Bazen bizi tanımasına izin veririz farklı renklerin ve bazen de ne kadar uzaktır yanıbaşımızdaki dostlar. Aşk diyorum, aşk da öyle bir şey değil midir? Kimlik sorgulama mı şiir arasında ve gözyaşları bir perde çekmez mi en parlak şiire bile - anlaşılmazsınız.

Kolay şey değildir bedeller ödemek, ellerin kanasa da şiirler yazmak. Alıp götürürler bizi bazen karanlıktan da öteye ve bir kaç iyi dost kalır geriye. Adım adım, şehir şehir, tutsak tutsak özgürlük şiirleri ekmektir geleceğe ve 'evrensel' değerlere ve 'cumhuriyet'e sahip çıkmaktır, 'aslı' nda yalnız kalan bir Nazım Hikmet servisidir Hakkı Zariç'in kalemi. Gecede dost, her coğrafyada gözyaşı ve halaydır, horondur, samimiyettir. Dizeleriyle gemiler yakan, uzak ama yakın bir dosttur. Eskişehir'de çok sevilen şaire selam olsun.


Yazar ve Şair Cengiz Hakkı Zariç'in, üçüncü şiir kitabı 'Sıfır' Yasakmeyve Yayınları tarafından yayımlandı.

5 Ocak 1972'de Kars'ın Susuz ilçesinde doğan Zariç, 'Ağzımızın Yanmışlığıyla' adlı ilk şiir kitabını 1999'da yayımladı. Şair, ikinci kitabı 'Keşke Hiç...'i ise 2001'de okurlarıyla buluşturdu. Bu şiirleriyle Mısralık 2000 Gençlik Şiir Ödülü'nü alan Zariç, 'Sedef Hanım', 'Yaprak Hanım' ve 'Nehir Hanım' yazılarıyla 2008 Behzat Ay Yazın Ödülü'nde 2'ncilik ödülü aldı. Ardından 2006 yılında Senli ve Şairlere Mektuplar geldi.

Uzun yıllar siyasi tutuklu olarak cezaevinde kalan Zariç, Arkadaşlarıyla birlikte 'Ağır Ol Bay Düzyazı' dergisini çıkardı. Zariç'in, Evrensel Kültür, İzlek, Öteki-siz, Uç, Kirpi, Bireylikler gibi dergilerde çok sayıda makale ve şiiri yayımlandı.

Zariç'in son kitabına adını da veren 'Sıfır' şiiri şöyle:

Sıfır

Oysaki benim karanfillerim büyümemiş daha
-Böyle diyor koşulsuz ablam olan ölümsüz kadın -
Tren biletleri biriktiriyorum sana, hızlı anımsamalar
Sekizinci katlar, havalandırma boşlukları, son
Evden çıkmayan birisinin şarap şişelerini biriktiriyorum

Zamanı denizin köpüğüne yazabilseydim, adım kanamazdı
Durduk yerde baharı ve kıyıları düşünmezdim
İyi davranırdım eski sevgililerimin ağır vefasızlığına
Yağmurun altında gömleğimi ve anılarımı yırtmazdım
Çok satan kitaplar okurdum, avunurdum örneğin

Metruk evlerin göğünde uçan kirli martılar gibiyim
Yanan mumdan kalan külü görebilseydim
Gidecek bir yer bulurdum yorgun ve parasız ayaklarıma
Tahta göğüslü kadınlarla bile sevişebilirdim
Alışkanlıklarıma saplanıp kalmazdım böyle

Bu kent cam kırıklarından bir şelale gibi geliyor üstüme!..

..............


FELSEFE - SPINOZA

Spinoza'nın düşünce kaynaklarında farklı etkilerin olduğu söylenebilir. Onun zor anlaşılan ya da tamamen zıt yönlerde anlaşılan felsefesinin oluşumunda bir yanda Yahudi mistiklerini, İslam düşünürlerini, skolastikleri, 17. yüzyılda çok önemli gelişmeler kaydeden doğa bilimlerini, Giordano Bruno ve özellikle onun panteizmini ve bütün bunların ötesinde Descartes'ı ve Kartezyen felsefeyi buluruz. Bir anlamda bunlara bağlı olarak onun felsefi sorununun töz sorunu olduğunu, bu eksende varlık problemine yöneldiğini söyleyebiliriz.

Beden ve ruhun birbirlerine olan üstünlükleri yerine paralelliklerini savunan Spinoza ereksel bir nedenselliğe de karşı çıkmıştır. Bununla birlikte aşkın bir tanrı anlayışı yerine içkin bir doğa anlayışı getirmiştir. Böylece ruhun bedeni yönettiği insan biçimli tanrı fikri yerine bütün çeşitlilikleri barındıran ereksel olmayan tek bir doğadan bahsetmekle beraber insandaki temel üç yanılsamayı tasfir etmiştir. Ereklilik çerçevesinde; Bilinç, özgürlük ve tanrıbilimsel yanılsama.

................


ESKİŞEHİR EDEBİYAT BULUŞMALARI

Eskişehir Edebiyat Buluşmalarının ikincisi 26 Kasım Cumartesi yani bugün saat 19.00' da Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salonda gerçekleşecek. Usta kalem Zeynep Aliye'nin yanı sıra 2016 Türkan Saylan Sanat Ödülünün sahibi ve Pembe Kızıl adlı kitabın yazarı Melike Belkıs Aydın ve Belleğin Bahar Temizliği adlı kitabın yazarı Sevtap Ayyıldız buluşmaların konukları olacaklar. Eskişehir'de yaşayan tüm edebiyat dostlarını davet aramızda görmekten duyarız.

..................


BİR ŞAİR - NİLGÜN MARMARA

Kan Atlası

-Emel'e-
'Ben babamın yuvarladığı
çığın altında kaldım.'

Çolak mırıltılarla dövmelenen çocuk
her gün her gece eğer adasında,
Gözü ağzı elinden alınmış, yosunlar
sarmış bedenini çığlıklarken bunu
su içinde...

Karada, hançer suratlı abinin rüzgarında
uçar adımları.
Geçmiş ilmeğinde saklıdır arzusu
İçinden karanlık, tekrar ve ilenç
sızdıran hayret taşında.
Soruyor hatırasında, 'sırtımda ve
sırtında gezinen bu ürperti kim,
bir damla süt yerine bu ağu kim?'
ay gözüyle bakmayan kavruk akıllara
-boy atmış da salgıları,
cücelmiş sezgileri-
bir yanılgı rehavetinde debelenenlere...

Ey, yüzleri
bir babakuş gölgesine
çakılmış olanlar,
Üzgün adım, ileri marş!