23 yaşındaydı hemşire.
O gün birçok yaşıtı genç kız gibi şort giymişti.
Bayram günü çalışmış, mesaisini tamamladıktan sonra evine gidiyordu.
İstanbul'un göbeğinde, belediye otobüsündeydi.
Otobüsteki örümcek beyinli zat, hemşireyi nefretle süzüyordu.
Önce 'Şort giyenler ölmeli!' diye bağırdı.
Sonra otobüs demirinden destek alarak 'Sen şeytansın!' nidasıyla hemşirenin yüzüne bir Bruce Lee tekmesi yerleştirdi.
Genç hemşire yığıldı kaldı.
Ne şoförde, ne yolcularda 'tık' yok!
Onlar da saldırgan gibi mi düşünüyorlardı acaba?
Yoksa yaşadıkları 'korku ülkesi'nin bireyi olmanın gereğini yapıyor; korkuyorlar mıydı?
Şoför efendi, lütuf edip (!) uygun bir durakta indirdi yaralı hemşireyi. Hastaneye telefonla çağırdığı babası götürdü. (Hakkını yemeyelim, otobüsten de bir tane şövalye çıkmış.)
Cumhuriyet kaybetti hemşirenin nezdinde.
Kadın hakları kaybetti, özgürlükler kaybetti!
***
Fransa'nın Cannes Belediyesi, kadınların 'haşema/tesettürlü mayo' ile denize girmesini yasakladı.
Müslüman'ın başörtüsü, Yahudi'nin kippası serbestti ama haşema yasaktı.
Haşemayı aşırılık sembolü kabul ediyorlardı.
Gerekçe olarak toplumsal düzenin bozulacağını, huzursuzluğa neden olacağını söylediler kamuoyuna.
Belediye yetkilileri haşemayı İslami bir üniforma olarak görüyordu.
***
Fransızlar bir 'hak' söz konusu olunca, hele bir 'kadın hakkı' söz konusu olunca,
Maslak belediye otobüsündeki vatandaşlar gibi sessiz kalmadılar olaya.
Önce hükümet ortasından yarıldı. Destekleyenlerle eleştirenler birbirleriyle ağız dalaşına girdiler.
Kadın hakları savunucusu dernekler,
Özgürlükten yana kimlikleriyle bilinen sivil toplum örgütleri,
Demokrat düşünen halk tavır aldı yasağa karşı.
Bildiriler yayınladılar.
Edindikleri haşemalarıyla engellemeye çalışan polise direnerek, çatışarak denize girdiler.
Haşemalarıyla, kent meydanlarına getirdikleri plaj kumlarının üzerine yatarak eylemler yaptılar.
Tepkiler, haşema giymek için değil, kadının özeline karışılmasınaydı.
Fransız kamuoyu günlerce tartıştı konuyu.
Sonunda Cannes Belediyesi geri adım atarak yasak kararını kaldırdı.
'Kadınların neyi giyip neyi giymeyeceğine, kimsenin karışamayacağı' fikrini savunanlar kazandı.
Kadın hakları kazandı, özgürlükler kazandı!
***
Sosyal olayları nalıncı keseriyle yontan bizim aklı evveller; 'şort ile haşema'yı, 'şeytan ile melek' olarak eşleştirdiler hemen.
Hemşireyi 'şeytan' ilan ederken,
Haşemaya karışılmaması gerektiğini kabul ettiren Fransız demokratlarını 'melek' mertebesine yükselttiler bile…
Yaşam tarzları başta iktidar yanlılarınca baskı altında tutulan kadın dünyasına,
Ortaçağ körlüğündeki erkek egemen kafa yapısıyla bakılan,
Türkiye'de bu ikilemi anlatmak çok zor!
***
Bu ülkeyi 'Kahraman Türk kadınları!' diyenler yükseltti.
'Doğurmayan kadın yarımdır.' diyen, 'şort giymeyi şeytanlık gören' zihniyetin peşinden gidenler ise karanlığa götürecektir.
Dilim varmıyor ama…
Alacakaranlık iklimine hoş geldin Türkiye'm!