7 Haziran seçimlerine 67 gün kaldı. Türkiye kamuoyu artık iyice seçim havasına girmeye başladı.

Hemen belirtelim ki bu seçimlerde CHP'nin gerçekleştirmekte olduğu 'önseçim rüzgarı', seçim coşkusunu ciddi oranda arttırdı.

Yaşamakta olduğumuz seçim sürecinin en çok tartışılan konularından birisi 'yüzde 10 barajı ve yaratacağı sonuçlar…'

Ancak başta Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası olmak üzere, aslında demokrasimizin önünde 12 Eylül artığı öyle çok baraj var ki…

Demokratik toplumsal yaşamımızın önündeki diğer barajlarla ilgili değerlendirmeleri gelecek baharlara bırakarak, bu seçimlerde solun önündeki barajları irdelemeye çalışalım.

Çünkü Cumhuriyetimizin daha gelişmiş bir demokrasiyle taçlandırılması için 'sol' ve 'seçimler' çok büyük önem taşıyor.

SOLUMUZUN GENEL DURUMU

Sol düşünce, özellikle 1990'larda sosyalist bloğun dağılmasından sonra dünya çapında sorunlar yaşıyor.

Solun dünya çapındaki sorunları Türkiye soluna katlanarak yansırken, ne yazık ki olumlu gelişmeler bize çok geç uğruyor…

Bu nedenle Türkiye solu günümüzde çok ciddi sorunlar yaşıyor. Bu sorunlar şöyle özetlenebilir:

1. Kalite Sorunu: Bugün Türkiye solu gerek düşünsel gerekse örgütlenme bazında 'kalite' sorunuyla karşı karşıyadır.

Örneğin, 1960 - 1970'li yıllarda Türkiye'nin en kaliteli bilim, sanat ve siyaset insanları solda yer almaktaydı. Oysa bugün bu sayılar parmakla sayılacak kadar az…

Yine o 60 – 70'li yıllarda gerek sendikal alanda gerekse siyaset alanında çok güçlü olan sol örgütlenme, bugün çok zayıflamış durumda…

Bu yüzden sol kulvarımızda 'kaliteli, uygulanabilir ve sürdürülebilir politikalar' üretilemiyor.

2. Birlik Sorunu: Ülkemizde ezelden beri 'birlik' sorunu yaşayan solumuzun 'parçalanmışlığı' son yıllarda hat safhaya ulaşmış durumda…

Özellikle sosyalist solun parçalı ve marjinal durumunu anlamak ve anlatmak mümkün değil.

Günümüzün gelişmiş demokrasilerinde çok güzel örnekleri olan 'sosyalistlerle sosyal demokratların birlikte mücadelesi' ise ülkemizde bir türlü sağlanamıyor.

3. Kitlesellik Sorunu: Solumuzda yaşanan kalite ve birlik sorunlarının yarattığı 'güvensizlik' yüzünden, özellikle sosyalist örgütler bir türlü kitleselleşemiyor. Sosyal demokratlarımız ise yeterli kitleselliğe ulaşarak bir türlü iktidar seçeneği olamıyor.

TSH'NIN GÜNCEL SORUNLARI

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel sorunları çok yoğun olarak yaşamakta olan Türkiye Sosyalist Hareketi (TSH), güncel olarak da 'etnik ve dinsel yaklaşımlar batağına' saplanmış durumda…

Bir yanda, evrensel solun 'eşitlik, özgürlük, emek, bilimsellik, adalet, demokratiklik, barış ve kardeşlik' gibi ilkelerini yok sayarak; her şeyi 'ulusalcılık şovenizmine' sığdırmaya çalışanların yarattığı sorunlar sürüp gidiyor…

Diğer yanda, son 13 yıldır çeşitli bahanelerle 'yetmez ama EVET' yaklaşımıyla AKP gericiliğine ya da HDP şovenizmine destek olan liberal/radikal solcuların yarattığı karmaşa artık solu yakmaya başladı…

Görünüşte birbirlerine karşıt olan bu yanlış sol yaklaşımların ortak boy hedeflerinin CHP ve sosyal demokratlar olması ise çok düşündürücüdür…

Üstelik son yıllarda sol/sosyalist kisve altında 'Kürt şovenizmini' ya da 'Türk şovenizmini' öne çıkaran bazı siyasal örgütlerin üzerini kazıdığımızda karşımıza 'nasyonal sosyalizm (Nazizm) artığı düşünceler ve tutumlar' çıkıyor…

Oysa 1960 – 70'li yıllarda biz kendimizi Türk, Kürt, Ermeni ya da Müslüman, Hıristiyan, Alevi, Sünni olarak görmezdik; sosyalisttik biz… Mücadelemizi hiçbir etnik ya da dinsel akımın arkasına yedeklemedik… Seçimler geldiğinde de eğer varsa seçime katılan sosyalist partimiz adam gibi ona oy verirdik ya da hiçbir önkoşul öne sürmeden sosyal demokrat kardeşlerimize destek olurduk…

7 Haziran'ın burnumuzun dibine geldiği şu günlerde, 'seçim' gibi önemli bir pratiğin eşiğinde TSH'nin kendi birleşik sosyalist seçeneğini oluşturamaması ve dolayısıyla HDP gibi bir seçeneğe yönelmesi çok ciddi bir zaaftır.

Yaşanılan seçim sürecinde gündeme getirilmesi gereken onca sorun varken, 'HDP yüzde 10 barajını aşmalı mı, aşmamalı mı?...' gibi sol duyguları kabartmaya yönelik anlamsız bir ikilem yaratılması ise zafiyetin daniskasıdır…

Unutulmasın ki HDP'nin esas sorunu 'yüzde 10 seçim barajını aşmak değil; öncelikle terörden arınarak etnik ve feodal sınırları aşabilmektir… Ve AKP'den bağımsız olabilmektir…'

Çünkü 13 yıllık AKP düzeninin her kritik aşamasında Kürt siyaseti AKP'nin en yakın müttefiki olmuştur.

Bugün kamuoyunda '7 Haziran öncesinde ve sonrasında AKP ile HDP'nin birlikte çalışabilecekleri…' endişeleri oldukça yaygındır.

Dileğimiz HDP'nin etnik, feodal ve dinsel gericilikle terörden kendisini en kısa sürede arındırmasıdır.

Yoksa HDP'nin baraj altında kalmasını hiçbir solcu istemez.

Sözün özü, Türkiye bugün Cumhuriyeti ve demokrasiyi sıfırlamayı hedefleyen çok faşist bir tehlikeyle karşı karşıyadır…

Bu durumda, solun ve tüm demokrasi güçlerinin kocaman bir şemsiye altında toplanmalarının tam zamanıdır.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.