Su ; tarım, gıda, sağlık, enerji, sanayi, ekosistemler ve kent yerleşimini doğrudan etkileyen bir varlık olduğundan, kullanımı ve korunması tam bir denge içinde olmalıdır. Dünya su kaynaklarının %71 kadarı tarımda kullanılmaktadır. Bu oran ülkemizde %73-74 civarındadır. Geçtiğimiz yüzyılda Dünya nüfusu iki kat artarken, su kaynaklarının kullanımı tam altı kat artmıştır. Günümüz önlemleriyle yükselmesi engellenebilecek gibi görünmeyen küresel sıcaklık ve buna bağlı iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek sektörün tarım, en çok etkilenecek kaynağın ise su olduğu kesindir. Etkilenmenin boyutunun giderek daha da büyüyebileceği, suyun miktar ve kalitesinde çok ciddiye alınması gereken sıkıntılar olabileceği endişesi vardır. İklimlerde zaman zaman doğal etkenler nedeniyle değişiklikler ortaya çıkmakla birlikte, normal süreçler genellikle birbirine benzer yakınlıklarda (nadiren oldukça farklı) olagelmiştir. Buna karşılık artık bu gibi değişikliklerin bir kısmının küresel ısınma sonucu olduğu bilinmektedir. Otuz yıllık ortalamalara göre belirlenen yıllık toplam yağış değeri normal olarak kabul edilirse, Eskişehir'de 2020 yılında alınan toplam yağışta %13,2 azalma olmuştur. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde sıklaşan mevsimsel kuraklıkların etki derecesi artmakta, yayılma sahaları genişlemektedir. Eskişehir'de de 2007, 2014 ve 2021 de etkili kuraklıklar yaşamış bulunmaktayız. Bu ve benzeri hadiselerin sonucu olarak, kullanılabilir suyun miktarı ile yörelere ve bölgelere dağılımında değişiklikler olması ve tarım ile birlikte başta gıda olmak üzere ilişkili bütün sektörlerde dikkate değer oranlarda olumsuz etkiler ortaya çıkması kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Tatlı su kaynaklarının giderek azalabileceği konusunda genel bir fikir birliği bulunmaktadır. Su kıtlığı gibi yaşamı tehdit eden koşulların yaşanmaması için (Dünya'da halen görüldüğü yerler var), hiç geç kalmadan, dönüşü olmayan sonuçlarla karşılaşmadan, her sektör gibi tarım, her birey gibi üreticiler üzerine düşen ne varsa en yüksek düzeyde yapmalıdır. Kısa bir süre önce Orta Anadolu'nun bir ilçesinde bir sulama kuyusundan tuzlu su gelmeye başladığı konusunda alınan bilgi (bunun örnekleri belki başka yerlerde de vardır) ciddi bir tehlike işaretidir çünkü bu kuyuyu besleyen yer altı su kaynağında tatlı su kalmamış, tuzlu su onun yerine dolmaya başlamış demek olabilir ve bu dönüşü olmayan bir sonuçtur. Bu ve benzeri sonuçlar, aşırı derin kuyulardan, aşırı miktarda su çekilmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Su kaynakları azalır mı? Su kaynaklarının azaldığı ve su kıtlığının görülmeye başladığı çevrelerde en azından ; içme-kullanma suyu kısıtlanır, gıda ve bir takım diğer ihtiyaçlar için kullanılması gereken su miktarı sınırlanır, salgın hastalıklar görülmeye ve yayılmaya başlar, sanayi, turizm büyük kayıplara uğrar, ekonomi çökebilir ve insanlar toplu halde başka yerlere, bölgelere hatta ülkelere göç etmeye başlar. Temiz tatlı su kaynaklarının giderek azalmasında bir çok faktör ve yanlış uygulamanın yanında umursamazlık hatta bir ölçüde bencilliğin de payı bulunmaktadır. Üretimde çok su isteyen ürünleri ısrarla arka arkaya, geniş alanlarda, ekim nöbeti uygulamadan ekmek ve ürüne aşırı miktarda su vermek bir çok olumsuz faktörü bir arada içerir. Ürünlere gereğinden çok ve yanlış uygulanan gübreler ve kimyasal ilaçların yer altı ve yüzey sularına ulaşıp kirletmesi nedeniyle de temiz su kaynakları azalmakta olup, ayrıca bu suların bütün canlılar için yarattığı tehlikenin boyutları da, ortaya çıkan zararları da büyümektedir. Küresel ısınmanın olası sonuçları üzerinde yapılan araştırmalar ve hazırlanan senaryolara dayanarak yapılan tahminlere göre ülkemizde ; 2030 yılına doğru, sıcaklıkların, bir senaryoya göre 1,5- 20 C, bir başka senaryoya göre 2-30 C artacağı, kar örtüsünün azalabileceği, kar yağışı yerine çoğunlukla yağmur alınacağı ve miktarın daha az olabileceği ileri sürülmektedir. Suların azalmasında kuraklık başlı başına bir önemli etkendir. Çünkü, yüzeyde bulunan su kaynaklarından, topraklardan ve bitki yüzeylerinden buharlaşma yoluyla çok miktarda suyun (nemin) kaybolmasına neden olur. Kuraklık varsa su, tasarrufa azami dikkat gösterilerek kullanılmalı, ancak üretimin tehlikeye girmemesi için bitkilerin ihtiyacı kadar su verilmelidir ki, bu da gelişmiş sulama sistemlerinin, doğru kullanılmasıyla sağlanabilir. Basınçlı sulama sistemleri olan yağmurlama ve damla sistemleri ile doğru şekilde yapılan sulamalar, bir yandan büyük su tasarrufu sağlarken, aynı zamanda da üretimde %40 lara kadar varan oranlarda artış sağlayabilmektedir. Ancak yağmurlama ve damla sulama sistemlerini adeta salma (vahşi ) sulama benzeri şekilde kullanmak, sadece bitkileri doyurmak yerine boş sıra aralarını da adeta suyla doygun hale getirmek (sonrada burada çıkan otlarla mücadele etmek gerekmektedir), suyun boşuna tüketilmesi ve de su kaynaklarının zayıflatılması demektir. 'Dünya Su Günü' kutlu olsun.