Önce şunu yazayım, kimse üzerine alınmasın biraz sonra yazacağım yazıyı.
Ne ki biz bilemeyiz kimin kimden daha iyi hırsız olduğunu.
Kimin çaldığını, kimin çaldırdığını…
***
Ağabeyim anlatmıştı. Öğretmendi o. Henüz otuz altı yaşındayken, trafik kazasında öldü.
Öğretmendi. Yaz tatillerindeyse çiftçi.
Sekiz kardeştik biz.
Ve çok fakirdik.
Fakat pek de umursamıyorduk bunu…
***
Sadece otuz dönüm tarlamız vardı.
Üçte biri sulak, üçte ikisi kurak; dağ, taş.
Tarımda makineleşme Cumhuriyetle birlikte başlamıştı.
Köyde neredeyse herkesin traktörü vardı.
Bizimse, hala, 'kır beygir' dediğimiz iki beyaz atımız vardı.
Ağabeyimle birlikte; o, öğretmen olduğu okuldan, ben de yatılı okuduğum liseden gelince, tatilde, tarlada çalışıyorduk birlikte.
Çok azdı tarlamız ama her şeyi o iki atla yaptığımız için bütün tatil boyunca sürüyordu bizim çiftçilik.
Tarladan, babamın tırpanla biçtiği ekin saplarını taşıyorduk harman yerine; delice denen, hakikaten delice, devasa bir at arabasıyla.
Sonra, pullukla tarla sürmeye gidiyorduk.
Nadas yapmaya…
O, kalem tutan elleriyle pulluğun sapına yapışıyordu, ben de atları haylıyordum dere tepe tarlada yalpalayarak.
O zaman, yıllar önce, tarla sürerken anlatmıştı ağabeyim.
'İki hırsız karşılaşmış,' demişti. 'Biri diğerine,
'Ben senden daha iyi hırsızım,' demiş.
Diğeri,
'Yok, ben senden daha iyi hırsızım,' demiş.
Derken aralarında, kimin daha iyi hırsız olduğu konusunda bir tartışma başlamış.
Ben şöyle iyi çalarım, böyle iyi çalarım…
Yok, ben senden daha iyi çalarım…
O orada, bizim gibi, tarlada atla çift süren bir köylü varmış.
Hırsızlardan biri diğerine,
'Bak şimdi, şu gördüğün çift süren adamın önündeki atları çalacağım,' demiş.
'Yapma ya! O kadar da değil. Nasıl yapacaksın bunu?'
'Şimdi sen, ben şu tepenin arkasına dolaşıp gözden kaybolunca; şaştım bu işe, şaştım bu işe, diye bağıracaksın,' demiş.
Harekete geçmişler.
Biri tepenin arkasına dolaşırken, diğeri başlamış bağırmaya:
'Şaştım bu işe! Şaştım bu işe!'
Çiftçi çift sürmeye ara vermiş.
Merak etmiş.
'Şaştım bu işe, diye bağırıp duran şu adam neye şaşmış gidip bir sorayım,' demiş.
Adamın yanına gelmiş.
'Hemşerim neye şaştın, ne diye bağırıp duruyorsun?' demiş.
Adam,
'Atsız nasıl çift sürdüğüne şaştım!' demiş.
Çiftçi dönüp baktığında, gerçekten de pulluktan başka bir şey gözükmüyormuş tarlanın ortasında.'
***
Kaç gün geçti şu yerel seçimin üzerinden?
İstanbul üzerine söylentiler bitmedi bir türlü.
Oylar çalındı mı çalınmadı mı?
Çalındıysa nasıl çalındı?
Hile yapıldı mı yapılmadı mı?
Yapıldıysa nasıl yapıldı?
Sonu gelmez bir muamma.
En sonunda biri de çıkıp,
'Soyadlarına bakarak kimin bize oy vereceklerini tahmin etmişler. Onları seçmen listesinden çıkarmışlar,' dedi.
Vallahi şaştım ben bu işe.
Mesela İmamoğlu.
Kime oy vermiştir sizce?
Sonra kendi soyadımı düşündüm.
Tahmin edemedim soyadıma göre kime oy vermiş olabileceğimi.
Sizde durum ne?