Mistik Kimlik Basta Aşıkpaşazade olmak üzere kaynaklar kendisini 'Meczup' bir derviş şeklinde adlandırmaktadırlar.Aşıkpaşa-zade Hacı Bektaş'ın ne bir Şeyh olacak, ne de bir tarikat kuracak durumda olduğunu, kendini bilemeyecek kadar cezbe sahibi bulunduğunu yazmaktadır. F.Köprülü, 15. yüzyılda Risale-i Kudsiyye adlı bir eser veren Eminüddin b. Davud Fakih adındaki müellifin eserinde Hacı Bektaş'ı 'Meczub-ı Mutlak' diye nitelediğini belirtmektedir. Bütün bu bilgilerin ortak yanı tasavvuf terminolojisindeki tam kimliğiyle Hacı Bektaş'ın bir 'Meczub-ı Hakîkî' yani kendini bütün varlığıyla ilahi cezbeye adamış, sürekli bu durumda yaşayan biri olduğudur.
Bu bilgileri doğru olarak kabul etmek son derece güçtür. Çünkü Hacı Bektaş'ın yasadığı dönemi, gelşsen toplumsal, siyasal ve dini oluşumları gözönüne aldığımızda, ayrıca Hacı Bektaş'ın da bu toplumsal olaylar içindeki rolü bilindiğinden bu bilgilerin gerçek olarak algılanması olanaksız gibi görünmektedir. A.Y.Ocak'ın da belirttiği gibi Hacı Bektaş'ın Baba İlyas ile ilişkileri ve Sulucakaraöyük'teki eylemleri, söylendiği gibi kendinden tamamen habersiz bir meczup telakki edilmesini zorlaştıracak niteliktedir.Bununla birlikte onun dînsel konularda derinleşmiş, tasavvufun yüksek bir tefekkür seviyesine ulaşmış alim, mutasavvıf bir şahsiyet olduğunu ileri sürmek de, kendinden habersiz bir meczup gözüyle bakmak kadar aşırı bir yaklaşımdır.
Bunların yanında Hacı Bektaş bir Sünni mutasavvıf olarak da gösterilmek istenmiştir. Bazı araştırmacılar Hacı Bektaş'ın Sünni bir mutasavvıf olduğuna delil olarak ona izafe edilen 'Makalat' adlı eseri göstermektedirler. Makalat'ın gerçekten Hacı Bektaş tarafından yazıldığının henüz isbat edilememiş olması bir yana, bu isbat edilmiş olsa bile bu eser, tasavvuf edebiyatındaki birçok benzeri gibi müridlere basit düzeyde tasavvufu öğretmek için yazılmış bir el kitabıdır. İkinci olarak Makalat'ın Hacı Bektaş'ın kimliğine uygun heterodoks düşünceler yansıtmak zorunda olduğu da söylenemez.
Bu nedenlerledir ki Makalat'a bakarak Hacı Bektaş'ın heterodoks bir Türkmen babası değil de, Sünni bir mutasavvıf olduğunu ileri sürmek kesinlikle gerçekçi değildir.
Başka bir görüş de Hacı Bektaş'ın Oniki İmam Siîligine dayalı bir din ve tasavvuf anlayışına bağlı bulunduğunu ileri sürmektedir.Yalnızca Velayetname'deki Hacı Bektaş'ın Oniki İmam soyundan geldiğine dair bölüme dayanarak onu bir Sii mutasavvıf kabul etmenin tarihsel ve bilimsel bir dayanağı yoktur. Bu yorumlar, Bektaşiliğin 16. yüzyılda fiilen oluşumu bakılarak yapılmış olmalıdır. Heterodoks ve Anadolu-Türk özelliklerine rağmen Hacı Bektaş 16. Yüzyıla ait kaynaklardan itibaren görüldüğü üzere Sünni zümrelerce de önde gelen evliyadan kabul edilmiş ve büyük saygı ve ululama görmüştür. Bu yüzden Hacı Bektaş Velî, Sünnilerce daima Bektaşilikten ve Bektaşilerden ayrı algılanmıştır. Bunun nedeni 15. yüzyıla gelinceye kadar Hacı Bektaş'ın bir Velî sıfatıyla halk belleğine malolması ve Bektaşiliğin Sünnilik dışı yapısına bakılarak böyle bir inancın Hacı Bektaş ile ilgisinin bulunmadığı düşüncesi olmalıdır.
