Bir öncekinin belirlediği 'irade'ye inanılmadığından seçimler tekrarlandı. Millet özgür (!) iradesini sandıkta gösterdi. AKP büyük bir başarıyla çıktı seçimden: % 49,5 oy ve 317 milletvekili.

Eğer HDP kıl payı barajı geçemeseydi, 371 milletvekili alacak ve anayasayı değiştirebilecek gücü elde edecekti.

7 Haziran seçimlerine ekonomi, işsizlik ve enflasyon gibi sorunları konuşarak gitmiştik.

O günden bu güne ne değişti?

Ekonomi düzeldi mi?

İşsizlik bitti mi?

Enflasyon düştü mü?

Farklı olan sadece yaratılan çatışma ve gerilimdi.

Çeşitli olaylarda 300'ün üzerinde insanımızı kaybettik. Suruç, Diyarbakır, Dağlıca, Iğdır, Ankara katliamları; yüzlerce şehit asker ve polis; PKK ve IŞİD terör örgütlerinin yarattığı korku iklimi… İnsanlar bu iklimin etkisiyle kalabalık mekanlardan uzak durmaya başladı. Terör, mal ve can güvenliği her şeyin önüne geçti.

Medya ve basın üzerinde nobran bir baskı kuruldu. Kendisi hakkında, ama doğru, ama pervasız yayın yapanlar susturuldu. Yabancı medyanın cumhurbaşkanı hakkında yaptıkları yayınlar, -Türk seçmenin umurunda olmasa da- kendi lehine çevrilerek kullanıldı.

Bir toplumu korku tüneline sokarsan, toplum güçlü olana sığınır. Bu sosyolojik gerçek bu süreçte kendini kanıtladı.

AKP, bu süreçte değişim isteyen kendi seçmenini ikna etti. Başka partilerdeki milliyetçi muhafazakar oylara (MHP, SP, BBP, HÜDA-PAR vb.) oynadı. Bu arada AKP, kendisine destek veren cemaatler konfederasyonunu yeniden kazandı.

Geçen seçimde AKP'li seçmenin bir kısmı çözüm süreci, başkanlık isteği, dış ilişkilerdeki belirsizlik nedeniyle sandığa gitmemişti. Bu kez tam takım sandık başındaydılar. 'Kandırıldık' söylemi halk arasında pazar buldu. Böylece saflar yeniden sıklaştırıldı.

7 Haziran öncesi düştüğü hataları gözden geçirdiler. Aynı hatalara düşmediler.

Daha önce toplumdan tasvip görmediği için, cumhurbaşkanı sahaya çıkmadı. Başkanlık isteği hiç dillendirilmedi.

Tarih boyunca ülkemizde sağ oylar hep % 65 civarında olmuştur. AKP, bu oylara oynadı. Çözüm sürecini hiç ağızlarına almadıkları gibi, sanki sürece hiç dahil olmamış gibi kendini terörle mücadele eden parti konumuna çekti.

Seçim söylemlerinde ekonomik tercihleri öne çıkardı.

Üç dönem kuralı nedeniyle aday yapmadığı ağır topları yeniden sahaya sürdü. Stratejik yerlere yetiştirdi.

***

AKP, kendisinin de beklemediği, hiçbir araştırma kurumunun öngöremediği bir başarı elde etti. Bu sonuçla Davutoğlu, şimdi lider oldu.

İşi şimdi daha zor! Türkiye güllük gülistanlık değil. Seçim zaferi –birçok insanın umduğu gibi tek başına iktidar olmak- sorunları bitirmiyor.

Çözüm süreci, AB ilişkileri, ekonomik yönetimdeki zaaflar ve kötüye gidiş, dış ilişkilerin diplomasi çizgisine çekilmesi gibi sorunlar yumağı yeni iktidarı bekliyor.

İnsanları birbirine düşman yapan kutuplaşma ve kutuplaştırma sendromu halen devam ediyor. AKP, 13 yıldır seçimleri mağduriyet, gerginlik ve çatışmalardan beslenerek kazandı. Artık savaş söylemiyle değil, barış söylemiyle kazanmayı denemeli. O zaman çağdaş, demokratik bir ortamda yapılan seçimleri kazanarak yıkılmaz bir ün kazanır.

***

Davutoğlu'nun Mevlana ziyareti ve seçim sonu ilk söylediği 'Şu tertemiz tarlaya, sevgiden başka tohum ekmeyiz.' sözü boşa gitmemeli.

Türkiye'nin oy hareketliliği en yüksek iki partisi AKP ve MHP'dir. Hiç başarısız olmaya gelmez. Seçmen tercihini değiştirmeye müsaittir.

AKP'nin ılımlı, yapıcı, kapsayıcı, demokratik değerleri konsolide edici olması gerekir.

AKP bunu yapabilir mi? Bu AKP'nin sorumluluğudur. Zaman gösterecek.

Türkiye'de oylar 'çantada keklik' değildir!