İnsanlarla diğer hayvanatın ayrışması yönündeki en belirgin örnek, insana insan olduğu için verilen ahlak değeridir.
Cenabı peygamberimiz 'Hiçbir baba veya anne evladına güzel ahlaktan daha güzel bir miras bırakamaz' diyerek ahlakın insan hayatında ne kadar değerli olduğunu belirtmiştir.
Yine İslam peygamberi Hz. Muhammed AS. 'Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim' diyor.
Bizim burada vurgulamak istediğimiz insanoğlu toplumda ahlaki değer ölçüleri içerisinde değerlendirilir. Sıfatı, mevkii, parası, pulu ne olursa olsun ahlaken çökmüş bir insan toplumda hiçbir zaman ilgi göremez. Peygamberler tarihinden alınan ibrete baktığımız zaman kuyuya atılan ve daha sonra köşe olarak satılan Hz. Yusuf, ahlakının sayesinde Mısır'a sultan olmuştur. Kralın karısı ona tüm haşmetiyle yüklendiği, her türlü tuzağı kurduğu halde, mükemmel ahlakı sayesinde buna hiç meyletmemiş ve bunun karşılığını da Mısır'a sultan olarak görmüştür.
Toplumda ahlakı düzgün olan insanlar hep itibar görmüşler ve herkes onlarla arkadaş ve dost olmak için fırsat kollamışlardır.
Ahlaki çökmüş bir kişiden ise insanlar kokmuş leşten kaçar gibi kaçmışlardır. Cemiyette yer edinmek isteyen her insanın önce edep ve ahlakını koruması gerekir.
İslam büyüklerinden birisi şu sözle edep ve hayayı ne güzel tarif etmiştir: 'Gezdim Halep'i Yemen'i ettim ilmi talep, ilim en geride imiş illa edep illa edep.'
Edepten yoksun toplumlar da kısa zamanda erozyona uğrayarak yok olmuşlardır.
Bugün Avrupa toplumlarının çoğu dinden yoksun olsalar da kendilerine göre ahlak ve edep kurallarına uydukları, saygı duydukları için en azından maddi kalkınmayı gerçekleştirmişlerdir. Gerçek manada bir kalkınma için önce bütün kavramlar ahlak üzerine kurulmalıdır ki, bu kalıcı olsun. Yoksa kısa zamanda hem toplumlar hem de şahıslar yok olup gider.