Suriye ve Irak'taki kirli savaş girdabının Türkiye'yi hızla içine çektiği ve ülkemizde terörün azgınlaştığı zor günler yaşıyoruz…

Ölümün kol gezdiği bu zor ve karanlık günlerde; başta siyasal rejim, yargı, güvenlik, sağlık, eğitim, tarım, üretim olmak üzere her şey adeta çöküyor…

Bütün renklerin kirlendiği bir ortamda birinciliği beyazın alması gibi, çöküntü ortamındaki kirlenmede de birinciliği 'eğitim' almış durumda…

AKP/RTE İktidarının 14 yıldan beri azim ve kararlılıkla (!) sürdürmekte olduğu 'Eğitimin dinselleştirilip özelleştirilerek piyasalaştırılmasının yarattığı tahribat' derinleşiyor…

Ölümün kol gezdiği bir ortamda 'Eğitimin sırası mı?...' demeyin lütfen.

Çünkü terör ve savaş ile 'eğitim' o kadar yakından ilgili ki… Çünkü eğitim alanında 'Dağ taş imam hatip olacak!...' diye nara atanlarla, terör ve savaş alanlarında bomba atanlar aynı kaynaklardan besleniyorlar…

Bunun için 'eğitim yaşam kadar önemli…'

Bu yazıdaki amacımız, son günlerde yoğun olarak tartışılan 'Proje Okullar' sorununun doğru anlaşılmasına ve doğru çözüm önerileri üretilmesine katkıda bulunmak.

PROJE OKULLARIN TARİHÇESİ

Eğitim tarihimizde Cumhuriyet'in hemen sonrasında oluşturulan 'Özel Statülü Okulların' önemli bir yeri var.

İçlerinde 'Eğitim Birliği Yasası' ile Milli Eğitime bağlanmış 'azınlık okullarının' da yer aldığı bu okullarda, evrensel ilkeler doğrultusunda eğitim veren yaklaşık 100 yıllık bir kaliteli eğitim geleneği oluşmuştur.

Bu grupta İstanbul ve bazı büyük kentlerimizdeki tarihsel okullarla sonradan oluşturulan Maarif Kolejleri (Anadolu Liseleri) ve Fen Liseleri yer alıyor.

Özel statülü bu okulların ortak özellikleri şöyle özetlenebilir:

1. 'Laik ve bilimsel eğitim' ilkelerini önde tutan okullardır.

2. Yönetici ve öğretmenleri liyakate ve deneyime dayalı sınavlarla belirlenir(di.)

3. Öğrencileri objektif sınavlarla seçilerek alınır(dı.)

Bu okulların öğrencileri üniversite sınavlarında hep üstün başarı gösterdiler ve sonrasında da ülkemizin bilim, sanat, teknoloji ve bürokrasi alanlarında önemli görevler yüklendiler…

AKP iktidara geldiğinden itibaren, rahatça at oynatamadığı bu okullara hep özel ilgi(!) gösterdi. Ve sonunda 'Proje Okul' adı altında özel bir 'Tuzak Proje' geliştirildi.

Proje Okullar düşüncesi ilk kez Mart 2014'te ortaya atıldı. Sonra da 2015 yılında bir yönetmeliğe bağlandı. Ancak buna rağmen bu okullarda istedikleri gibi düzenlemeler yapamadılar. Ve imdada 15 Temmuz bataklığı yetişti…

'1 Eylül 2016' tarihinde 'MEB Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği' adı altında yepyeni düzenlemeler (!) yapıldı.

Bu yönetmeliği düzenleyen cümlelerin üzerindeki ağdalı sözcükleri temizleyerek altına baktığımızda şu acı gerçekleri görüyoruz:

1. Proje okullarına yapılacak yönetici ve öğretmen atamalarında artık 'sınav ve liyakat' değil, 'mülakat ve bakan iradesi' esas alınacaktır…

2. Bu okullarda görev alabilme kıdem koşulu 4 yıla, görev yapma süresi ise 8 yıla indirilerek 'deneyim birikimi' önlenmiştir…

Daha sonra çıkarılan MEB Genelgeleriyle içlerinde üniversite yerleşme sınavlarında en yüksek dereceleri tutturan okulların yer aldığı '155 Okul' Proje Okulu olarak ilan edildi. (Bu okulların içinde Eskişehir'den Eskişehir Anadolu Lisesi ve Eti Sosyal Bilimler Lisesi de yer alıyor.)

Bu arada, '15 Temmuz sonrası hukuksuzluğuna dayanarak çıkarılan KHK'lerle' adı geçen okullarda görev yapan 1187 öğretmen (8 yıl bahanesiyle) başka okullara sürgün edildi…

İKTİDAR NE YAPMAK İSTİYOR?

Öncelikle bir gerçeğin altını çizmemiz gerekiyor. Eğitim alanıyla ilgili birçok özel kavramda olduğu gibi, 'Proje Okul' ibaresinin içeriği de kamuoyunda yeterince anlaşılabilmiş değil.

Ne yazık ki bu konuda akademik ve örgütsel çevrelerimiz de iktidarın polemiklerine ve algı operasyonlarına karşı gerekli direnci gösteremiyor…

Bu bağlamda AKP/RTE iktidarının Proje Okullar tuzağının altındaki öznel niyetleri şöyle özetlenebilir:

1. Türkiye'nin en kaliteli eğitim kurumları olan Proje Okullarında yerleşmiş olan 'laik ve bilimsel eğitim' geleneğini ortadan kaldırarak, bu okulları da istedikleri gibi 'dinselleştirmek…'

2. Başta MEB olmak üzere tüm kamu yönetimindeki yönetici ve çalışan atamalarında 'liyakat' sistemini yok ederek, öznel kadrolaşmaya dayalı 'mülakat' sistemini iyice yerleştirmek…

3. Proje Okullarını yandaş kadroların kontrolündeki esnek giriş sistemleriyle yeniden düzenleyerek, varlıklı ve yandaş aile çocuklarının kaliteli eğitim almalarını sağlamak…

Amacımız elbette 'niyet okumak' değil… Ama 'Görünen köy de kılavuz istemiyor ki…'

Ülkemizin içinde bulunduğu bugünkü zor ve karanlık koşullarda; savaşa, teröre, sömürüye ve her türden gericiliğe karşı yurttaşlık haklarımızı yeniden kurmak için…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…