Nezahat Hanım anlatıyor...
'Biliyorsunuz zeytin, çok eski zamanlardan beri ölümsüzlüğün simgesi...
Benim Dikili'de 25 tane zeytin
ağıcımız var,
Yılda bir tona yakın ürün alıyoruz...
Bir kaç yıl önce Dikili Belediyesi
yol yapımı için ağaçlarımızdan
birini kesmek zorunda kaldı...
Bilseniz o ağaç kesilirken ağladım...
Neyse ağacı, evin yan tarafındaki bir alana bırakıp gittiler...
Eşim ziraatçı, ağacın haline o da çok üzüldüğü için, biraz budama yaptı ve o kesilen zeytin ağacını yeniden dikti...
Ve o ağaç geçen yıl yeniden yeşerdi...'
***
Zeytin Manifestosu diye bir şey de var...
Zeytin zahmetlidir: Dalından ağzınıza ulaşana kadar mücadele etmeniz gerekir.
Zeytin Lezzetlidir: Yemektir, mezedir, salatadır, tatlıdır, sostur.
Zeytin Dayanıklıdır: 2000 yıla kadar yaşar. (Türkiye'de 3 bin yaşından büyük ağaçlar olduğu biliniyor...)
Zeytin Gururludur: İhmal ederseniz küser. Ölmez ama meyvesiz bırakır.
Zeytin Doyurur: Yağı, kendisi, turşusu, her şeyi besleyicidir.
Zeytin Direnişçidir: Siz yakaladım derken çatalınızdan kaçıverir.
Zeytin İletişim Uzmanıdır: Mitolojilere konu, barışa sembol olmuştur.
Zeytin Romantiktir: Ağacı her sene başka bir heykeldir.
Zeytin Kullanışlıdır: Kendisi yenir, yağı kullanılır, posası yakılır.
Zeytine dokunmak insanın haddi değildir!
Bize düşen zeytine şapka çıkarmaktır.

***
Yine bir başka zeytin efsanesi;
Zeytin Efsaneleri tarihi insanlık tarihi kadar eski olan zeytin hakkında birçok efsane bulunmaktadır.
Bir efsaneye göre Hz. Âdem 930 yaşındayken öleceğini hissettiğinde oğlu Şit'i Cennete göndererek Tanrı'dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını dilemesi ister.
Şit cennete geldiğinde cennet bekçisi ona üç tohum verir.
Bu tohumları babası öldükten sonra babasının ağzına koymasını ve ağzından çıkarmadan gömmesini söyler.
Hz. Adem ölünce Şit cennet bekçisinin dediklerini yapar.
Üç tohumu babasının ağzına koyarak Tabor Dağına (günümüzde İsrail sınırları içinde olan ve kutsal olarak anılan dağ) babasını gömer…
Bir süre sonra mezardan günümüzde Akdeniz'in simgesi olan üç ağaç yeşerir. Zeytin, Sedir ve Selvi...
***
Yılmaz Özdil'in yazısından öğrendiğimize göre,
AKP iktidarı, gözlerini diktikleri zeytin ağaçlarını, kamu yararı vardır diye kesebilmek için 2003 yılından bu tarafa tam 8 kere TBMM'ye yasa teklifi vermiş...
Her biri de TBMM'den geri dönmüş...
Şimdi tek bir imzayla, savaş gündemi içinde neredeyse 20 yıldır çıkarmaya çalıştıkları yasayı, bakanlık tarafından maden yönetmeliği (ben ona zeytini yok etme yönetmeliği diyorum) olarak yayınladılar...
Türkiye'deki 190 milyon zeytin ağacından 130 milyonu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya...
Bir de yönetmelikte komik bir ifade var;
Ruhsat verilen kişi,
Çalışmaları tamamlandıktan sonra bölgeyi yeniden eski haline göre rehabilite etme şartını kabul etmesi gerekecekmiş...
Yani,
Maden çıkaracak arkadaş...
Şu kadar zeytin ağacını kesecek ya da başka bir alana taşıyacak...
Maden çıkarmaya başlayacak...
3-5 ayda bitecek bir iş mi bu? Belki 25-30 yıl, belki daha uzun süre devam edecek...
30 yıl sonra diyecek ki arkadaş,
'Ya benim dedem size taahhüt etmişti, o ağaçları yeniden dikelim buralara...'
Kim inanır,
Kadir İnanır...
Gerisi boş...
***
Yeni zeytin yönetmeliğine tepkiler çığ gibi...
Sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler, çevreye duyarlı kesimler...
Doğaya ve çevreye gösterilen hassasiyetin tavan yaptığı bir dönemde, böyle bir işe kalkışmak; olacak iş değil...
***
Derler ki,
Bir gün zeytin ağacı Homeros'un kulağına şöyle fısıldamış,
'Herkese aidim ve kimseye ait değilim.
Siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittiktensonra da burada olacağım.'