Toplumsal Bellek
Halkın belleğinde Hacı Bektaş tarihsel ve kişisel kimliğinden çıkartılıp Ulu bir kimlik haline getirilmiştir. Bu süreç yeni inançla ve yeni toplumsal sorunlarla karşılaşılan dönemlere kadar gitmektedir.Kaynakların yetersizliği, O'nun ölümünden sonra yaratılan kaynakların tahayyül sınırlarını daha da genişletmiştir.
Duvarı at yapıp yürütmesi, halkın uyanışını simgeleyen yılanı kamçı yapması, güçlü ile zayıfı birarada tutusu simgeleyen arslan ile ceylan figürlerini kucağında taşıması, masum, sevimli ve barışı simgeleyen bir güvercin kılığına girişi mistik kimliğinin toplumsal kimliği ile iç içe işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu ve buna benzer kerametler edebî eserlerde sık sık işlenerek toplumsal
önderlik vasıflarına mistik dayanaklar da yine bu halk tarafından uygun görülmüştür.
Öte yandan Hacı Bektaş Velî'nin Hz. Muhammed'in torunlarından 7. İmam Musa Kazım soyundan geldiği birçok kaynakta görülmektedir. Bu secere Hz. Muhammed'e kadar götürülmektedir. Bu özellik de yine dinsel dayanak bulma olgusu olup soyut ve manevidir. Meziyet olarak benimsenmiştir. Tarihsel hiçbir dayanağı yoktur. Velayetname'ye göre Hacı Bektaş'ın babasının adı Muhammed'dir. Babasının ünvanı İbrahim el-Sanî'dir. O, Seyyiddir. Peygamber soyundandır. Anasının adı Hatem'dir. Eğitimini Lokman Perende'den almıştır.Hacı Bektaş, Lokman'a Hac'da iken birşey götürdüğü için çok küçük yasta 'Hacı' olmuştur.
Ayrıca O'nun 'Mücerred' (evlenmemişbekar) olduğu iddiası da sözlü kültür içinde bilinmezliğini korumaktadır. Bu ve buna benzer menkıbevî bilgileri çoğaltmak mümkündür.
Toplumsal hareketlerin ve toplumsal karakterlerin altyapısı; ekonomik, kültürel ve inançsal altyapılarla birliktelik göstermektedir. Toplumsal altyapıdaki Enstrümanların genel anlamda bir şeyler ifade edebilmesi inançsal söylemin gücü ölçüsünde gelişmektedir. Bu gelişim, Anadolu'da olduğu gibi, dünyanın birçok ülkesinde,'İnanç Yoğun' toplumlarda, birtakım kişiliklerin ön plana çıkartılması seklinde görülmektedir. Hacı Bektaş da toplumsal karakteristiğin mistik karakterle simgeleştirilerek öne çıkartılmış bir alt yapı ögesidir.
Aslında burada üzerinde durulması gereken Hacı Bektaş'ın kim olduğu, kişiliği vb. değil ; Anadolu coğrafyasında, inançsal ve ekonomik alt yapıda neleri temsil ettiği, Toplumsal bir kimlik olarak toplumda neler yaptığı veya ne gibi bir kültürü-inancı temsil ettiği gerçeğidir. Hacı Bektaş tipolojisinde karakterize edilmesi gereken ; bir kültürün yasama savası, bir inancın başka bir inançla veya inanaçlarla rezonansa girme çabaları ve Anadolu Türk'ünün o güne değin, getirdiği, Anadolu coğrafyasına taşıdığı inançsal, kültürel, ekonomik, sosyal vb. kültür ve inançlarla örülmüş yaşamsal düşüncelerinin uygulanabilme mücadelesidir.
(Son).