Kazandığı kolay başarılardan cesaret alan Şeyh Eşref, Ahirzaman Peygamberi 'Mehdi' olduğunu söylemekte, kendisine kurşun işlemediğini iddia etmektedir. Yakında her şeye hakim olacağını ilan etmektedir. Bunun yanında da müritlerini Hart çevresinde toplayarak Bayburt üzerine, oradan da Erzincan'a yürümeye hazırlar. Bundan sonraki hedef Erzurum'dur.
Durumun nezaketini gören 15. Kolordu Komutanı yeteri kadar kuvveti toplayıp bu mürteci çete reisini yakalamak, bölgenin huzur ve asayişini sağlamak istemektedir. Ancak onun da zamana ihtiyacı vardır. Bu amaçla Şeyh üzerinde oldukça etkisi bulunan Erzurum Müftüsü Hurşit'i derhal Hart'a gönderir. Amacı, onu yola getirmekten çok oyalamaktır. Diğer yandan da bu irtica olayını kökten yok etmek üzere 9. Tümen Komutanı Yarbay Halit komutasında bir askeri gücün toplanmasını emreder. Bu kuvvetlerin toplamı 600 kadar piyade, 110 kadar süvari ve 4 toplu bir obüs bataryasından oluşmaktadır. Bir kısım kuvvetler Gümüşhane'ye getirilmiş ve bir piyade taburu Of bölgesindeki Şeyh'in müritlerinin Hart'a yardıma gelmesini önlemek için Of dolaylarında tutulmaktadır. 17 Aralık 1919 tarihine kadar bütün tedbirler alınır ve 'tenkil müfrezesi' Bayburt'ta toplanır. 24 Aralık'ta ise, Hart önüne gelinmiş, aynı gün bucak kuşatılmıştır. Şeyh ve müritleri müfrezeye şiddetle karşı koymaya ve saldırmaya başlarlar. Yapılan çarpışmalar ertesi gün öğleye kadar sürer. Bu sırada iki erimiz şehit olacaktır. Üç subay ve 41 er de yaralanır. Topçunun tam isabetli atışı sonucunda Şeyh Eşref ile oğulları, ailesi ve yanında bulunan çetecilerden 5 müridi bir anda yok edilmiştir. Bu olay diğer çete mensupları üzerinde korkunç bir moral çöküntüsü yaratır. Kurşun işlemediğini söyleyen Şeyhin, bir top mermisi ile bütün yanındakilerle birlikte bir anda paramparça olması, müritlerinin inanç ve morallerini tamamen yıkar. Bu durum, daha fazla dayanmalarına imkan bırakmaz, direnmeleri çöker ve bütün dinci çeteciler teslim olmak zorunda kalırlar. Şeyh'in müritleri 27 Aralık 1919 da teslim olurlar. Bu çarpışma sonucunda daha önce esir edilen subay ve erlerimizle, isyancıların eline geçmiş silah ve gereçler de geri alınır. Planlı ve şiddetli bastırma hareketi Doğu'da çok önemli etkiler yapar. Benzeri olayların çıkmasına bir nebze veya bir süreliğine engel olduğu gibi, halkın moralini de yükseltmiştir. Şeyh Eşref olayı hakkında Erzurum Valisi'nin İçişleri Bakanlığı'na verdiği rapora dayanarak, Başbakanlığa verilen bilgide de Hart olayının 'oluş biçimi' kısaca anlatılmış ve eğer bölgede Şeyhin müritlerinden yeni olaylar çıkarmaya teşebbüs edenler olursa onlar hakkında da askeri tedbirler alınacağı ve uygulanacağı bildirilmiştir.
Şeyh Eşref olayının sonuçları hakkında 15. Kolordu Komutanı'nın 9 Ocak 1920 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı'na gönderdiği şifre şöyledir ;
'Bayburt'un Hart bucağında bazı şeytanetkar iddialarla ve bir irtica hareketine kalkışan, nihayet imha ve tenkil edilen Şeyh Eşref'in müritlerinden Sürmeneli Ali Rıza ile arkadaşı Polat adındaki kimseler Sürmene Hükümetine teslim olunmuştur. Geri kalan müritler dahi dehaletlerini arz etmek üzeredirler. Bunlar evvelce verilen vait üzerine aldıkları silah ve cephaneyi teslim ettikten sonra hükümete sadık kalacaklarına yemin ettirilerek serbest bırakılacaklardı. Yalnız müsademe esnasında ellerinde silahları ile tutulan 65 mürit sorguya çekilmek üzere Hart'tan Erzurum'a yola çıkarılmıştır. Ali Rıza'nın aman dilemesiyle Hart meselesinin sona ermiş olduğu maruzdur' 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir.

Anzavur Ayaklanması
İngilizler başta olmak üzere müttefikler, Anadolu halkını bölmek için tedbirler almaya başlarlar. Geniş ölçüde din duygusundan kendi yararlarına faydalanmak istemektedirler. 5/4/1920 tarihinde Salih Paşa'nın yerine Damat Ferit Paşa tekrar Başbakanlığa getirilir. İngilizler Yunanlıları kullanmak için Venizelos'u, Anadolu'yu kana boyamak için Ferit Paşa'yı bulmuşlardır. Ferit Paşa daha önce İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck ile Anadolu'ya karşı alınacak şiddetli tedbirleri görüşmüş, Amiral kuvvet yerine, her türlü yardıma hazır olduğunu bildirmiştir. Böylece Ferit Paşa, Amiralin yanından gerekli yeşil ışığı ve desteği alarak ayrılacaktır.
