyerek, kimileri de 'CHP açtı, CHP kapattı…' diyerek konuyu rayından çıkarmaya çalışırlar.

Oysa tarihsel belgelerin açıkça ortaya koyduğu gibi, Köy Enstitülerinin açılış ve kapanış süreci şöyledir:

· Ön hazırlıkları 1936-37 yıllarında yani Atatürk'ün sağlığında başlamıştır.

· 17 Nisan 1940' ta TBMM'de çıkarılan 3083 sayılı yasayla açılmışlar, 25 Haziran 1942 tarih ve 4274 sayı ile Teşkilat yasaları çıkarılmıştır.

· 1946'dan sonra özgün yapıları değiştirilmiştir.

· 1950'den sonra DP döneminde önce kız öğrenciler başka okullara ayrılmış ve sayıları azaltılmış, sonra da aşamalı olarak programlar değiştirilmiştir.

· 27 Ocak 1954 tarih ve 6234 sayılı yasayla (yani DP döneminde) 'Köy Enstitüleri kapatılarak, Öğretmen Okullarıyla birleştirilmişlerdir.'

Bu tarihsel süreç objektif olarak incelendiğinde; 1946 ve 1950 sonrasında dünyada ve Türkiye'de ortaya çıkan olumsuzlukların Köy Enstitülerini de etkilediği açıkça görülür.

Bu gerçeklerin dışında Köy Enstitüleri süreciyle ilgili olarak Atatürk, İnönü ve CHP gibi Cumhuriyet tarihimiz açısından çok önemli olan kişi ve kurumlarımızı karalamak; gaflettir, dalalettir…

Köy Enstitüleri 'komünist' ya da 'faşist' eğitim kurumları mıydı?...

Hemen belirtelim ki bu tür soruların altında da kapkara art niyetler yatmaktadır.

Köy Enstitülerini 'komünist' olarak değerlendirenler o günlerin ve günümüzün 'gerici ve faşist çevreleridir…'

Enstitüleri 'faşist' olarak yorumlayanlar ise 'Türkiye gerçeklerini göremeyen ütopik sol gruplar' ile 'ayrılıkçı Kürt siyasetçileridir…'

Çünkü dünyanın ve ülkemizin güvenilir siyaset ve eğitim bilimcileri; 'Köy Enstitülerinin sınıfsal karakterlerinin öncelikli olmadığını…' belirtmekte ve 'demokratik devrim sürecinde eğitimin demokratikleştirilmesi girişimi…' olarak değerlendirmektedirler.

Bir başka değerlendirmeyle 'genç Türkiye Cumhuriyetinin köylerdeki sözcüsüdür Köy Enstitüleri…'

Bu bilimsel yaklaşımların dışındaki ucuz karalamalara kulak asmamak gerekir…

AKLA GELEN BAŞKA SORULAR

Köy Enstitüleriyle ilgili kısır ideolojik polemikler dışında 'eğitimbilimi çevrelerinde' tartışılan bazı sorular bence daha önemlidir. Örneğin:

Köy Enstitülerinin evrensel boyutları var mıdır?...

Köy Enstitüleri gibi 'Türkiye'ye özgü' bir projenin 'dünya eğitimbilimi çevrelerinde gereken ilgiyi görmediği…' ve 'dünyanın başka ülkelerinde fazlaca örnek alınmadığı…' biçiminde yapılan değerlendirmelerin haklılık payı ağırlıklıdır.

Ancak böyle değerlendirmeler yaparken konuyla ilgili iki eksikliği görmek gerekir.

Birincisi, Türkiye eğitimbilimcileri Köy Enstitüleri konusunda dünya eğitimbilim çevrelerine gerekli olan bilgi aktarımını yapamamışlardır. Ya da birçok konuda olduğu gibi, uluslararası eğitimbilim çevreleri Türkiye'ye karşı duyarsız davranmışlardır.

İkincisi, UNESCO tarafından 1951 yılında alınan bir kararla 'Köy Enstitüleri modeli gelişmekte olan ülkelere tavsiye edilmesine rağmen', Türkiye hükümetleri bu karara sahip çıkmamışlar ve bu konuda dünya ülkelerine yönelik tanıtım çalışmaları yapmamışlardır.

Bu ve benzeri nedenler yüzünden, 'Köy Enstitülerinin Türkiye'nin özgün koşullarından doğarak evrensele ulaşan boyutları…' ne yazık ki hak ettiği ölçüde evrensel arenaya girememiştir.

Günümüzde Köy Enstitüleri konusunda nostaljik ya da iyi niyetli duygularla ortaya atılan başka sorular da var:

· 'Köy Enstitüleri yeniden açılabilir mi?...'

· 'Günümüzde Kent Enstitüleri kurulabilir mi?...'

Bence bu tür sorulara yanıt ararken günümüzün nesnel koşullarını unutmamak gerekiyor. Daha da önemlisi, günümüzde aslolan Köy Enstitülerinin 75 yıl önceki 'biçimlerine' değil, 'ilkelerine' sahip çıkmaktır. Yani günümüzün sorunu tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi 'laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim' ilkelerini yaşama geçirebilmektir…

Akla gelen şu iki soru ise benim hep yüreğimi sızlatır:

· 'Köy Enstitüleri neden üniversitelerimizde gereğince irdelenmiyor:…'

· 'Eğitim dünyamızın genç kuşakları ve eğitim sendikalarımız neden Köy Enstitülerine gereğince sahip çıkmıyorlar?...'

En iyisi, eğitimci Özbek İNCEBAYRAKTAR'ın o güzel şiirinin son dizelerine bırakalım sözümüzü:

'Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma/ Kalkınmış bir Türkiye gelir/ Köy Enstitüleri deyince…'

XXXXX

AHMET ATAÇ DEYİNCE…

Bilindiği gibi 1990 sonrasından günümüze kadar; 'Eskişehir'de EĞİT- DER koordinatörlüğünde, eğitim örgütleri, üniversiteler ve belediyelerin işbirliğiyle yapılan etkinlikler' Türkiye çapında iz bırakmıştır/ bırakmaktadır.

Katılım ve kalite başarısını 'birlikteliğin gücünden' alan bu etkinliklere Büyükşehir Belediyesi, AÜ, ESOGÜ, Odunpazarı Belediyesi ve kardeş eğitim örgütlerinin önemli katkıları olmuştur.

Ancak özellikle 1999'dan günümüze Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ'ın katkılarının apayrı bir yer vardır.

Yani 'Aydınlık bir insan gelir benim aklıma/ Ahmet ATAÇ deyince…'

Bu bağlamda, 'EĞİT-DER 2015 Yılı Eğitim Emek Ödülü'Ahmet ATAÇ'a verme kararı alan EĞİT-DER yönetim kurulunu yürekten kutluyorum.

Sevgili ATAÇ'a da tekrar teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunuyorum.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.