İşbirlikçilerle beraber plan şudur ; Anadolu'da isyanlar çıkarılacak, dini duyguları körüklemek için de fetvaya başvurulacaktır. Bilindiği gibi fetva müessesesi, Birinci Dünya Savaşı'nda milli direnç ve milli devlet oluşumlarına karşın Almanların aleti olmuştur. Şimdi de bundan İngilizler yararlanmak istemektedirler. Durum çok tehlikeli bir hal almıştır. Anadolu'nun her yerinde padişah adına hutbe okutulmaya başlar. Buna karşın Mustafa Kemal Paşa, 8 Nisan tarihli bildirisinde düşman süngülerine güvenen Ferit Paşa Hükümetini tanımadığını bildirirken, Milli hareketin Padişaha karşı bir başkaldırma olmadığını emperyalist güçlere karşı olduğunu açıklamaya çalışır.
Düşmanın istekleri üzerine Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi, 11 Nisan'da bir fetva hazırlar. Bu fetva düşman uçaklarıyla yurdun her tarafına atılır. Buna karşı koymak üzere 16 Nisan da Ankara Müftüsü Rıfat Efendi tarafından hazırlanan Anadolu fetvası da imzalanmak üzere bütün müftülere gönderilecektir. Milli kuvvetleri dağıtmak için de 18 Nisan'da İstanbul Hükümeti, Kuvay-ı İnzibatiye adıyla silahlı bir kuvvet oluşturmaya başlamıştır. Bunun için 250 bin liralık bir ödenek ayrılmıştır. Diğer yandan Marmara'nın Güney bölgesinde yaptığı ayaklanması bastırılmış olan Ahmet Anzavur'dan da faydalanılmak istenilmektedir. Anzavur kurduğu topluluğa 'Cemiyet-i Ahmediye' adını vermiştir. Ferit Paşa da 26 Nisan da Anzavur'la uzun bir görüşme yapar. 29 Nisan da da Kuvay-ı İnzibatiye Birliğine, Sancak verilir.
Bu arada TBMM Hükümeti de gerekli tedbirleri almaktadır. TBMM hükümetinin meşruluğuna karşı olan hareketleri önlemek için, 29 Nisan 1920 tarihinde 'Hıyanet-i Vataniye Kanunu' çıkarılır. Kardeş kavgaları başlayacak, Romalıların Gladyatör dövüşlerini seyrettikleri gibi, düşmanlar da bu kanlı çarpışmaları zevkle izleyeceklerdir.
Ahmet Anzavur, İngilizlerin, Padişahın ve Babıali'nin doğrudan görevlendirdiği ve Kuvay-ı Milliye'ye karşı çıkardığı özel bir kişi olup Balıkesir, Bursa, Gönen, Biga yöresinde bir kısım halkı teşkilatlandıran ve ayaklandıran bir asidir. Nitekim bu hareketlerinden dolayı, emekli Jandarma Binbaşı Ahmet Anzavur, Damat Ferit ve Vahideddin tarafından ödüllendirilmiş ve kendisine 'Mir-i Miran' rütbesi ile 'Paşalık' ünvanı verilmiştir. Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından sonra ve TBMM'nin açılış hazırlıklarının yapıldığı günlerde ortaya çıkan bu ayaklanmaların binbaşısıdır. Milli Kurtuluş hareketini önlemek amacı ile iki kez başkaldırmıştır. Birincisi, 1 Ekim – 25 Kasım 1919, ikincisi ise 16 Şubat- 15 Nisan 1920 tarihleri arasındadır. Yunanlıların, İzmir'in işgalinden sonra gelişen milli direniş hareketini kırmak, teşkilatlanmayı önleyerek ve özellikle Balıkesir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kongresini dağıtmak için İngilizlerin desteğinde faaliyete başlayan Ahmet Anzavur, Balıkesir, Biga, Gönen, Bandırma, Karacabey yöresinde halkı, Mustafa Kemal'e ve Kuvay-ı Milliye'ye karşı ayaklanmaya çağırır. Yayınladığı bildirinin altına 'Kuvay-ı Muhammediye Kumandanı' ünvanını yazmaktadır. Şah İsmail ve Kirmastili Zafer ismindeki eşkıyalarla birlikte Susurluk' daki askeri kışlayı basıp, topları ele geçirir ve Balıkesir'e doğru yürür. Ancak, Tümen Komutanı Albay Kazım Özalp'e bağlı askeri birlik karşısında kaçmaya mecbur olur. Çerkes Ethem kuvvetleri o günlerde Mustafa Kemal'in yanında ve Milli Mücadele saflarındadır. Ethem'in çeteleri de Anzavur'un yola getirilmesinde görev alacaklardır.
İki buçuk ay sonra, Ahmet Anzavur yeniden başkaldırır. Yöredeki Pomak çeteleri ile birleşerek Biga ve çevresine hakim olur. Balıkesir'deki tümene bağlı 174. Alay Komutanı Yarbay Rahmi komutasındaki kuvvetler karşısında da başarılı olan Anzavur çetesi, Yarbay Rahmi ve Soma Alay Komutanı Hafız Emin'i şehit eder. Gönen, Manyas, Karacabey ve Bandırma'yı da ele geçiren Anzavur güçleri, bölgede yağmalama, yakma ve öldürme eylemlerine girişirler. Bunun üzerine, tümen komutanı Albay Kazım Bey, bölgedeki birlikleri Balıkesir'de toplar, Çerkes Ethem emrine verilen 2000 kişilik piyade ve süvari birliği ile Yahyaköy'de Anzavur kuvvetlerini dağıtmıştır. Bunun üzerine Anzavur İstanbul'a kaçar. Taraftarı olan Gavur İmam'a bağlı asiler de yenilince, Anzavur hareketi böylece 20 Nisan 1920 tarihinde tamamen söndürülmüştür.